Paylaş
Bizim protokol sevdamız gerçekten zor bitecek gibi gözüküyor. Hadi oturma düzenini anlıyorum; herkes önlerde oturmak, bulunmak, görünmek istiyor.
Bazıları haklı da olabilir.
Ama şu konuşma meselesini nasıl halledebiliriz bilemiyorum.
“Sayın...” diye başlayıp; birkaç dakika devam eden protokol sayımından sonra o konuşmacıya inanın çok çok az süre kalıyor.
Bir sonraki konuşmacı da aynı sıralamayı izliyor. Ona da kuş kadar zaman kalıyor.
Bir sonrakine de...
Yani protokol konuşmalarından asıl meseleye gelemiyoruz.
Tıpkı ülke olarak zor bir süreçten geçerken, gündemimiz ekonomi, işsizlik, toplumsal meseleler olması gerekirken, bizim hala çok siyaset konuşuyor olmamız gibi...
Benim önerim yurtdışında olduğu gibi “Değerli katılımcılar...” şeklinde sade bir girişle konuşmaya devam etmektir.
Elbette salonda Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ya da bir bakan varsa bu değişebilir.
Ama salondaki en üst makamı selamlamak ve “Değerli katılımcılar” demek yeterli değil midir?
Bence yeterli ama yine de siz bilirsiniz.
Böyle olunca toplantılar uzuyor, protokol konuşmaların sonu gelmiyor ve bir süre sonra salondakilerin dikkati dağılıyor.
Bir de konuşmacılara ayrılan sürenin dışına çıkılır, konuşmalar uzatılırsa işte o zaman salonu tutmak hiç de kolay olmuyor.
İşin gerçeği ben çok sayıda toplantıya katılıyorum ve salondakilerin bu ruh halini iyi tahlil ettiğimi düşünüyorum.
Belki de çok iyi organizasyonların bile ilgi çekmemesinin altında bu ve benzer nedenler geliyor olabilir.
Ben bir iletişimci olarak bu sıkıntıyı gözlemliyorum.
Zaman zaman ben de konuşmacı olarak bir yerlere gidiyorum.
Salonun havası herkesi etkiliyor.
Günlerce hazırlandığınız bir konuşmayı 10 – 15 kişiye yapmak istemiyorsunuz.
Sivil toplum örgütlerine tavsiyem bugünün dünyasına, ruhuna uygun toplantılar organize etmeleridir.
Ve mümkünse protokol konuşmalarını azaltmalarıdır.
Konuşmaların uzunluğu, görsellikle zenginliği de unutulmaması gereken detaylardandır.
Bu gerçeği hiç unutmayalım
EGE Ekonomik Forum artık geleneksel hale geldi.
Kentsel dönüşüm forumunda belediye başkanları vardı. Özel sektörü temsilen de Folkart’ın Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak konuştu.
Çok çarpıcı bir yorum yaptı.
“TUİK verilerine göre; Türkiye genelinde yaklaşık 18 milyon bina ve 50 milyonun üzerinde bağımsız bölüm mevcut. Bu 18 milyon binanın ne yazık ki 12 milyonunun ruhsatsız olduğu bilinmektedir. Bu durumda, riskli olarak nitelendirdiğimiz, depreme dayanıksız, hiç mühendislik görmemiş bu yapıların, yenilenme süreci en az 25-30 yıl boyunca gündemimizde kalacaktır. Yalın gerçek budur.”
İzmir’deki yapıların da yüzde 65’i ruhsatsız. İzmir’de acil dönüştürülmesi gereken yaklaşık 325 bin adet konut varmış.
Düşünebiliyor musunuz; Türkiye’de oturduğumuz binaların yarısından fazlası kaçak, ruhsatsız ve depreme dayanaklı değil.
O yüzden hep diyorum ya; siyasetten daha önemli konuşacağımız konular var diye...
Karşıyakalıları üzmeyin
DÜN telefonlarım sürekli çaldı, mesaj kutumda yüzlerce maili tek tek okudum. Özetle Karşıyakalılar diyorlar ki; “Alsancak ve Göztepe stadı bitiyor. Karşıyakalılar olarak stadımızla ilgili bir tarih bile verilmemiş olması bizleri üzüyor. Stadımızı istiyoruz...”
Karşıyakalılara şunu söyleyeyim.
Binali Yıldırım ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu Alsancak Stadı’nı gezerken Karşıyaka Başkanı Turgay Büyükkarcı da oradaydı. Yıldırım projenin takipçisi olacağını söyledi. Kasapoğlu da bu diyalog geçerken salondaydı.
İki stadın yapımı aşamasında da İzmir milletvekilleri Hamza Dağ’ın ve Atilla Kaya’nın takipçi olduklarını biliyorum.
Ben hükümetin Karşıyakalıları üzeceğini zannetmiyorum. Hamza Dağ ve Atilla Kaya sporu seven iki siyasetçi... Binali Yıldırım’ın Karşıyaka’ya olan ilgisini ben yakından biliyorum. Hele AK Parti İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli doğuştan Karşıyakalıdır. Yakında Karşıyakalılara bir müjde vereceklerinden eminim.
Budayıcıoğlu’nun tavsiyeleri
ŞELA Habif’in yönettiği NETTALKS’un konuğu Gülseren Budayıcıoğlu’ydu. Budayıcıoğlu’nun kitaplarını ilgiyle okuyorum. Ve çok beğeniyorum. Seyahatim dolayısıyla toplantıya gidemedim. Ama konuşmaları notlarını okudum.
Budayıcıoğlu şöyle diyor.
“Kader motifi benim için çok değerli. Çünkü şuna çok inanıyorum. Bir insan kendi kaderini geçmişiyle bağlayarak oradan geleceğe doğru götürebilir ve o farkındalığı yaratabilirse kendinde, işte o zaman hakikate ermeye doğru yol alabilir. Dünya üzerinde kaç kişi varsa o kadar farklı dünya var. Bugüne kadar binlerce insanı çok yakından tanıdım ama birbirine benzer hiçbir insan görmedim. Eğer siz kendi kader motifinizi değiştirebilirseniz ki bu sadece sizin elinizde, bu sizden sonra gelecek nesillerin de kurtuluşudur. Motifin değişmesi keşfetmenize bağlı. Keşfedebiliyorsak tedavisi de içinde...”
Ne kadar güzel söylemiş.
Paylaş