Paylaş
Geçen gün Amerika’da bir teknoloji şirketinde üst düzey yöneticilik yapan çocukluk arkadaşımla oturmuş sohbet ediyordum. Telefonu çaldı; benim de ilgimi çeken bir konuyu şirketteki çalışma arkadaşıyla konuştu.
Merak edip sordum; bu kişinin ne iş yaptığını...
“Dijital yaka direktörümüz” dedi.
Sonra da düzeltti; “Yapay zeka yaka direktörümüz de diyebiliriz” dedi.
Mavi yaka, beyaz yakadan sonra şimdi dijital yakaya alışacağız.
Arkadaşım da dijital yakalılardan bahsediyordu. Onlara göre, artık sadece yazılımcılar veya veri bilimciler değil, yapay zeka sistemlerini yöneten, geliştiren ve onları daha akıllı hale getiren profesyoneller bu yeni yakanın mensuplarıydı.
Peki bu dijital yakalılar kimlerdi? Google'da bir algoritmayı optimize eden mühendis, Tesla'nın otonom sürüş sistemlerini geliştiren yazılımcı veya Amazon'un lojistik operasyonlarını yöneten yapay zeka uzmanı...
İşte hepsi dijital yakalıydı.
Geçtiğimiz yıl Tokyo'da düzenlenen bir teknoloji konferansında, Hitachi'nin CEO'su konuşmasında “Yapay zeka yakalılar, şirketimizin yeni beyin gücüdür” dediğinde salonda bir uğultu koptu. Hitachi, üretim hatlarını optimize etmek için yapay zeka sistemlerini entegre eden öncü şirketlerden biri. Bu sistemler sayesinde hem üretim maliyetlerini düşürüyorlar hem de insan hatalarını minimuma indiriyorlar.
İstanbul'da ise Türk Telekom, yapay zeka ile çalışan müşteri hizmetleri sistemlerini devreye soktu. Artık, müşteri temsilcileri yerine dijital asistanlar, kullanıcıların sorularını anında ve doğru bir şekilde yanıtlıyor. Türk Telekom yetkilileri, bu dönüşümün müşteri memnuniyetini yüzde 30 artırdığını belirtiyor.
Neden bunları yazıyorum.
Şirketlerin yönetim kurullarında belki günlük sorunlar, planlar konuşuluyordur.
Ama dijital yakalıların devrim yarattığı bir dünyada geleceği konuşmuyorsanız, inanın geride kalıyorsunuz demektir.
Sokağa taşan müziğe
asla izin verilmemeli
İZMİR Valisi Süleyman Elban’ın Çeşme’yi pilot bölge olarak başlattığı güvenlik önlemlerini yazdım. Birçok kişi aradı ve mesaj yolladı. Demek ki; uygulama dikkat çekmiş. Vali Elban uygulamaya devam etmeli.
Ama şunlar da yapılmalı.
Çeşme’de, Alaçatı’da sokağa taşan müziğe belli bir saatten sonra izin verilmemeli.
Ben böyle yazdığımda, “Tatilde eğlenmek isteyenler ne yapacak. Esnaf, işletmeler nasıl para kazanacak” diyor.
Ben de diyorum ki; dünyanın hiçbir yerinde sokağa taşan müziğe izin verilmez.
Açın dünya haritasını, nereyi örnek gösterirseniz gösterin.
Böyle bir uygulama hiçbir yerde olamaz.
İşletmeler de bunu bilecek, teknik altyapılarını buna göre yapacaklar.
Kimse kusura bakmasın.
Kuralsız bir hayat olamaz.
Ligler bitti ya öyle
bir rahatladım ki…
BU yıl hepimiz için zor geçti. Futbolun tansiyonu siyaseti geçti. Galatasaray Fenerbahçe çekişmesi bir genel seçim havasında oldu diyebilirim.
Oğlum Atlas’ın ne kadar etkilendiğini yaşayarak gördüm.
“Fanatik olma taraftar ol” dedikçe; ben altında kaldım bu sözün...
Çünkü sınıf arkadaşları, okuldaşları da evlerinden, çevrelerinden etkilendikleri için hiçbirini istediğim noktaya çekemedim.
Benim “Fanatik olma taraftar ol” sözüm bir hayat mottosu olmaktan öteye gidemedi.
Yine söylüyorum.
Nasıl siyaset makule gelmeden, normalleşmeden toplum da rahatlamıyor; özellikle de futbolda da yöneticiler, teknik direktörler takımdaşlığın iyi bir şey olduğunu hissettirmeden bir yere varmamız zor gözüküyor.
Sorunları çözmek siyasetin işi
SADECE Türkiye’de değil, bütün dünyada da kiralar, ev fiyatları gündemin önemli bir maddesi...
Örnek İngiltere...
Konut krizi; kıtlıkların ve artan kiralarla Avrupa genelinde artan bir endişe kaynağı. OECD'ye göre Birleşik Krallık, son 13 yılda iki kattan fazla artış göstererek Avrupa'da en yüksek evsizlik oranına sahip.
Ama istatistiklere baktım; evsahibi kiracı ilişkileri bizdeki kadar bozulmuş değil.
Mahkemelere taşınan dosya sayısı geometrik olarak arttı.
Üstelik evsahipleri de mağdur...
Kiracılar mahkemeleri oyalamak için her türlü yöntemi uyguluyor.
Elbette yasalara uymayan evsahipleri de vardır ancak iki yönlü bu mağduriyet toplumsal bir sorun olmaya devam ediyor.
Avrupa’da konut krizi var ama bizdeki gibi bir mağduriyet yok.
Yüksek enflasyon dönemleri bu dengeler bozuluyor, ancak siyaset sorunları çözmek için var.
Paylaş