Paylaş
***
“Ege bir terapi. Ege ev... Ege tarihin beşiği, hepimiz için. Ama bir devrim yapacağız, çünkü tek yol devrim...
Şimdi bir tavsiye; biz gittiğimiz mekanlarda genelde müziği ya kıstırıyoruz ya da kapatılmasını rica ediyoruz. Buna mekandaki herkes de mutlu oluyor. Müzik her yerde, sonuna kadar açılıyor. Sevdiğin, sevmediğin müzik, ne müziği olduğu hiç mühim değil.
Konu şu...
İnsanlar müziği dinlemek istedikleri zaman dinlemeli, istemediği zaman, müzik zedeleyen bir gürültüdür. Çok usul arka planda esintisi gelse yeterlidir. O da iyi müzik olmalı... Kimsenin hakkı yok buna, insanlar sormuyor böyle bir şey, restoranda, cafede, plajda her yerde... Bu sanki kuralmış gibi sonuna kadar müziği açmak, bütün mahalleye duyurmak, hayır yok öyle bir şey. Yok...
Kısın müziklerinizi, gündüz de, akşam da... Kimsenin hakkı yok 470 metre uzaktaki adamın duyacağı desibelde müzik çalmaya...
Müziği kıstırdığımız her yerde insanlar bize ‘Allah razı olsun’ diyor, çünkü sohbet bile edemiyor kimse, kahve içmeye gelmişiz, bağırarak konuşmak zorunda kalıyoruz. Duymuyoruz söyleneni, yok öyle bir şey... Buna her tür müzik dahil, dün bir yerde klasik müzik bile kapattırdım, iyi müzikti ama işte, biz dikkatimizi ona vermeye gelmemişiz ki kardeşim...
Biz muhabbete gelmişiz, iyi müzik dinlemek istediğimizde, kapanırız köşemize dinleriz. İyi müzik dikkat gerektirir, emek ve ruh gerektirir.
Devrim yapalım... Kıstıralım sesi...
Ses kirliliğine karşı isyan.
Tek yol devrim...
Ha bir de; ayrıca bu işletmeler, veriyorlar mı telifleri?”
***
Bu konuda sayısız yazı yazdım.
Ben de Fazıl Say gibi düşünüyorum.
Müzik bir terapidir, müzik hayal kurmak için müthiş bir şeydir, müzik dostluklar kurmak için, yeni hayatlar keşfetmek için bulunmaz bir araçtır.
Ama müzik dinlemenin de bir ritüeli var.
Galiba biz bunu kaybettik.
Fazıl Say’ın çağrısına ben de katılıyorum.
Gelin bu konuya hep birlikte girelim.
Bir devrim yapalım.
“Tek yol devrim” diyelim.
Alaçatı’nın, Bodrum’un
değerini düşüreceğiz
ben söylemiş olayım da
BEN gündüz değil gece insanıyım.
Geceleri yazı yazmayı, kitap okumayı ve kendimle yalnız kalmayı seviyorum.
Yani gecenin sessizliğini seviyorum.
Fazıl Say’ın da dediği gibi şimdi müziği kıstırma zamanı...
Örneğin bu yazıyı Alaçatı’daki evimin bahçesinde yazıyorum.
Ve saat gece yarısını çoktan geçmiş olmasına rağmen müziğin sesi hala çok yüksek ve garip bir müzik uğultusu devam ediyor.
Açık söyleyeyim.
Bu haliyle Alaçatı’yı, Bodrum’u, Marmaris’i, Kuşadası’nı, bütün sahillerimizi, turizmimizi bitiririz.
Eğlencesiz bir Alaçatı, Bodrum demiyorum kimse yanlış anlamasın.
Böyle olmaz diyorum.
Dünyada çok güzel örnekler var.
Komşumuz Yunanistan örneğin, Mikanos örneğin...
Eğlencenin adresi diye gösterilen yerlerden biri; onlar bu konuyu nasıl halletmişler.
Sabaha kadar süren partilerin olduğu Mikanos’ta bu eğlenceler kentin göbeğinde değil.
İşletmeler dışarıda, halkın yaşadığı bölgenin uzağında; dolayısıyla kimsenin rahatsız olacağı bir durum yok.
Böyle giderse bu tatil beldelerinin değerini de düşüreceğiz.
Müziği kıstıralım arkadaş...
İnanın böyle daha güzel olacak.
İşletmeler o bölgenin
dokusuna uygun olmalı
ÇEŞME Belediye Başkanı Ekrem Oran kırk yıllık arkadaşım. Saint Joseph’ten iyi tanıdığım bir dostum. Çeşme’yi çok iyi tanıdığını biliyorum. Geçenlerde konuştuk. Ekrem Başkan’ın kafasında çok farklı bir Çeşme var. Ben en kısa sürede gerçekleştireceğini biliyorum. Aslında bazı adımlar da attı. Örneğin gelir gelmez Alaçatı’daki platformları kaldırdı, sokaklar biraz nefes aldı. Müzik sesiyle ilgili yoğun bir mücadele var. Gece 01.00’den sonra yüksek sese asla izin vermiyorlar. Şimdiden söyleyeyim, gelecek yıl bu yarım saat öne çekilecek. İşletmelerin dokuya uygun hale getirilmesiyle ilgili de bir çalışma yürütülüyor. Gelecek yıl daha iyi bir Çeşme olacağını şimdiden söyleyebilirim.
Mekan sahipleri biraz
özeleştiri yapmalı
HERKES şunu bilmeli...
Eleştirmeyi, suçu başkalarına atmayı seviyoruz.
Genellikle de ağır eleştiriler belediye başkanlarına ve bürokratlara gidiyor.
Bence özeleştiri de yapalım.
Yine Alaçatı’dan örnek vereyim.
Astronomik mekan kiraları duyuyorum.
Bu kiralar nasıl ödenecek bilmiyorum.
O yüzden de her yıl değişen kiracılar var.
Üç ay çalışan bir mekan; müziği de açıyor, konsepte uymayan şeyler de yapıyor.
Eğer bir sözbirliği, fikirbirliği yapılacaksa ve daha iyi tatil beldeleri istiyorsak biraz da bu açıdan olaylara bakmalıyız.
Bunun böyle gitmeyeceği belli...
Turizmde bazı detayları yeniden ele almanın zamanı geldi de geçiyor.
Paylaş