BİR yandan Denizli’den kötü haberler gelmeye başlıyor, bir yandan da Türk tekstili sipariş rekorları kırıyor. Tekstilde iki farklı fotoğraf değil mi?
Önce Denizli’den başlayalım.Denizli Basma ardından Denteks de kapılarına kilit vurdu.Bundan kısa bir süre önce Denizli’ye Esat Sivri’yle görüşmeye gittiğimde bu fotoğraf çok net gözüküyordu.Denizli’nin hiç havası yoktu. Bazı firmalar maliyet üzerindeki ağır yükler nedeniyle yatırımlarını Mısır’a ve Rusya’ya taşımaya başlamıştı. Acıpayam’daki Kiraz Tekstil Rusya, Sarayköy’deki Menderes Tekstil dokuma bölümünü Mısır’a taşıma kararı almıştı. Abalıoğlu Grubu, Mısır’da iplik fabrikası kurmuştu.Atakan Tekstil, Atak Tekstil, İrem Tekstil, Bordo Tekstil ve Turkmar da üretimini durdurmuştu. Göveçlik Beldesi’nde faaliyet gösteren ve kentin ilk iplik fabrikası olan Göveçlik İplik ise, 850 kişinin işine son verip fabrikayı kapatmıştı.Türk tekstil sanayinde çok önemli bir yeri olan DEBA, üretimini durdurmuştu.Veriler de hiç de iç açıcı değildi.Denizli’nin tekstil ve konfeksiyon ürünleri ihracatı geçen yıl ilk sekiz ayda yüzde 26.8 azalmıştı. Geçen yıl haziranda 147 bin 455 kişi sigortaya kayıtlı olarak istihdam edilmişken, bu sayı bu yılın nisan ayında 129 bin 568’e düşmüş, haziranda 134 bin 511 kişiye çıkmıştı. 10 bin kişi de işsizlik sigortasından faydalanmıştı.DEBA’dan sonra şimdi de Denteks satışa çıkarıldı.Denizli’de krizden etkilenen Organize Sanayi Bölgesi’nin ilk tekstil fabrikası, 450 işçinin çalıştığı, yılda 10 milyon doların üzerinde ihracat yapan Denteks ve yıllık ihracatı 25 milyon dolar olan Dempa geçen yılın sonlarında kapılarına kilit vurmuştu.Denteks, bir gazeteci olarak yakından takip ettiğim firmalardan biriydi.Ali İhsan Kasapoğlu’nun kurduğu Denteks’in Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Kemal Kasapoğlu ve yardımcısı Ceyhan Kasapoğlu’nun, tekstil dışında market yatırımlarına yoğunlaştığı söyleniyordu.Yaşanan sıkıntıların büyük nedeni de tekstil dışında yapılan yatırımlardan kaynaklandığı ifade ediliyordu.*****Geçenlerde Türkiye Hazır Giyim ve Moda Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Nedim Örün’ün benim de katıldığı çok doğru bir tespiti vardı.Örün, sektörün kan kaybettiği yönündeki iddiaların doğru olmadığını, gelişmelere ayak uyduramayanların doğal bir ayıklanma sürecine girdiğini söylüyordu.Örün özetle, “Sektör ihracatta da, fason ihracattan koleksiyon pazarlamaya çevrildi. Şimdi markalı satış hedefliyor. Tekstilin kan kaybettiği söyleniyor. Sektörde olumsuzluk gibi görünen olgu, değişime ayak uyduramayanların doğal seleksiyonudur, yolun yüzde 60’ı geçilmiştir’’ diyordu.Bu yoruma katılıyorum.Örün’ün haklılığını gösteren de son rakamlar...Ekim ayında sektörün siparişleri aylık bazda yüzde 16.6, yıllık olarak ise yüzde 8.2 artmış.Asıl sürpriz gelişme ise tekstilcilerin aldıkları siparişlerin ekim ayında son dört yılın zirvesine çıkması. Tekstilciler, bu olumlu gelişmeyi krizde değişen tüketim alışkanlıklarına uyum sağlamalarını ve Çin’in liderlik ettiği “teslimatı aylar süren büyük adetli üretim” yerini “küçük adetler-hızlı teslimat” denkleminin yattığını belirtiyorlar.İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanvekili Ahmet Öksüz, “2009’un son çeyreği daha iyi geçiyor. Çoğu firmanın kapasite kullanım oranlarını arttı. Önümüzdeki aylarda da durumun iyi olduğunu gözlemliyoruz” diyor ve en önemlisi şu yorumu yapıyor:“Krizin etkisiyle her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de biraz kayıp oldu. Ama bizim gibi küçük adetli üretimleri hızlı teslimatla çalışan pazarlar krizde bunu avantaja çevirmesini bildi. Dolayısıyla AB alıcıları bizden vazgeçmedi. Çünkü Akdeniz çanağında, tekstil ve konfeksiyonun bir arada olduğu ve bizim kadar küçük adetlerde-hızlı üretim yapabilen başka bir ülke daha yok. Fas, Tunus gibi ülkeler bizim gibi olamaz. AB’ye ihracatımızda da artış var.”Peki, durum bu kadar netken; neden Türk tekstilinde çok önemli bir yeri olan Denizli bu gelişmeleri göremedi ve gerekli olan önlemleri alamadı?İşte, bu sorunun cevabını vermek gerekiyor.