Paylaş
İşte izlenimlerim...
* Körfez Geçiş Projesi’nin kamuoyunda tartışılıyor olmasından memnun. İzmirlilerin ikna olmasını bekliyor ve istiyor. Genel bir konsensüsün görüntüsünü projenin takvimi için stratejik buluyor.
* “İlla da böyle yapalım, böyle olsun” demiyor. Projenin genel hatlarının belli olduğunu, ayrıntıların ise kamuoyundan gelecek önerilere göre şekilleneceğini söylüyor.
* Proje yap – işlet – devret modeliyle yapılacak. Bu tip proje İzmir için bir ilk, Türkiye için ikinci olacak.
* Şimdiye kadar tasarlanan projenin bir örneği Danimarka’da mevcut... Yani hem köprü, hem tüp geçiş; Körfez’in özelliklerine ve deprem riskine göre en uygun model olarak görülüyor.
* Yapay ada projenin olmazsa olmazı, çünkü statik ve teknik özellikler bir adanın olmasını gerektiriyor. Ancak bu ada işlevsel ve kentin sosyal dokusuna uygun bir hale getirilmeye çalışılacak.
* Kuzeyde çevre yoluna, güneyde çeşme otobanına bağlanacak.
* Yapımı devam eden tramvay projesi de düşünülerek, projeye böyle bir hat da eklenecek.
* Binali Yıldırım şöyle diyor, bu önemli... “Genel bir mutabakat olmasına rağmen itiraz edenlerin görüşlerini de alacağız, onlara tasarlanan projeyi anlatacağız. İstiyoruz ki; herkes fikrini söyleyebilsin...”
* İzmir – İstanbul otoyolunun yarısı tamamlanmış. Daha önce 3.5 saat olarak belirlenen süre 3 saate çekilmiş. 2018’in başından itibaren yolculuk başlıyor.
* Marinalarla ilgili İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’yla bir görüşme daha yapılacak. Büyükşehrin önerileri değerlendirilecek.
Kısa notlarım böyle...
Yorumuma gelince...
Körfez Geçiş Projesi’ne destek veriyorum.
Elbette herkesin hem fikir olması ve teknik şartların getirdiği avantajlara göre...
Baştan konuşalım, eleştirilerimizi baştan yapalım.
İzmir’in kamu yatırımlarından daha fazla yararlanması lazım.
Geçmiş yıllarda önceliklerden dolayı İzmir’e yapılması gereken projeler ertelendi ya da geciktirildi.
Seçimsiz dört yılda biraz da bu konulara odaklanalım.
Herkesin özeleştiri yapması gerekir
İzmir’in kendine özgü bir demokrasi iklimi var.
Bu gerçekten örnek gösterilebilecek bir olgunluk...
Demokrasinin içinde itiraz kültürü de var; sorgulama da...
Ve en önemlisi ikna olma, ikna etme çabası da...
Zaten bunlar olmadan demokrasi çarkı da dönmüyor.
İzmir’de son dönemde eleştirilerin arttığı konu; kentin geleceğini ilgilendiren projelerin sürekli iptallere uğraması...
Yine ve daha açık yazayım.
Bir yanlış varsa elbette düzeltilmesi gerekir.
Yanlış bir yolda gidiliyorsa geriye döndürmek herkesin görevidir.
Ancak çarpık bir tablo da karşımızda duruyor.
Aynı bölgelerle ilgili bir yandan iptaller gelirken, bir yandan da ruhsatı alınmış ya da bakanlıklar tarafından verilmiş yatırımlar devam ediyor.
Ve bir yandan da kentlerimizi daha da çirkinleştiren geçmiş yapılaşmalarla ilgili kimse yeni bir şey söylemiyor.
Uzmanlar konuşacak ve bir kamuoyu oluşacak.
Ancak gerektiğinde özeleştiriyi herkes yapacak.
İzmirliler şimdi bunu bekliyor ve istiyor.
ADAMAK
Hıfzı Topuz’un hayatı boyunca biriktirdiği maskları Folkart Sanat Galerisi’nde sergilenmeye başladı. Geçen hafta da Arkas Sanat Merkezi’nde Muharrem Kayhan’ın sikke koleksiyonu açılmıştı. Her ikisiyle de sohbet ederken bir kez daha şunu fark ettim. Bir şeyi başarabilmek için hayatınızı adamanız gerekiyor. Öyle mış gibi, miş gibi yapmadan, ara vermeden, vazgeçmeden... Adamak... Adayınca da oluyor, hayatta hem kendinizi, hem de çevrenizi mutlu edecek başarılara imza atıyorsunuz.
Muharrem Kayhan diyor ki...
“Koleksiyonumun eksikleri hem çok az, hem de artık çok ender ve erişilmez. Aktif sikke koleksiyonerliğimi bu sergiyle noktalıyorum. Paranın tarifini yaparken hep şunları öğrettiler. Para bir hesap birimidir, değişim ve değer biriktirme aracıdır. Antik sikkelerin iki önemli özelliği daha var. Sikkeler hem sanat eserleri, hem de tarihi ipuçlarıdır.”
Hıfzı Topuz ile konuşurken ise “Ben hayatım boyunca yaşanmışlıkların peşinden koştum. Bu bir sergi değil, aynı zamanda benim hayatımın geniş bir özeti” dedi.
Hayatı anlamak lazım, hayatı içimize sindirmemiz lazım...
Paylaş