Paylaş
ODTÜ olayları, YÖK, siyasiler ve asıl sosyal medya
Hep söyledim. Bugünün dünyasında yumurta atmaktansa, lastik yakmaktansa, pankart açmaktansa, duvarlara yazı yazmaktansa, camları yıkıp dökmektense...
Bakanların, başkanların, vekillerin konuşmalarını kesmektense...
Twett atın, sosyal medyayı kullanın...
İnanın çok daha etkili...
Çünkü öylesine büyük bir kaldıraç etkisi var ki, çünkü öylesine bir kamuoyu yaratma gücü var ki...
Klasik yöntemlerin hiçbirinden böylesine hızlı sonuçlar alamıyorsunuz.
Son ODTÜ olaylarına şahsen ben de katılmıyorum; keşke öğrencilerimiz, gençlerimiz dediğim gibi sosyal medyayla protestolarını yapsalardı...
Belki birkaç yıl sonra işin şekli böyle olacak; aslında gençlerin keşfettiği, yoğun olarak kullandığı bu yöntemi birinci tercihleri yapacaklar...
Ve görecekler ki; ellerindeki iletişim olanakları, aslında siyasetin manevralarından çok daha güçlü...
Neyse...
Yine de...
Siyasetçilerimizin tepkilerini de doğru bulmuyorum, en azından bu kadar sert olmayabilirdi.
Bir de YÖK’ün soruşturma kararı var, diğer rektörlerin açıklamaları var.
Peki, YÖK ne yapacak?
ODTÜ’ye üç ay kapatma cezası mı verecek, öğrencilerin üç ay derslere girişi önlenecek mi?
Nasıl olacak, gerçekten merak ediyorum.
Ya diğer rektörler, diğer üniversiteler...
Biri çıkıp, “Siz kendi üniversitenize bakın” demez mi?
Diyemez mi?
Ben fikrimi en başta söyledim, yine tekrar edeyim.
Tweet atın...
Göreceksiniz; karşınızdaki kim olursa olsun, probleminiz ne olursa olsun çok daha hızlı ulaşacaksınız.
***
EN AZINDAN BU SEFER SİYASET YAPMAYIN
İzmir’in kruvaziyerdeki bir başarı öyküsü, herkes bunu kabul ediyor. Bunda Ekrem Demirtaş’ın da katkısı büyük. İTO’nun bütçesinde bu yıl ayakbastı parasının ödenmeyeceği oylandı. İyi ama İzmir bir yola girdi, şimdi ne olacak?
BAZI konular vardır; siyasetin konusu olmaz, bazı işler vardır oraya siyaset sokulmaz. İzmir için o konuların başını EXPO çekiyor. Çünkü uzun yıllardır ilk defa bir projede iktidarla muhalefet partileri bir uyum içerisinde gözüküyor.
Ancak gelin görün ki, Türk siyasetinin genetik kodları bazen izin vermiyor, bir süre geçiyor, “Mış gibi, miş gibi” davranan yani hiçbir problem yokmuş gibi gözüken o taraflar, fırsat geçince okları karşı tarafa atıyor. Anlıyorum, anlamaya çalışıyorum. Siyasi manevralar işin doğasında var ama en azından bu konuda biraz insaflı olunması gerektiğini düşünüyorum.
Belli ki, şu İnciraltı planı daha gidip gelecek, tartışılmaya devam edilecek.
İyi de, bu bölge bugünün meselesi değil ki... İzmir de EXPO’ya ilk defa aday olmuş kent değil ki, üstelik bir öncekinde de farklı bir adres yoktu ki...
Ama olmuyor, uzlaşma olmuyor.
Çünkü herkes bir yerinden çekiştiriyor, çünkü herkes kendi bakış açısına göre davranıyor, çünkü herkes siyaset yapıyor.
Ben de diyorum ki...
Yapmayın...
En azından bu sefer yapmayın...
Peki şimdi ne olacak?
Ayakbastıyı kim ödeyecek?
Yasa değişmezse, şartlar değişmezse Ekrem Demirtaş İzmir Ticaret Odası’nda Yönetim Kurulu Başkanı olarak son defa bütçesini meclisten geçirdi. 41 milyon lira, odanın bugüne kadarki en yüksek bütçelerinden... Demirtaş, bu kadar işi, sınırlı kaynaklarla yapmayı başardı bugüne kadar... Yetki ve kaynak daha büyük olsaydı neler olabileceğini tahmin ediyorum.
Eğer bugün İzmir’de kruvaziyer bu kadar öne çıkmışsa hiç kuşkusuz Demirtaş’ın kararlılğı, ısrarı ve vizyonu büyük etken oldu.
Oda bütçesinden kruvaziyer için para aktarımı tartışıldığında konuşulanları bugün gibi hatırlıyorum. Çoğunluk, “Bizim işimiz mi?” diye sorguluyordu. O ayakbastı paraları ödenmemiş olsaydı, acaba beş yılda bu kadar büyük bir gelişim olur muydu, tam bilemiyorum. Ama sonuçta bugün bir gerçek var, İzmir giderek bu alanda söz sahibi kentlerden biri olma yolunda ilerliyor. İzmir destinasyonlara giriyor ve büyük ilgi de görüyor.
Demirtaş, 2013 bütçesini mecliste konuşurken, “Oda olarak 2004 yılından bu yana 4.9 milyon TL ödedik. Artık önümüzdeki yıldan itibaren ayakbastı ücretleri odamız tarafından ödenmeyecek. Umarım, bu karar ters etki yaratmaz” demiş.
Bundan sonra iki yol var. Ya acenteler ikna edilecek, yanaşan her gemi ücretini kendisi verecek ya da İzmir’deki diğer kurumlar bu katkı payını paylaşacak. Elbette üçüncü bir seçenek var, o da devletin ayakbastı ücretinden vazgeçmesi... Ki, bunun olmasını biraz zor görüyorum.
Başlangıçta kimse neredeyse sıfıra yakın olan yolcu sayısının 600 binlere geleceğini düşünmemişti.
Ama İzmir birkaç yıl içinde 1 milyon yolcuğa gidebilir ve gitmelidir de...
Şimdi nur topu gibi bir gündem maddemiz daha olmuş oldu, hadi bakalım İzmir bu eşiği bakalım nasıl atlayacak.
***
TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ
Çok memnun oldum. İzmir’in AK Partili, CHP’li, MHP’li vekilleri Karşıyaka’nın hakemlerle yaşadığı problemlerle ilgili konuşmuşlar, “Takımımız sahipsiz değil” demişler. Bütün samimiyetlerine inanıyorum. Ama biz de takipçisi olacağımızı açıkça yazıyorum. Hangi vekilimiz ne yapmış, kimle konuşmuş, sadece Karşıyaka’yı değil, diğer kulüplerimize sahip çıkmış mı, somut adım atmış mı?
Yoksa bütün bu nutuklar, söylenmiş olmak için mi?
Dediğim gibi takipteyiz.
Paylaş