Siyasette bazen 24 saat bile uzundur

TARİH belli...

2011 Haziran’ında seçim var.

Haberin Devamı

Şimdiden listeler yapılıyor, isimler siyasi kulislerde konuşuluyor.
Her zaman olduğu gibi en başta sivil toplum örgütlerinin liderlerinin isimleri ön plana çıkıyor.
Ya da bu koltuklarda daha önce oturmuş olanlar gündeme geliyor.
Gayet normal...
Hele bir yılbaşı geçsin; 2011’in ilk günlerine girilsin, siz görün o zaman kulisleri...
24’ten 26 kişiye çıkarılan İzmir’in milletvekili sayısı için iki binden fazla kişi başvuracak; 20 binden fazla kişi de gönlünden geçirecektir.
Tabii, Ege Bölgesi’nin diğer illerinde de durum farklı olmayacaktır.
Peki...
Açık açık konuşalım.
Adı geçen bu isimlerden kaçı bir ön seçimden çıkabilir, hangisi bu mücadelenin içine girebilir?
Bana göre biraz zor...
Çoğu çekinecektir, girenlerin büyük kısmı da sandıktan çıkamayacaktır.
Çünkü, her partinin örgüt yapısında büyük sorunlar bulunuyor.
Teşkilatlar gelen yönetimlere göre şekilleniyor.
Tabanın sesi olması gereken il, ilçe yönetimleri ne yazık ki, zaman içinde koltukta oturan kişilere göre yeniden şekilleniyor.
Siyasi partiler yasası her seçim döneminde gündeme geliyor, ancak her seferinde dosya rafa kaldırılıyor.
Bu sefer de öyle olacak.
Türkiye’nin artık klasik siyaset yapma biçiminden uzaklaşması gerekiyor.
Aksi halde politikada yeni yüzleri görmek daha da zor olacak.
Ön seçim elbette teşkilatları dinamik tutmak adına önemli, ancak yeni isimleri bulmak ve çıkarmak adına da zor bir süreç...
Her şeye rağmen genel merkezler ne bu “ön seçim” taleplerini göz ardı edebilir, ne de artık Türkiye’nin önünü tıkayan siyasi partiler yasasını...
Siyasette 24 saatin bile çok uzun olduğunu; bu isim kulislerinin daha çok yapılacağını da hatırlatırım.

Haberin Devamı

Mardin’in otelleri, yemekleri, insanları

BU köşenin sürekli misafirlerinden Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok, bayramda Mardin’deymiş. Ben de birçok kez Mardin’e gittim ve seviyorum. İnsanını, yemeklerini, son dönemde giderek yükselen turizm hareketini... Mardin’i bir de sevgili Ülgen’in kaleminden okuyalım.
* * *
Bayramda dostlarla birlikte Mardin’deydik. Farklı kültür ve dinlerin bir arada dostça yaşadığı, her yerinden tarih fışkıran bu toprakların insanını çok sevdim.
İzmir’den Mardin’e aktarmasız uçuş yapan Pegasus’la gittik.
Eski ve yeni şehir olmak üzere iki bölümden oluşan Mardin’de görülmesi gereken yerlerin çoğu eski şehirde. Burada kaldığımız, başarıyla restore edilmiş eski taş konaklardan oluşan Erdoba Evleri’nden çok memnun kaldık. Yakında açılacak Erdoba Elegance ve Hilton Oteli ile şehrin yatak kapasitesi artıyor.
Şehirde ve yakınlarında mutlaka görülmesi gerekli yerler Şehidiye Camisi ve Medresesi, Sıtti Radviyye (Hatuniye) ve Kasımiye medreseleri, Deyrülzafaran ve Deyrülumur (Mor Gabriel) manastırları...
Sakıp Sabancı Müzesi ile Dilek Sabancı Sanat Galerisi’ndeki Abidin Dino Sergisi de çok güzeldi.
Gezide Hasankeyf’te El-Rızk Camisi, taş köprü, kale ve mağaralar; Dara’da Anastasiopolis antik kenti, depo ve silolar (halk arasında zindan); Nusaybin’de Mor Yakup Manastırı; Midyat’ta Konukevi gezildi. Beyazsu’da ayaklar suya sokuldu, telkari gümüş takılar satın alındı, Süryani şarabı ve hayalet (az şekerli badem) tadıldı.
Dobo, ayvalı kavurma, maklube, fettuş, ceviz tebbule, ırok, ıkbeybet, kibbe, sembusek, mumbar, Firik pilavı ve en önemlisi kaburga dolması gibi geleneksel Mardin yemeklerini yerken, yerel müzik ve danslarını izlemek ve içkinizi yudumlamak isterseniz, tek adres Cercis Murat Konağı.
Gördüğüm aksaklıkların başında Mardin Belediyesi’nin özellikle temizlik konusundaki yetersizliği geliyor. Kilise ve manastırlar dışında, bilgi verme ve gezme düzeni konusunda da önemli aksaklıklar var.
Özetle, Mardin yöresi 3-4 günlük bir tatil için iyi bir seçenek.
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, okulgen@superonline.com)

Haberin Devamı

Urla’ya zeytinyağı müzesi

BUCA Belediyesi Meclis üyesi Levent Köstem, bir Urla sevdalısıdır.
Şimdi Urla’ya yeni bir proje kazandırmaya çalışıyor.
“Zeytinyağı Müzesi...”
Bu coğrafyada 16 tane zeytinyağı müzesi var.
Bunların en büyüğü Midilli’de bulunuyor.
Levent Köstem, bir süredir bu müzeleri inceliyor ve malzeme topluyor.
Diyor ki:
“Şu an elimizdeki parçalar, 16 müzede de bulunmuyor. İkinci Sultan Selim’in oğlunun sünnet törenine özel yaptırılan zeytinyağı makinesini bile minyatüründen yola çıkarak ahşaptan yaptırdık. Tıkır tıkır çalışıyor. Yapılan araştırmalarda Urla Klazomania’da ilk zeytinyağı makinesinin kullandığı ortaya çıktı. Milattan önce 6’ncı yüzyıldan bugüne kadar olan zeytinyağının öyküsünü bu müzede sergileyeceğiz...”
Levent Köstem, şu ana kadar tek suyla dönen değirmen makinesinin orijinalini temin edememiş, onun dışında yapılan bütün ürünleri bulmuş.
Urla’nın Uzunkaya bölgesinde yapılmaya başlanan projenin 2012 yılında bitmesi planlanıyor.
Zeytinyağı müzesi güzel bir proje ve Urla’ya da çok şey katacağından eminim.

Yazarın Tüm Yazıları