Paylaş
Avukat Selman Eke, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne maddi ve manevi tazminat davası açtı. Mahkeme de belediyelerin görevinin; sokak köpeklerinin gerekli bakım ve kontrollerini yaptıktan sonra alındıkları ortama bırakılmaları ile sona ermeyeceğine karar verdi ve Eke’yi haklı buldu.
Şimdi İzmir Büyükşehir Belediyesi 15 bin lira manevi tazminat ödeyecek.
Peki bu konu sadece İzmir’i mi ilgilendiriyor?
Selma Eke’ye köpekler Balçova Kent Ormanı’nda saldırıyor.
Burayı çok iyi biliyorum.
Uzun yürüyüşler yapan biri olarak arada Balçova’ya ben de gidiyorum.
Ve görüyorum ki; sadece sokak köpekleri yok.
Oraya bırakılmış cins köpekleri de görüyorum.
Bu Türkiye’nin meselesi...
Maalesef bir türlü kalıcı çözümler üretemediğimiz bir konu...
Hayvan hakları konusunda en hassas davranan gazetecilerden biri olarak rahatlıkla yazıyorum.
Dünyanın hiçbir yerinde sokak hayvanı göremezsiniz.
Çünkü kediler, köpekler, evcil hayvanlar sahiplidir.
Ve çok disiplinli bir şekilde takip edilir.
Siz bir köpeği aldıktan sonra onu sokağa bırakamazsınız.
Ya yeniden sahiplendireceksiniz ya da ona bakmak zorundasınız.
O yüzden Avrupa’da kedi, köpek sahiplenecekler bir kere değil, bin kere düşünür.
Balçova Kent Ormanı İzmir’in en güzel yerlerinden biri...
Yürüyüş yaparken o sevimli dostlar da etrafımızda geziniyorlar.
Ama bir köpeğin ne zaman ne yapacağını bilemezsiniz.
Yasalar yerel yönetimleri ve ilgili bakanlıkları sorumlu tutuyor.
Ama bazı düzenlemeler de bu kurumların elini kolunu bağlıyor.
Barınaklar yetersiz, kaynaklar da öyle...
Zaten bir hayvanın yeri barınaklar da olamaz.
O yüzden Türkiye’nin bu konuya ciddi bir şekilde eğilmesi ve kalıcı çözümler bulması lazım.
İzmir 5’inci İdare Mahkemesi’nin kararı örnektir, emsaldir ama göreceksiniz benzer olaylar çok karşımıza çıkacak.
Doğrusu bütün hayvanların sahiplendirilmesidir.
İntibak yasası bekleyen
eski emekliler de var
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, “Emeklileri memnun edecek adımları atacağız” dedi ve ekledi; “Şu anda memurlarla ilgili çalışmayı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız yetkili sendikalarla sürdürüyor. Emeklilerle ilgili de ayrıca Bakanlığımız çalışmalarını sürdürüyor. Memurlarımıza bu zamlar gelirken, emeklilerimize hiçbir şeyin gelmemesi olacak bir şey değil. Onları da inşallah memnun edecek adımları atacağız. Yaşanılan ekonomik sıkıntıların, zorlukların farkındayız. Görüştüğüm vatandaşlarımızdan yaşadıkları sorunları, sıkıntıları dinliyorum. Hayata geçirdiğimiz tedbirleri anlattıkça, gelecek günlerin daha güzel olacağına olan inançları artıyor. Vatandaşlarımız gönüllerini ferah tutsunlar...”
Birkaç kere yazdım yine yazayım.
Ben de birçok emekli vatandaşımızla konuşuyorum.
Devletine 40 yıl hizmet etmişler, şimdi emekliler...
Ama o günlerin şartlarıyla emekli oldukları için maaşları bugün emekli olanlara göre çok düşük; çok geride kalmış.
Bugünün şartlarında 7 bin 500 lirayla, 10 bin lirayla geçinmek mümkün değil...
Hele evi olmayan emekliler için durum çok daha kötü...
Bu vatandaşlarımız Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan intibak yasasını da bekliyor.
Hatırlatmış olayım.
Siesta yapan ülkeler galiba haklıymış
EURONEWS’te Giulia Carbonaro yazmış.
Artan sıcaklar bütün dünyada çalışma alışkanlıklarını değiştirebilirmiş. Nitekim Avrupa’da farklı uygulamalar görülüyor. Örneğin bazı şirketler çalışma aralarını uzatmış, daha kısa vardiyalara geçmişler ya da gece çalışmayı teşvik ediyorlar.
Geçen temmuz Güney Avrupa’nın tarihteki en sıcak temmuzu olarak kayıtlara geçti.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün raporunda ısı stresinin işgücü üretkenliğini düşürdüğünü ve 39 derecenin üzerindeki ısıların ciddi zararlara neden olduğunu açıkladı.
Alman RND’nin haberine göre ülkedeki halk sağlığı yetkilileri Alman hükümetine İspanyol’daki gibi siesta sistemine dönülebileceği tavsiyesinde bulundu.
Ve denildi ki; “Sıcaklar için güney ülkelerinde yaygın olan çalışma yaklaşımını benimsemeliyiz. Sabah erken kalkmalı, sabahları üretken olmalı, yaz aylarında öğlen saatlerinde ise siestayı benimsememiz gerekebilir...”
Avrupa işte bunları tartışıyor.
Onalan’a katılıyorum
HANDE Nayman’ın haberinden okudum.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Koray Çetin Onalan ”İzmir metropolünün yeni inşaatları taşıyacak gücü yok” demiş. Ve eklemiş;
“İzmir’in 30 ilçesi var. Aylık bin 200 inşaat ruhsatı veriliyor. Bunun çok büyük bir kısmı İzmir’in metropol alanında; Karşıyaka’da, Alsancak’ta. Her yerde inşaat yapıyoruz. Artık bu kentin bunu taşıyacak gücü yok...”
Bütün büyük metropellerde böyledir.
Paris’te, Londra’da, Roma’da, Atina’da insanlar kent merkezinde yaşamaz.
Yaşayamaz zaten; ne kentler kaldırır, ne kaynaklar...
O yüzden banliyöler vardır.
Metro hatları, yollar bu yükü hafifletmek içindir.
Bizde ise herkes aynı yerlerde yaşamak, eğlenmek, vakit geçirmek istiyor.
Gerçekten de bu yükü taşımak giderek zorlaşıyor.
“Şu anda yapmamız gereken tek şey var. Orta ve uzun vadede plan yapıp, kendimizden ziyade çocuklarımızı ve torunlarımızı kurtaracak planı harekete geçirmemiz lazım. Bizim kentsel dönüşüme değil; kentsel değişime ihtiyacımız var. Mutlaka iç göçümüzü önlemek zorundayız. Bunun başka çaresi kalmamıştır” diyen Koray Çetin Onalan’a katılıyorum.
Paylaş