Okulun yerini hiçbir şey tutmaz

OĞLUM Atlas’ı izliyorum.

Haberin Devamı

 

 

8 yaşında, ikinci sınıfa gidiyor.
Online eğitimine devam ediyor.
Her gün okula gider gibi kalkıyor, hazırlanıyor ve tam saatinde bilgisayarının başına geçiyor.
1 dakika bile geç kalmak istemiyor çünkü öğretmenleri not tutuyor, eksi puan yazıyor.
Yani okuldaki disiplin kendi odasında da devam ediyor.
Bakıyorum; ilk derslerde konsantrasyonu daha yüksek, ilerleyen saatlerde yüzü düşüyor, gözleri biraz kanlanıyor.
Öğretmenler dersleri süsleseler de, arada dikkatlerini yeniden toparlayacak şeyler yapsalar da olmuyor.
Görüyorum, gözlemliyorum.
Eminim sadece Atlas böyle değil.
Arkadaşlarımla konuşuyorum; daha büyük çocukları olanlar için bile aynı sorun var.
Bakın Avrupa’da okullar açık...
Önlemleri başka yerlerde sıkılaştırıyorlar ama okulları açık tutmak için gayret gösteriyorlar.
Almanya’da okullar 1.5 aydır açık olmasına rağmen münferit birkaç olay dışında herhangi bir yayılım olmamış. Münferit olaylarda da tüm okul değil, genelde etkilenen kişinin ve o kişinin temasta olduklarının izolasyonu istenmiş. Ve bu durumlarda da bulaşın okul dışından olduğu tespit edilmiş.
Okulları hiç kapatmayan İsveç ile okulları kapatan Finlandiya’yı karşılaştırdığımızda İsveç’tekilerin daha mutlu olduğu görülüyor.
Avustralya’da yapılan ve okullar kaynaklı yayılmayı araştıran bir çalışmada; çocukların ve öğretmenlerin Kovid 19’un yayılmasında etkilerinin düşük olduğu izleniyor.
İrlanda medyasına baktığımızda da “Bulgular okulların öğrenciler arasında veya öğrenciler ile okul çalışanları arasında Kovid 19 bulaşmasına yönelik yüksek riskli bir ortam olmadığını gösteriyor” yorumlarının hakim olduğunu görüyorsunuz.
ECDC, yani Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi’nin raporlarında da okulların toplumda hastalığın yayılmasında rol oynamadığı, çocukların ve okul çalışanlarının tehlikeye maruz olmadığı sonucuna varılıyor.
Ben de diyorum ki;
Kısıtlamaları, tedbirleri biz başka yerlerde yapalım ama okulları en azından belirli günler açık tutalım.
Çünkü okulun yerini başka bir şey tutmuyor.

Haberin Devamı

 
Hibrit modele geçmeliyiz

Haberin Devamı

BİR detay daha var.
Milli Eğitim Bakanlığı özel okullara bir yazı yollamıştı.
Anaokulu, 1. sınıf, 8. sınıf ve 12. sınıflar haricindeki tüm seviyelerde yüz yüze eğitim yapılması halinde asgari ücretin 20 katı ceza verileceği belirtiliyordu.
Ben okulların bu kurala uyduğunu düşünüyorum.
Zaten kimse bu süreçte yanlış bir şey yapmak istemez.
Ama şöyle de bir konu vardı.
Yine aynı yazıda özel öğretim ve kişisel gelişim kurslarının her seviyeye yüz yüze eğitim verebileceği söyleniyordu.
Ben burada bir çelişki görüyorum.
Biliyorum ekonomideki çarkların dönmesi isteniyor.
Yine biliyorum bundan sonra ekonomilere kapatmalar olmayacak.
Ama özel okullara açılması halinde ceza verilirken, kişisel gelişim kurslarının eğitime açık olması kendi içinde de bir çelişkiyi barındırıyor.
Özel okullar etüt merkezi şeklinde yerler açıp veya yasal olmayan yollarla bu kurumlara öğrenci göndererek merdivenaltı eğitime geçebilir.
Biz ne yapıp edip okulları açmalıyız.
Bunun için şartları uygun hale getirmeliyiz.
Gruplara ayrılmış ve seyreltilmiş olarak da olsa çocukların okullara gitmesini sağlamalıyız.
Bunu psikolojik açıdan çok önemli görüyorum ve uzaktan eğitimin de verimliliğini artıracağını düşünüyorum.

Haberin Devamı

 
Bu da sanal maraton

İZMİR gibi bir kentin maratonu olmalı diye yıllarca yazdım.
Var da...
Ama ben çok daha büyüğünü, katılımlısını hayal ediyorum.
4 Ekim Pazar günü 10 ve 42 kilometre olarak koşulacak.
Bu arada İzmir Maratonu sanal ortamda da koşulacakmış.
Sanal maratona katılmak isteyenlerin Facebook profili, Google hesabı veya e-posta adresiyle #bizkoşarız Sanal Koşu Kulübü’ne kaydolarak profil oluşturması gerekiyor. Daha sonra profil, istenilen GPS cihazı, akıllı saat veya telefon uygulamasıyla eşleştirilerek sanal koşu seçilecek.
Gördünüz mü; maratonun sanalı da olacak.

 
5 bin 600 kişi arıyoruz

HAFTA sonları yollardaki plakalara bakıyorum.
Çeşme’de, Foça’da, Gümüldür’de, Ege’nin kıyılarında...
O kadar çok çevre illerden plaka görüyorum ki...
Otoyollar hayatı hızlandırdı.
Daha önce 5-6 saat süren mesafeler 2-3 saate indi.
Böyle olunca trafik hareketlendi.
Ulaşılan yerler hareketlenir, ekonomiler canlanır.
Bu iyi gelişme...
Ama buna hazırlıklı da olmak lazım.
Hafta içi nüfuslarıyla hafta sonu nüfusları iki katına çıkıyorsa; o belediyelerin bu bütçelerle ayakta kalmaları biraz zor.
O yüzden diyorum ki;
Tatil beldelerinin bütçelerini yeniden gözden geçirmeliyiz.
Ya da bir formül bulmalıyız.
Çeşme’nin kış nüfusunu 50 bine çıkarmalıyız örneğin...
Çeşme Başkanı Ekrem Oran, 44.400 olan nüfusu 50 bine taşıyabilmek amacıyla “Birinci ikameti Çeşme’ye taşıyoruz” kampanyası başlattı.
5 bin 600 kişi arıyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları