Paylaş
Geçen akşam Yaşar Holding’in tepe yönetimiyle beraberdik.
Kimler mi vardı?
Yönetim Kurulu Başkanı Selim Yaşar, Başkanvekilleri Feyhan Yaşar ve İdil Yiğitbaşı, Yönetim Kurulu Üyesi ve Holding’in CEO’su Mehmet Aktaş, Yönetim Kurulu Üyesi Yılmaz Gökoğlu ve Yaşar Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Ahmet Yiğitbaşı...
Ailenin bütün fertleriyle aynı anda uzun zamandır bir araya gelemiyorduk.
Epey sohbet ettik; elbette Selçuk Yaşar’ın kulaklarını çınlattık, anılarımızı tazeledik.
Selim Bey’e Selçuk Yaşar’ın sağlığını sordum, haftanın üç günü Holding’teki odasında çalışıyormuş.
Kendimi bildiğim günlerden itibaren Selçuk Yaşar’ı tanırım.
Rahmetli amcamın en yakın arkadaşlarından biriydi.
Hem yakın çevremden Selçuk Yaşar ile ilgili çok şey dinledim, hem de bazı olayları bizzat yaşadım.
Kabul edelim ki; Selçuk Yaşar gibi girişimcilere Türkiye çok şey borçlu...
Türkiye’nin kendisi için bir çıkış öyküsü aradığı dönemlerde, ilklere imza atan önemli sanayicilerden biridir.
Kaynak yaratacaksın, yatırım yapacaksın, tüketiciyi ikna edeceksin ve üstelik henüz olmayan bir pazarda yelken açacaksın...
Bugünün koşullarını değil; o günleri düşünün...
Ve Selçuk Yaşar’ın gıdada, boyada, turizmde, kimyada ve birçok alanda yaptıklarını düşünün.
İşte Selçuk Yaşar’lar o yüzden kıymetli benim için...
Selçuk Yaşar önümüzdeki Ocak ayında 93 yaşına girecek.
Kendisine uzun ömürler diliyorum.
Yaşar’da sıkıntılar aşılmış moraller iyi
Selim Yaşar’a “İşleriniz nasıl?” diye sordum.
“İyiyiz” dedi.
Ve devam etti.
“Biz Türkiye’nin büyüme hedeflerinin üzerine birkaç puan ekleyerek yıllık öngörümüzü yaparız. Türkiye bu yıl yüzde 5’ten daha fazla büyür. Biz de buna katkı yapacağız. Türkiye’ye ve geleceğine inanıyoruz...”
Feyhan Yaşar araya girip örnekler verdi.
“Her yıl yeni ürünlerimizi piyasaya sokuyoruz. Bu da yeni alanlar, yeni pazarlar yaratıyor. Türkiye’nin üzerindeki büyüme rakamları da işte bu yeni ürünlerden geliyor.”
Özetle...
Yaşar Holding o sıkıntılı günlerini geride bırakmış.
Moraller iyi, yatırımlar devam ediyor.
Türkiye için ama İzmir için çok önemli olan Yaşar Grubu’nda morallerin yüksek olması bizleri de mutlu etti.
Bu sevginin de ötesinde bir tutkudur
Yaşar Grubu’yla bir araya geliriz de Karşıyaka konuşulmaz mı?
Bir Karşıyakalı olarak sormadan edemedim.
“Ne olacak bu takımın hali” diye...
Selim Yaşar, “Karşıyaka büyük camiadır, bir çıkış yolunu bulacağız. Bize Karşıyaka sevgisi babamızdan geçti, üzerimize düşeni yaptık, yapıyoruz. Pınar Karşıyaka’dan mutluyuz, futbolda da kötü yönetimlerin bugün faturasını ödüyoruz. Bir çıkış yolu bulunur” dedi.
“Bugüne kadar Karşıyaka’ya ne kadar kaynak aktarmışsınızdır?” dedim.
“İki Pınar Süt daha yapardık” dedi.
Bu desteğin Türkiye’de bir başka örneği daha olduğunu zannetmiyorum.
O yüzden buna sevgi değil, tutku demek lazım.
Feyhan Yaşar beni şaşırttı
Yalnız bir şey beni çok şaşırttı.
Feyhan Yaşar’ı uzun yıllardır tanırım ama sporla bu kadar ilgili olduğunu hiç bilmiyordum.
Demek ki; ekonomiyi konuşmaktan spora zaman kalmamış.
Öyle böyle değil...
Sadece Karşıyaka değil; Göztepe’yi de, Altay’ı da, Galatasaray’ı da, Fenerbahçe’yi, Beşiktaş’ı da takip ediyor.
Örnek mi?
“Sabri’nin performansı Göztepe’ye çok yarayacak” dedi.
“Beşiktaşlı Gomez İstanbul’daki terör saldırılarından sonra ikna edilemedi, transferde sıkıntılı bir süreç yaşandı. Allah’tan doğru hamleler atıldı” dedi.
“Galatasaraylı Gomis bu yılın golcüsü olur” dedi.
Ve daha birçok örnek...
Yani Feyhan hanım sıkı bir futbolsever çıktı.
İşte tam da söylediğim buydu.
Bu körfez boş bırakılır mı?
Bana kalsa ben her hafta bir yarışla, bir şölenle körfezi renklendiririm.
Hani marinalar yapılacaktı, körfezin değişik yerlerine?
Hani İzmir Nice, Saint Tropez gibi olacaktı?
Sizce bir Monaco olamaz mı?
Biliyorum; şimdi birçok mail gelecek “Ya Deniz, neler yazıyorsun” diyecekler.
Sen hayal et arkadaş, sen iste, sen hedefle...
Söyleyin bana, İzmir’i doğru konumlandırır, kentsel dönüşümünü doğru yapar, iyi mimarlık örnekleriyle kenti süslersek; başka bir kent ortaya çıkmaz mı?
Özetle...
İzmir Körfez Festivali bu kente çok yakıştı.
Körfezimiz şenlendi, renklendi.
Marinaları olan, körfezinde yelkenlileri gezen, yatların seyir halinde olduğu bir İzmir istiyoruz.
Paylaş