Paylaş
Banka Sokağı’nda otururken, elime çantamı alır, vapur iskelesine gider, arkadaşlarımla buluşur, Alsancak’a giderdik.
Saint Joseph’e her seferinde farklı sokaklardan giderdik.
O yüzden Kıbrıs Şehitleri bizim gençliğimizin eğlence mabedi gibiydi.
Bugünkü gibi servis yoktu.
Ama kabul etmeliyim ki; bu kadar araç da, trafik kaosu da yoktu.
Ailelerimiz okula gidiş gelişlerimizden endişe etmezdi.
Biz de bu özgürlüğün keyfini çıkarırdık.
Sonraları Bostanlı’ya taşındık, Yıllar Sokağı’na...
Karşıyaka’nın o dar sokaklarından biraz daha geniştiler ama yine sokaklardaydık.
En kalıcı arkadaşlıklarımız, dostluklarımız buralarda oldu.
Sokakta oynamanın ne keyifli bir şey olduğunu çok iyi bilenlerdenim.
Tatilleri iple çeker, yazları eve girmezdik.
Karşıyaka’nın sahili o yüzden bana hep iyi gelmiştir.
Kilometrelerce yürümek, sahilde vakit geçirmek o günlerde de bugün de beni en çok rahatlatan şeydir.
Yani bir zihin detoksu yapmak istediğimde kendimi oralara atarım; sahile, çocukluğumun geçtiği o sokaklara...
Hem anılarım tazelenir, hem geçmişin özlemi beni daha çok geleceğe bağlar...
Geçen gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan canlı yayında konuşuyordu.
Dedi ki...
“Site kültürü bizim kültürümüz değil. Ama maalesef şu an bir site kültürü ülkemizde egemen olmaya başladı. Hepimiz mahallelerde büyüdük...”
Bu sözler beni çok eskilere götürdü.
Mahalleme, gezdiğim sokaklara, eski dostlarıma...
İzmir güzel yer kardeşim
DÜNYANIN neresine gidersem gideyim; eve dönerken Karşıyaka’dan geçerim. Alaybey’den girip Anıt’ı görünce içim rahatlar. Şimdilerde Hergele denen ama aslında “Her Gelen Meydanı”na bir selam verir, Girne’deki Yunus’lara bir göz atarım. Durup durmadıklarını merak ederim. Ve uzun yıllar oturduğum Yıllar Apartmanı, Yıllar Sokağı...
Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu, Bostanlı Vapur İskelesi, dostlarımızı, yakınlarımızı uğurladığımız Beşikçioğlu Camisi ve Mavişehir...
Sonra da oradan karşıya bakarım. Alsancak’a, Konak’a, Güzelyalı’ya...
İzmir güzel yer derim her seferinde...
Ben de eskiyi özlüyorum
CUMHURBAŞKANI Erdoğan yine bir konuşmasında “Hepimiz şehirlerimize ihanet ettik, iyi bakmadık” demişti.
Site ve mahalle kültürü yorumu da aslında bu sözlerin devamı gibi geldi bana...
Evet; öyle yaptık.
Hep birlikte kentlerimizi çok kötü kullandık, ihanet ettik.
Yeni yerleşim yerlerinde bile iki arabanın geçmediği sokaklar yaptık.
Plazalar, rezidanslar yaparak kentlerimizin silüetlerini bozduk.
Zannettik ki; gökdelen yaparak kentlerimiz modernleşecek.
Şimdi anlıyoruz ki; kentsel dönüşüm meselesini yanlış anlamışız.
Yık yap yerine gerçekten bizim dokumuza uygun binalar yapmamız gerekiyormuş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi mahalle kültüründen uzaklaştık.
Sitelere hapsolduk.
Modern yaşamı site yaşamı zannettik.
Ben de bir sitede oturuyorum ve o eski mahallelerimi çok özlüyorum.
Ve her seferinde boğulmamak için kendimi dışarı atıyorum.
Yürüyorum, yürüyorum, yürüyorum...
Hep eskiyi özlüyorum.
Tüketici üretenin çok önünde
BU konuyu yine yazacağım. Ama bizim müteahhitlerimizin de değişmesi gerekir. Açık yazayım. Ben çok az sayıda projeyi beğeniyorum. Mimarlarımızın, müteahhitlerimizin detaylarla pek uğraşacak vakitleri yok. Çünkü onlar daha çok satış odaklı bakıyorlar. Ama iyi bir satış pazarlaması için önce iyi imalatlar yapmak gerekiyor. Pratik olmayan, işlevsel düşünmeyen, fonksiyonel olmaktan uzak projelerin bundan sonra hiç şansı olmayacak. Bir şey daha, tüketici bana göre birçok konuda bu şirketlerin de önünde...
Bu konuyu işlemeye devam edeceğim.
Paylaş