Paylaş
“Depremin olduğu güünlerde pozitifi, temaslısı tüm vatandaşlar sokağa çıktı ve hepsi birbirine karıştı. Biz bunu tahmin edebiliyorduk. İzmir Türkiye’deki en iyi ilk 10 il arasındaydı depremden önce. Ancak depremle vaka sayısında bir patlama oldu. Şimdi hemşehrilerimizden depremde gösterdikleri metaneti, sükuneti ve vakarlı duruşu burada da göstermelerini ve depremde nasıl tek yürek olmuşlarsa burada da tek yürek olarak koronavirüsü tekrar eski rakamların da altına çekecek şekilde kurallara riayet etmelerini istiyoruz.”
Biliyorum; deprem gibi bir felaketten sonra soğukkanlı kalmak kolay değildi.
Herkes sokaklarda vakit geçirdi ve büyük kalabalıklar oldu.
Ama o günleri ve yetkililerin açıklamalarını çok iyi hatırlıyorum.
Bizler de uyardık.
Normal bir dönemde olsaydık işimiz daha kolaydı ama pandemi her şeyi değiştirdi.
Ne yazık ki krizi iyi yönetemedik ve sonuçlar ortaya çıkmaya başladı.
İzmir her şeye rağmen iyi bir pandemi süreci yönetti.
Ama şimdi anlıyoruz ki; İzmir de riskli şehirler arasında.
Ve o kadar çok yakınımdan pozitif vaka haberleri geliyor ki...
İnsan çekinmiyor değil.
Önümüzdeki birkaç ayda daha dikkatli olalım.
Komisyon özeleştiri
yaparak başladı
MECLİS’te kurulan deprem komisyonunu izliyorum.
Bir özeleştiri yaparak görevlerine başladılar.
Bunu da olumlu buluyorum.
Örneğin AK Parti İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk diyor ki;
“Ben doğma büyüme İstanbulluyum, bugün İstanbul’da korkulan deprem olursa ağabey, beni görmeye gelemezsiniz. E-5 dışında tek bir ana arteri kullanın, gelin ayağınızı öpeyim. Sahil yolu çökecek, minibüs yolu binalarla kapanacak, bir tek E-5 kalacak. Dolayısıyla, gerçekçi olalım. Şu gerçekle, halının altına silkelemeden yüzleşelim. Bürokrat bununla yüzleşmiyor. Kimse sorumluluk almak istemiyor. Çözemezsek insanımız bu işin altında kalacak.”
Örneğin AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Demir diyor ki;
“Riskli yapılar diyoruz ya, aşağı yukarı bütün belediyelerde bütün teknik detaylar mevcut. Problem ne? Problem, karar verme sıkıntısı var. Birincisi siyasetin karar vermesinde bir sıkıntı var. İkincisi kentsel dönüşüm vesaire adı altında çok farklı uygulamalar yaşadık. Ağrı varken, kanama devam ederken yapılan kompresler bunlar, semptomatik tedaviler. Bu konuda biz risk almazsak siyasi partiler olarak, insanlarımızın ölümüne göz yumacağız ve hepimizin orada büyük vebali olacak.”
Örneğin Komisyon Başkanı Recep Uncuoğlu diyor ki;
“1999 depreminde orta hasarlı olduğu halde geçen 21 yıl zarfında güçlendirilmeyip ağır hasara dönüşen, hakkında yıkım kararı verilip, bu yıkım kararının uygulanması için elektrik, su, doğal gaz gibi kamu hizmetlerinden men edilmesine rağmen hâlâ içinde dar gelirli vatandaşlarımızın oturduğu bir tablo var. O binayı yıkıp ortadan kaldırma duyarlılığını ve niyetini bir türlü ortaya koyamıyoruz.”
Ben bu konuşmaları olumlu buluyorum.
Çünkü deprem gibi bir gerçeğe ancak siyaset üstü bir uslup, bakış ve anlayışla çözüm bulabiliriz.
Devletten beklemeden
karantina yapabiliriz
PANDEMİ sürecinin yıldız isimleri var.
O isimlerden biri de Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara oldu.
Kara net, açık, sade cümlelerle süreci anlatıyor.
Diyor ki;
“Çok büyük bir dalga geliyor…”
Ve ekliyor;
“Bana kişisel biri olarak sorarsanız bizim 3 hafta tam kapanmamız gerekir. Tam kapanma sağlarsak rakamları aşağı çekmeyi başarırız.”
Bunu devletten beklemeden yapabiliriz.
Ve yapmalıyız.
İz bırakmış
NEDİM Demirağ’yı uğurladık.
Pandemi dönemi olmasına ve bütün uyarılara rağmen Çeşme’deki cenaze törenine yüzlerce insan geldi.
Sevilen biriydi.
İnsanların omzuna dokunun, onların dertlerine ve sevinçlerine ortak olan bir insandı.
Nedim abi is değil, iz bırakanlardan oldu.
Nurlar içinde uyusun.
Onu çok özleyeceğim.
Paylaş