SİT’e muhalefet vatandaşa ceza devlete ise değil

ANLAMAKTA zorlandığım bir şey var.

Haberin Devamı

Bu ülkede her şeyden, ama her şeyden paçayı kurtarırsınız, ancak “SİT’e muhalefetten” cezayı yersiniz.
Ne affı vardır, ne ertelemesi...
Doğru cezaevine girersiniz.
Ören yerleri, kazı yerleri de doğal SİT alanlarıdır.
Örneğin; Allianoi de SİT’tir. Çevresi SİT bölgesi olarak ilan edilmiştir.
Yani buraya bina dikemezsiniz, toplu konut yapamazsınız...
Baraj yapamazsınız, yol yapamazsınız...
Diyeceksiniz ki...
“Vatandaş yaparsa cezasını çeker, peki ya devlet...”
Devlete ne yapacaksınız.
Kararlar alınmış, planlamaya konmuş, inşaat başlamış...
Barajın büyük bir kısmı bitmiş...
Şimdi kim çıkar da “SİT...” diye bağırır.
Kim çıkıp Don Kişot’luk yapabilir?
Mümkün mü?
Antik kentin zemini kiremit tozu katılmış çimentoyla kaplanıyor şimdi...
Fiili olarak bir ören yerine bunu yapmak suç...
Aslında yıkıldı yıkılacak, ama SİT diye işaretlenmiş bir binaya dokunmak da suç...
Ben baraj yapılmasın demiyorum.
Ama bu korunarak da değerlere sahip çıkılarak da yapılabilir.
Uzmanlar, “Maliyet...” diyor.
Nedir ki maliyet...
Gelecek on binlerce ziyaretçi milyonlarca dolar bırakacaksa, Allianoi dünyada konuşulacaksa...
Bu tarih ve kültür üzerine yeni bir dünya kurulacaksa...
Bu maliyete değer...
Vatandaş için SİT’e muhalefet büyük ceza, devlet için ise hoşgörülü bir durum...
Gerçekten Türkiye çok değişik bir ülke...

Haberin Devamı

Yetenekler köreltilmez geliştirilirse

Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku’nda söylediği “Türk milleti çalışkandır; Türk milleti zekidir” sözlerini aslında benimsemediğini, “... çalışkan ve zeki olmalıdır” anlamında kullandığını iddia edenlerle aynı kanıda değilim. Yürekten inanarak söylemiştir bu sözleri ve haklıdır da...
Futbolda kazandığımız dünya üçüncülüğünün ardından, Sertab Erener’in Eurovision birinciliği ve basketbolda aldığımız dünya ikinciliği, halterdeki dünya rekorlu başarımız olanak sağlandığında Atatürk’ün “Türk insanı”nın neler yapabileceğinin göstergeleri...
Müzik yetenekleri dünyaca alkışlanan İdil Biret, Suna Kan, Fazıl Say, Pekinel Kardeşler gibi sanatçılar da cabası... 70 milyonluk ülke için bu başarıların sayısını az bulanlar olabilir; ancak fırsat sunulan çocuk veya gençlerin sayısının kısıtlılığı göz önüne alınırsa, bu başarılar hiç de az değil.
Yurt dışına çıkıp, beyin gücü ile başarı sağlayan bilim insanları ve iş adamları kadar, bilek gücü ile ekmeğini taştan çıkaranlar, kısa sürede işçilikten patronluğa yükselenler de kanıtlıyor Atatürk’ün sözlerini...
Çalışkan, zeki ve yetenekli olmasalar tutunabilirler miydi oralarda? Yarım kalmış olsa da, “Köy Enstitüleri Projesi” kırsal kesimdeki Türk çocuklarının bu özelliklere sahip olduğunu göstermiyor mu? Tamamlanabilse Batı ile Doğu arasındaki bugünkü uçurum olur muydu?
Doğal yeteneklerimizi neye borçluyuz acaba? Bilimsel araştırmalar Anadolu insanının yaklaşık yüzde 10’unun Orta Asya’dan, kalan büyük çoğunluğunsa Anadolu, Doğu Akdeniz, Orta ve Yakındoğu’dan köken aldığını gösteriyor.
Yeteneklerimizi belki de farklı insanların karışımı olmamıza borçluyuz. Bunu bilen Atatürk; “Türk milleti” derken bir ırkı değil, “Türk’üm” demekten mutluluk duyan tüm insanları kastetmişti ve nutkunda şöyle sürdürmüştü sözlerini:
“Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir...”
AKP’li CHP’li ile uzlaşırsa, MHP’li BDP’li ile kucaklaşırsa; yetenekleri köreltici değil, geliştirici bir eğitim sistemi benimsenirse Türkiye’yi kimse tutamaz.
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, okulgen@superonline.com)

Demokrasi tembelliği

Haberin Devamı

Anladım ki...
“Türkiye’nin bir kesimi demokrasi tembeli mi?” yazıma kızan da var, bana katılan da...
Şunu söylemiştim.
Türkiye’de asıl kuvvetli olması gereken sivil toplumdur. Ama bu ülkenin fikir önderlerinin, aydınlarının bir kısmı gelecek şekillenirken, elini taşın altına koymaktan çekinmiştir.
“Nasıl olsa asker var” demiştir, “Olmadı yargı var” diye düşünmüştür.
Asker de yargı da görevini yapacaktır.
Tıpkı siyasetçilerimiz gibi...
Asıl olması gereken de; çağdaş demokrasilerde olduğu gibi sivil toplum örgütlerinin baskı unsuru olmasıdır.
Gerektiğinde siyasetçiye yön vermesi, gerektiğinde kamuoyunu yönlendirmesidir.
İşte bu detay ihmal edilmiştir.
Özetle...
Gerçek demokrasilerde tembellik kabul edilmez.


 

Yazarın Tüm Yazıları