Paylaş
Koltuk gittiğinde yalnızlık başlar.
Bu aslında hayatın bir gerçeği, ama iş siyaset olunca bu yalnızlığa gidiş çok daha hızlı oluyor.
Deniz Baykal’ın son İzmir ziyareti parti içinde biraz huzursuzluk yarattı.
CHP yönetimi “Yok böyle bir şey” dese de kırk yıldır Baykal’ın peşinden koşanlar bile havaalanına veya otele gitmekten çekindi.
Normal mi?
Değil...
Ama siyasetin içinde var bunlar...
Hafta sonu İzmir’e gelen CHP Genel Sekreteri Önder Sav ilginç açıklamalarda bulundu.
“Ben de Baykal’cıyım” dedi ve devam etti:
“Bazı değişik söylentiler yapılıyor, Sayın Baykal ve bazı arkadaşlara görev verilmediği biçiminde. Bu, belki bundan kaynaklanıyor olabilir. Böyle bir varsayım söz konusu değil. Sayın Baykal partimize hizmet etmiş, en az 15 yıldan bu yana partimizin genel başkanlığını başarıyla yürütmüş değerli bir siyaset adamıdır. Elbette ki, onun yeteneğinden, birikimlerinden partimiz yararlanacaktır. Kimseyi dışlama lüksümüz yoktur. Hele hele Sayın Baykal gibi bu kadar önemli hizmetler vermiş değerli bir siyaset adamını dışlamak yanlış bir olaydır. Bunu böyle düşünmek bile yanlıştır.”
Bu yazı referandumla geçirdik.
İnatlaşmalar ve siyasi rant hesapları Türkiye’nin gündemini çok farklı bir gündeme oturttu.
Göreceksiniz...
13 Eylül sabahından itibaren Türkiye hızla seçim sürecine girecek.
Kaçınılmaz...
Seçim erken olmasa da bir iki aylık erkene çekme de olsa, zamanında da yapılsa, meydanlar artık boş kalmayacak.
Önder Sav bu söylediklerinde samimi mi, yoksa siyaset gereği mi söylemiştir, göreceğiz.
Ama Baykal’ın aktif siyasetten ayrı kalmayacağı, referandum sonucuna göre de kendisine ve yakın çevresine bir strateji çizeceği çok açık ortada...
Milliyet’teki köşesinde Hüsamettin Özkan – Deniz Baykal buluşmasını yazan Serpil Yılmaz, aslında net bir mesaj da veriyor.
“Baykal, Kılıçdaroğlu’na tam desteğini verecek, istenirse siyasetin bir bileni olarak devam edecek...”
Bunun kararını elbette CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu verecek.
Ama genel beklenti...
Referandum sonrası partinin yenilenmesi, bunu yaparken de geçmişin unutulmaması...
Sessiz eylem aslında çok şey ifade ediyor
Seferihisar’a da sessiz eylem yakışırdı.
Türkiye’nin sakin şehri Sığacık Körfezi’nde kurulması planlanan Orkinos Balık Çiftliği’ne karşı ilçede büyük bir eylem gerçekleştirdi.
Perşembe Akşamı Bisiklet Topluluğu, Leman Bisiklet Kulübü, Seferihisar Belediyesi, Çağan Irmak, Cihan Ünal, Ali Özgentürk ve sivil toplum örgütleri ile birlikte binlerce insan bir araya geldi.
Baştan söyleyeyim.
Balık çiftliklerine karşı değilim.
Ama standartlar yerine getirilirse, uygun ortamlar sağlanırsa, açık denizde olursa, kıyılar zarar görmeyecekse, orada yaşayan insanlar ikna olursa...
Seferihisarlılar, son bir yılda yakalanan ivmeyi kaybetmek...
Bu şirin ilçeye değen sihirli elin bozulmasını...
Bir şeylerin ters gitmesini...
Sakin şehir kriterlerinin bozulmasını...
İstemiyor...
Bence çok da haklılar...
Seferihisar boşuna “sakin şehir” unvanını almadı.
Geldiler, incelediler, baktılar...
Bazı uygulamaları gördüler, bazı sözler aldılar.
“Salyangoz” amblemini ondan sonra astılar.
Seferihisar’ın gündeminde yeni enerji kaynakları var, sanat günleri var, organik tarım var, yerel lezzetleri öne çıkarma var, barış var, dostluk var...
Geleceği şekillendirmek var...
Ama balık çiftliği yok...
Sakıpağa devam edecek
Dün “Bu sene Karşıyaka’nın mazereti olamaz” diye yazdım.
Bugün de devam edeyim.
Karşıyaka’nın en küçük bir huzursuzluğa da tahammülü yok.
Çünkü bu yılı diğerlerinden ayıran bir özelliği var.
Kulübün 100’üncü yılı etkinlikleri bir yıl erkene alındı. Yani 100’üncü yılda şampiyonluk değil, Süper Lig hedefi kondu.
Herkes de buna inandı, yüreğini ortaya koydu.
Örneğin; bu yıl değil, 30 yıldır kulübe katkı yapmaktan çekinmeyen Sakıpağa Ailesi’nin bir ferdinin görev alması çok ama çok önemliydi.
Karşıyaka’nın sembol ailelerinden biridir Sakıpağa’lar...
Yine Tayfun Yelkenbiçer’in görev alması; uyumlu bir yönetim fotoğrafı verilmesi herkes için önemliydi.
Elbette, Başkan Hüseyin Çalışkan’ın Karşıyaka’yı ve Karşıyakalıları bilmesi de bir avantajdı.
Selahattin Sakıpağa yönetimden ayrılma kararı almıştı.
Neden?
Aslında büyütülmemesi, camia içinde halledilebilecek bir küçük nedenden dolayı...
Başkan Çalışkan, bu istifaya izin vermedi.
Çok da iyi ve doğru olanı yaptı.
Selahattin Sakıpağa, şampiyonluğa giden takımın en önemli kozlarından biridir.
Ve unutulmamalı, ikinci başkandır.
Tekrar ediyorum.
Bu yıl diğerlerine benzemez.
Saha dışındaki uyumun sahaya yansıyacağı; bunun futboldan baskete her branşta etkili olacağını aklımızdan çıkarmayalım.
Paylaş