Paylaş
Öylesine bir büyüme yakaladı ki...
Bir süre sonra İMKB’nin de yurt dışı piyasaların da dikkatini çekmeye başladı.
VOB’un işlem hacmini İMKB’ye geçeceğini, hatta geçeceğini biliyordum, ama sürenin bu kadar kısa olacağını tahmin etmemiştim.
“VOB’un yeri İstanbul olmalı” tartışmalarının çıkış nedenini de biraz o ayrıntılarda aramak gerekir.
Neyse...
Şimdilik VOB, yerli yerinde ve Işınsu Kestelli’nin kaptanlığında iyi yolda gidiyor.
VOB’la ilgili çok önemli bir gelişme geçenlerde yaşandı.
Türkiye’nin ilk ve tek türev borsası olan VOB’ta, ABD kökenli yatırımcıların yatırım yapmasının önü açıldı.
Nasıl mı?
ABD türev piyasalar düzenleyici otoritesi Commodity Futures Trading Commission (CFTC), yatırım fonlarının VOB-İMKB-30 sözleşmesinde alım satım yapmalarına imkan sağlayacak olan No-Action Letter belgesini VOB’a verdi.
Kestelli’nin bu konu için ne kadar çok çalıştığını ve ısrarla bu konunun üzerine gittiğini biliyorum.
Kestelli, “VOB’un küresel bir borsa olma hedefinde önemli bir kilometre taşı” demiş haklı...
Her kurum için kritik süreçler vardır, bu belge de onlardan biri...
Çünkü, ABD’li fonların alım satım yapabilmesi için bir takım şartlar aranıyor.
CFTC’den alınan bu belge o şartı yerine getiriyor.
Türev piyasaları önümüzdeki yıllarda çok daha fazla önem kazanacak.
Dünya ekonomisindeki dalgalanmalar arttıkça ve kriz süreçleri uzadıkça türev piyasalar özellikle ihracatçıların kurtarıcısı olacak.
Israrla yazıyorum ve fırsat geldikçe tekrarlıyorum.
VOB; İzmir’in en güzel binalarından birine sahip olmalı.
Çünkü, yakın gelecekte VOB’u daha çok konuşacağız.
O yüzden liman arkasındaki ve Havagazı Fabrikası’nın yanındaki Elektrik Fabrikası VOB’un olmalı...
Mert Rüstem’in hayali gerçek oldu
“Bu koleksiyon müzeye dönüşmeli” demiştim.
Gerçek oldu...
Türkiye’nin ilk fotoğrafçılarından Rüstem Ailesi’nin bir ferdi olan Mert Rüstem; yıllardır biriktirdiklerini bir “Fotoğraf Evi”ne dönüştürdü en sonunda...
Mert Rüstem, birkaç ay önce Konak Belediyesi’yle ortak bir sergi açmış ve çok da ilgi görmüştü.
“Fotoğraf Evi” Karşıyaka Belediyesi’nin bir projesi...
Başkan Cevat Durak, Latife Hanım Anı Evi ve Bilim Müzesi’nden sonra “Karşıyaka Belediyesi Hamza Rüstem Fotoğraf Müze Evi”yle de önemli bir projeye daha imza atmış oldu.
Başkana biz de teşekkür edelim.
Mert benim çok yakından tanıdığım bir dostum.
Mert’le beraber büyüdük diyebilirim.
Onun arşiv konusundaki titizliğini en iyi bilenlerdenim anlayacağınız...
Usanmadan, bıkmadan yıllardır biriktirdi.
Türkiye’nin en iyi fotoğraf koleksiyonlarından birini yapmak için gece demedi gündüz demedi çalıştı.
Hem zamanını harcadı, hem de parasını...
Rüstem koleksiyonu sadece aileyi anlatmıyor.
Mert’in biriktirdikleri arasında İzmir de var, Ege de Türkiye de...
Cumhuriyet’in öyküsü Rüstem arşivindedir.
İddia ediyorum...
Türkiye’nin en zengin, en içerikli ve anlamlı koleksiyonu Mert Rüstem’dedir.
Ve artık “Fotoğraf Evi” sayesinde tüm İzmirlilerin...
Ölü Erkek Kuşlar
Geçen pazar sayfalar dolusu okudum.
Suna’yı; İnci Aral’ın “Ölü Erkek Kuşlar” hikayesinin içine daldım.
Anlatayım.
Suna’nın içinde iki ayrı kadın vardır.
“Su”; uysal, uzlaşmacı, evcil, iyi anne ve eş olmaya koşullanmış bir kadındır.
“Na” ise; bozuk saydığı her türlü düzene karşı çıkmaya hazır, asi ve cesur bir kadın..
Suna ve Ayhan; sürekli çatışma halindedir, aslında can çekişen bir evliliği sürdürmektedir.
Gel–git’ler, bir yanda alışkanlıklar, mecburiyetler...
Bir tarafta da vicdani hesaplaşma ve kaygılar...
Bu karmaşık durumu daha da ağırlaştıran Suna’nın “Na” yanının kocasının en yakın arkadaşı Onur’a aşık olmasıdır.
“Ölü Erkek Kuşlar”, kadının birine tutkulu aşkını, ötekineyse köklü bir sevgi ve evlilik bağıyla bağlılığını...
Ve elbette, iki erkek arasındaki kadın, yaşadıklarını anlatıyor.
Kitapta aşk çocuksu bir düşü, evlilikse düzen sanılan bir düzensizliği simgeliyor.
İnci Aral’ın romanını sabahtan akşama bitirdim.
Büyük aşklar yaşamış olanlar, aşka inanmayanlar, inanıp da kimseyi sevilmeye değer bulmayanlar...
Sevip pişman olmuşlar, sevmeyi bekleyenler, iş işten geçmişler...
Gel geç ilişkilerle idare etmeye çalışanlar..
Durmuş oturmuşlar, oturamamışlar...
Uslanmışlar, uslanmamışlar...
Tövbekarlar...
Modası geçmişler, dağıtmışlar...
Boşvermişler...
Bence bu kitabı okusun...
Paylaş