Paylaş
Sahi çok şey mi değişir.
İnsanoğlu yüz yıllardır gelen alışkanlıklarından bir korona için vazgeçer mi?
Yoksa yine yumuşak bir geçiş mi olur, ya da yeni bir dünya düzeni inşa edilebilir mi?
Ben çok emin değilim.
Hepimiz çabuk unutuyoruz.
Bugünlerde araya konan sosyal mesafe ne kadar sürer hep birlikte göreceğiz?
Geçenlerde Salim Kadıbeşegil’in bu geçirdiğim süreçle ilgili bir tarifine yer vermiştim.
“Buna koronakriz değil koronokaos demek lazım” demişti.
Aynı soruyu algı yönetiminin üstadı Kadıbeşegil’e de sordum.
“Korona öncesi neydi, korona sonrası ne olur?” diye...
“Win, Win – Win, şimdi de Koronawin” dedi.
***
Ve açıkladı;
“Bizim jenerasyon dünyanın win haline tanık oldu. Yani ‘ben - ama sadece ben kazanayım da ne olursa olsun’ yaklaşımı... ABD Başkanı Trump’ı iktidara taşıyan ‘America first’ söylemi ‘Önce ABD kazansın. Gerisi beni ilgilendirmez’ dedi. ‘win’ siyaseti insanlığı içinde atom bombalarının, dünya savaşlarının, ırk ayrımcılığının, doğa katliamının gündemi belirlediği bir trajedi ile baş başa bıraktı.”
***
“Peki ya win – win neler yaptı?” diye sordum.
Kadıbeşegil’in cevabı da şöyle oldu;
“Yüz yılın sonuna doğru ‘Ben kazanıyorum, biraz da sen kazan’ anlamını taşıyan ‘Win-Win’ hayatımıza girdi. Birinci ‘win’in kapsama alanı genişledi yani. Dolar iştahı katlandı. Masa altı ticaret yasallaşmış oldu. Bir şey üretmeden, paradan para kazanmanın ekonomisi dünyayı yönetir oldu. ‘Parası neyse veririz’ söylemi insan onurunu satın aldı. Sadece insan onurunu mu? Ülkeleri, kültürleri, tarihsel zenginlikleri, sanatı, aileleri satın aldı. Adalet tükenirken, insanı da doğayı da tüketti!”
***
Salim abi beni çok iyi tanır. Aslında ikimizin de iflah olmaz iyimser bir yanı vardır. Yani bardağın dolu tarafını görenlerden olduk hep...
Bu seferki yorumunu merak ettim, yani korona sonrasını...
İşte cevabı;
“Acilen birinci ve ikinci ‘win’leri açığa çıkaracak, onları işsiz-güçsüz bırakacak ‘üçüncü win’ girmeli hayatımıza. Yani önce gezegenin ve doğanın kendi döngüsünün egemen olduğu... Doğa kanunlarının tek ve gerçek geçerli yaşam formatı olarak tanındığı... İnsanların ve insan topluluklarının kendi yaşam döngülerini buna uyarladığı... Ahlakın paradan üstün olduğu... Herkesin önce insan olduğu bir gezegeni keşfetmek için KoronaVirüs bir ayar verdi. İster istemez eski bir blog yazımı anımsattı güncel gelişmeler. Göbeklitepe’den Palo Alto’ya bir yolculuk yapan insanoğlu yeniden Göbeklitepe’nin kapısını mı çalacak acaba? Ya da ‘üçüncü win’ insan uygarlığının karşısına 12 bin yıl sonra çıkmış bir fırsat mı olacak?”
İflah olmaz iyimser yanım; korona sonrası dünyanın daha iyi olacağını, en azından iyilerin ve doğruları söyleyenlerin sesinin daha fazla çıkacağını söylüyor.
Yaşayıp göreceğiz.
Bir süre daha evden
gazete yapacağız
DEMİRÖREN Medya salgının ilk gününden itibaren çok kapsayıcı önlemler aldı.
Örneğin daha kimse ateş ölçmezken, biz gelen misafirlerimizin bile ateşini ölçtük.
Bir değil, birçok kez binamızı dezenfekte ettik.
Maskelerimizi çalışanlarımıza dağıttık.
Daha kimseler söylemeden; bir değil, iki metrelik mesafeyi koyduk.
Bütün bunları yaparken evlerimizdeki teknik altyapıyı da tamamladık.
Uygun zamanda da evden çalışmaya başladık.
Bir süredir evdeyiz.
Evet, sıkıldık.
Ama işimizi aksatmadan çalışmaya devam ediyoruz.
Herkes gibi ben de işe gidiş saatimde hazırlanıp bilgisayarımın başına geçiyorum.
Haberleri okuyor, yazılara bakıyorum.
Sonrasında da herkesi bir ekranın etrafına topluyorum.
Yüz yüze çalışmak, bir arada olmak gibisi yok...
Ama bir süre daha böyle çalışmak zorundayız.
Çünkü her gün altını çizerek haberler yapıyoruz; “Evde kalın” diye...
Biz evde kalarak, bir süre daha gazete hazırlamaya devam edeceğiz.
Sizler de evde kalın...
Aklıma kazınan o fotoğraflar
DÜNYANIN birçok yerinden sayısız fotoğraf önüme geliyor. Bu fotoğraf ya İtalya’dan ya da İspanya’dan... Ama görünce aklıma Soma geldi. Maden faciasından saatler sonra oradaydım. Birkaç gün de sürekli oradaydım. Soma mezarlığına girdiğimde benzer bir kare kafama kazındı. Saatler içinde de o boş mezarlar tek tek dolmayla başladı. Gazeteci olarak hiçbir zaman unutamayacağım olaylardan biriydi.
Şimdi korona kabusu bütün dünyayı sarmış durumda.
Tekrar ediyorum.
Türkiye’nin daha iyi bir sınav verebilmesi için evde kalması, kendi OHAL’ini yapması gerekir.
Yoksa ölümler artacak, bizim de izolasyon sürecimiz uzun sürecek.
Akdeniz tipi beslenmek yetmiyor
EVDEN çalışmama rağmen sporumu aksatmıyorum. Sağlık danışmanım Zafer Beken’in tavsiyelerini geçen gün yazmıştım. Beken için ben aslında iyi bir öğrenciyim. Onun söylediklerinin büyük çoğunluğunu hayatım boyunca yapmıştım. Kilomu hep kontrol ettim, sporumu yaptım, Akdeniz tipi beslendim, vitaminlerime dikkat ettim. Yani ideal öğrenci sayılabilirim.
Buna rağmen Beken’in bana bile çok sayıda yasağı oldu. Örneğin hamur işleri ve tatlılar... Günde bir dilim ekmek yiyordum, onu da kaldırdı. Haftanın bir günü tatlı yiyordum, onu da kaldırdı. Şimdi yeni şeyler söylüyor.
Onları da arada yazacağım.
Paylaş