Paylaş
Aslında burasıyla ilgili arayış devam ediyor.
Yani bu bölge için bilim müzesi fikri var, bir büyük kütüphane yapılma olasılığı da bulunuyor, alternatifler arasında sinema endüstrisi de var.
Hepsi olabilir.
Ama bir film platosu için küçük kalabilir diye düşünüyorum.
***
Uzunca bir süredir yazıyorum.
Ve İtalya’dan örnekler veriyorum.
Hollywood filmlerinin büyük bir kısmı Amerika dışındaki film platolarında çekiliyor.
Elbette bunun bazı nedenleri var.
Örneğin büyük platolar var, bunlar fiziki imkanlar sunuyor.
Hollywood’dan çok daha az maliyetler ödeniyor.
Bütün bunların yanında İtalya film endüstrisini destekliyor.
Bazen tanıtım bütçesiyle, bazen de vergi avantajlarıyla yatırımcılara büyük imkanlar sunuyor.
Bizde bunlar yapılamaz mı?
Yapılır, aslında çok daha önce yapılmalıydı.
***
Aslında yaşadığımız güzel örnekler de var.
Türk dizileri uzunca bir süredir büyük ilgi görüyor.
Bizim oyuncularımız gittikleri ülkelerde bir Hollywood yıldızı gibi karşılanıyorlar.
Diziler sayesinde Türkiye’yi daha iyi tanıtır olduk.
Ama bunlar yetmez.
Gişeli filmlerin de Türkiye’de çekilmesi gerekir.
Bunun için de en doğru adres İzmir’dir, çevresidir, Ege kıyılarıdır.
Buraları doğal platolardır.
***
Zor gibi gelebilir.
Ama güçlü bir stratejiniz varsa ve bunun gereklerini yapıyorsanız, hiçbir şey zor değildir.
İzmir film endüstrisi için biçilmiş kaftandır.
Zengin bir mutfağımız var
ama tanıtamıyoruz
TÜRKİYE’nin tanıtım konusunda örnek alabileceği ülkeler var. En başta İtalya ve İspanya...
İtalya her yıl bütçesine ciddi bir miktarda kaynağı ürün tanıtımı için koyuyor.
Örneğin İtalya, restoranlarını bütün dünyada destekliyor.
Bu yardımlar bazen kira olabiliyor, bazen ürün, bazen de personel...
Hepsinin aynı anda yapıldığı örnekler de var.
Yani siz Arjantin’deki bir İtalyan restoranına gittiğinizde aynı kalitede yemek yiyebiliyorsunuz.
Menülerin bir standardı var.
Bizde böyle mi?
Türk restoranlarına bazen yurtdışında gidiyorum.
Bizim yemeklerimiz döner ve kebapla sınırlı mı?
Çok zengin bir mutfağımız var ama bunu yansıtan menülerimiz ne yazık ki yok.
Türkiye’nin elinde çok malzeme olmasına rağmen bunları yeterince kullanamıyor.
Alternatif mekanlara
ihtiyaç bulunuyor
RESTORANLARIMIZIN, şeflerimizin kendilerini biraz zorlamaları lazım. Örneğin, Çeşme ve Urla’yı son yıllarda çok başarılı buluyorum. Yeni açılan mekanlarda iyi şefler var ve her biri sınırları zorluyor. Klasikler de bu yarışa giriyor elbette...
Bu çeşitlilik ne yazık ki İzmir merkezde yok.
Yine bilinen birkaç adres dışında alternatif lezzetleri kovalayan çok az.
Gastronominin turizmde kapladığı alan giderek artıyor.
İnsanlar iyi mekanlarda, iyi şeflerin elinden iyi yemekler istiyor.
Elbette makul ücretlerle...
Yeni pişirme yöntemleriyle yeni lezzetler yolculuğu yapanlar da her zaman kazanacaktır.
Anlamakta zorlanıyorum
“NELER oluyor bize?” dedirtecek olaylara şahit oluyoruz. Örneğin, Ankara’da bir parkta yaşanan sıra kavgasında 1.5 yaşındaki bir bebeğe yumruk atılıyor.
Bu nasıl bir öfkedir anlamak mümkün değil.
Bir bebeğe yumruk atacak kadar vicdansız mı bu insanlar?
Gerçekten neler oluyor bize...
Bu kadar mı sevgisiz olduk...
Ne olmuş sıra karışmış olsa...
Değer mi?
Anlamakta zorlanıyorum...
Paylaş