Paylaş
Son haftaların en fazla konuşulan ismi AK Parti’nin İzmir Milletvekili Rıfat Sait’ti.
Sait, İzmirlilerin algısını değiştirmek için yılbaşında 50 kişiyi İstanbul’a Reina’ya götürmeyi önermişti.
Bu öneri kıyamet kopardı.
İnanın CHP’liler kadar kendi partililerinden de tepki aldı, eleştirildi.
Banu Şen, kendisiyle konuştu, şöyle bir savunma yaptı:
“Yasakçı zihniyete karşıyım. Söylediklerim yanlış anlaşıldı. İzmir’in rahat yapısı, hayat şekli sadece içki içmesinden dolayı değil ki...
Şimdi sadece bu konuşuluyor. İstanbul projesinde Kordon esnafının teknik bir araştırması da var. Oradaki mekanları gezecekler. Bizden de yardımcı olmamızı istediler. İstanbul’da belediye başkanından rica ettim, bize bir otobüs verecek ve bazı bölgeleri inceleyeceğiz.
İstinye Park, Marmaray, kentsel dönüşüm... Akşam da arkadaşlar eğlence yerlerine gidecekler.”
Rıfat Sait’in önerisi kişiseldi. Bu kadar tepki çekeceğini bilseydi, bunu yapar mıydı bilmiyorum.
Bu konudaki görüşümü açıkça yazayım.
Bana göre gereksiz bir öneriydi. Ama bunun siyasi rantı var mıdır, yok mudur, Rıfat Sait’in popülaritesini artırmış mıdır? Bu öneri partideki konumunu güçlendirmiş midir, yoksa zayıflatmış mıdır, AK Parti bu sayede İzmir kamuoyunda gündemi değiştirmiş midir? Bunun hesabını biz değil, parti yapacaktır.
Ben olsaydım böyle bir öneri yapmazdım. Ama belli ki Sait, ilgiden oldukça memnun...
Beni asıl ilgilendiren ve dikkat çekmek istediğim konu ise şu...
İzmir’in tercihleri konusunda hem CHP’liler, hem de AK Parti’liler bazen yanlış teşhisler yapıyor.
CHP’liler zannediyor ki...
“İzmir her seçimde ilk tercihini CHP’den yana kullanacak...”
Bunun böyle olmadığını, tercihlerin siyasi gelişmeler, trendlere, koşullara, projelere, adaylara göre değiştiğini göreceklerdir.
Geçmişin sonuçlarını önünüze alın, çok daha net bir fotoğrafla karşı karşıya kalacaksınız.
Doğrudur, 1999’dan bu yana yerelde de, genel de seçimlerde önce DSP, sonra CHP ipi önde göğüslemiştir.
Ahmet Piriştina’nın seçimlere girmesi, DSP’nin Türkiye genelinde bir rüzgar estirip birinci parti çıkması... Ardından da Aziz Kocaoğlu’nun başkanlığında CHP seçimlerden birinci parti çıktı.
Yereldeki iktidarın bu gücü genel seçimlere de yansıdı ve sandıktan sosyal demokratlar birinci çıktı.
Ama sanmayın ki, İzmir sosyal demokrattır.
İzmirliler, Anavatan’ı da, Doğru Yol Partisi’ni de birinci yapmadı mı?
İzmir’de Cem Uzan’ın partisi yüzde 17 alarak ikinci parti olmadı mı?
1999’da MHP, DSP’nin ardından gelmedi mi?
Demek ki, bu algı yanlış, CHP’lilerin oyları garanti görmesi de...
Ben AK Parti’nin İzmir üzerindeki stratejilerinde de yanlışlar ve eksikler görüyorum.
Nitekim Rıfat Sait’in önerisi de eskinin algısından kaynaklanıyor.
İzmirlilerin bazı duyarlılıkları ve öncelikleri var.
Bu öncelikler arasında Reina’ya gitmek birinci sırada değil.
Ama İzmirlilerin tartışmaya hiç niyeti olmayan bazı istekleri var.
Bunları da güçlü demokrasi için istiyorlar. Biliyorlar ki, demokrasi olmazsa, fikirsel özgürlükler olmazsa, hukukun üstünlüğü olmazsa geriye hiçbir şey kalmaz.
İzmirlilerin zaman zaman yüksek sesle konuşmasının arkasında bunlar yatıyor.
Özetle...
Bu kent “gavur” değil, “demokrat” İzmir’dir.
AK Parti’de siyaset yapanların bu gerçeği de iyi bildiğini düşünüyorum.
Bazen siyasilerin, “Türkiye’nin İzmir gibi olmasını istiyoruz”
çıkışları boşuna değildir.
Bunun altında bir gerçeklik payı var.
Çünkü Türkiye’nin bir başka yerinde söylenen, İzmir’de farklı algılanır. Aslında bu da çok normaldir, her kentin kendi gerçekleri vardır.
Ama İzmir’in istekleri kendine özel değildir.
İzmirliler Türkiye’deki her çocuk mutlu, Türkiye’de her kurum demokrat, Türkiye’deki her birey aynı şeyleri hissetsin, istesin ve sahip olsun diye ister.
İzmir’in de farkı budur...
Siyaset yapanların teşhisleri koyarken, çözümler getirirken, öneriler ortaya atarken bunlara dikkat etmesi gerekir.
Nokta...
Paylaş