Paylaş
“İzmirliyim, Karşıyakalıyım” deyince gazeteleri bırakıp ekrana odaklandım.
İzmir’in yanına Karşıyaka eklenince ben başka olurum.
Emrah Altındiş anlatıyordu.
Altındiş, 2000 yılında Ege Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra çalışmalarını ODTÜ’de devam ettirmiş. Doktorasına başlamak için İtalya’ya yerleşerek eğitimine yurt dışında devam etmiş. Doktorasını Bologna Üniversitesi’nde yapmış.
Boston College Biology Department şirketinde Assistant Professor olarak görev yapıyor. Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, mikrobiyoloji bölümünde çalışan, kolera hastalığına sebep olan vibrio cholerae bakterisinin virulans faktorleri üzerine araştırmalarını sürdürüyor.
Altındiş, viral hormonların fonksiyonel karakterizasyonu, bağırsak mikrobiyomu, viromun Tip 1 diyabet otoimmünitesinin başlangıcındaki potansiyel rolü üzerine odaklanmış.
Dinleyince bir İzmirli olarak mutlu oldum.
Aslında pandemi sayesinde birçok bilim insanımızı tanımış olduk.
Sayıları da az değil ve dünyanın farklı coğrafyalarında görev yapıyorlar.
Emrah Altındiş’in aşılar üzerine yaptığı açıklamalara baktım.
Örneğin tartışılan Sinovac aşısıyla ilgili şunları söylemiş;
“Hiç düşünmeden Sinovac aşısı olurdum. Ben bu şartlarda Türkiye’de olsam, hele bir de risk gruplarında olsam, Sinovac aşısı hakkım geldiğinde hiç düşünmeden olurdum.”
Ben de aynı görüşteyim.
Ulaşabildiğiniz ilk aşıyı olmanızı herkes gibi ben de öneriyorum.
Ve diyorum ki;
Pandemi bilimi, bilim insanlarını öne çıkardı.
Türkiye’nin bu beyinleri mutlaka ortak projelerde bir araya getirmesi gerekir.
Hep söylüyorum; Türkiye daha iyisi yapabilir.
Bazen hayat anayasaya sığmaz
CUMHURBAŞKANI Erdoğan 2021 yılını reform yılı olarak ilan etti. Demokratik adımlar da ön plana çıkarılacak gözüküyor. Aslında keşke bütün partilerin ortak iradesiyle yeni anayasa çalışmalarını da yapabilsek. Dünyanın büyük adımlarla geliştiğini, değiştiğini görüyorum. Siyaset doğal olarak bazen günlük hayatın gerisine düşebiliyor.
Yıllar içinde eskimiş, beklentileri karşılamayan metinler değişebilir. Yerine geleceği anlatan yeni metinler eklenebilir. Türkiye’nin daha şeffaf, daha güçlü bir anayasa ihtiyacı hala devam ediyor.
Schengen’i kaldırmaları
en doğrusu olacak
BİR öneride bulunmuş ve Avrupa Birliği ülkelerinin verdiği Schengen vizelerini uzatmalarını önermiştim.
Değerli dostum Zeki Hozer de demiş ki;
“Schengen’i uzatmasınlar Schengen’i kaldırsınlar...”
Çok haklı...
Aslında Avrupa’nın Türkiye’ye haksızlık yaptığını düşünüyorum.
Serbest dolaşım hakkı Türklerin çok yıllar önce alması gereken bir haktı.
Ama Avrupa hep topu taca attı ve Türkleri oyaladı.
Schengen’i kaldırmaları en doğrusu olacak.
Bir şarkı tavsiyesi
‘Gözyaşlarımızın tadı aynı’
ŞEBNEM Ferah’ı çok severim.
2003’te çıkan “Kelimeler Yetse” albümünün en sevdiğim şarkılarından “Gözyaşlarımızın tadı aynı” bugünlerde hep dilimde...
Size de tavsiye ederim.
Sözleri şöyle;
“Gördüğüm rüyanın etkisinden olsa gerek, garip bir hisle uyandım bu sabah... Ya bugün o günse hayatın son günüyse, içimi korku sardı bu sabah... Sevdiğim şeyleri düşündüm sevdiğim insanları, gördüğüm ve görmediğim yerleri... Son kez uyandıysam ve yapamadığım şeyler varsa, içimi korku sardı bu sabah... Ya çok yalnızsam ya da bomboşsam zaten bıkmışsam zamanı harcamışsam... Sen, ben, o herkes aynı hikayede; başı ve sonu aynı gerisi farklı... Bir yerden tutunduysak hayata boşa geçirmemeli, bırakmamalı... Derdimiz, yaramız, acılarımız farklı olabilir; göz yaşlarımızın tadı aynı... Değişik çok başka gibi gözüken yaşamlar varsa da pişmanlık herkes için acı olmalı... Ya çok cahilsem hiç sevmemişsem, cesur olmamışsam zamanı harcamışsam... Sen, ben, o herkes aynı hikayede başı ve sonu aynı gerisi farklı bir yerden...”
Hepimize olmuyor mu, içimizden bu sözler geçmiyor mu?
Epeydir sabahları bu şarkıyı dinleyerek işe gidiyorum.
Ve iyi geliyor.
Paylaş