Paylaş
“Teknoloji değişim hızının arttığı bir alandır. Bizim de bu hıza uyum sağlamamız şart. İnternette fiber altyapı konusunda biraz yavaş gidiyoruz, onu da hızlandırmamız gerektiğinin farkındayız. Merkez Bankamız bünyesinde kripto parayla ilgili bir çalışma yürütülmektedir. Gençlerimize kripto para kumarlarına yönelmek yerine blok zincir teknolojisi geliştirilme çalışmalarına katılma tavsiyesinde bulunuyorum. Dijital varlıklar teknolojinin yakıtı, blok zincir ise teknolojinin vasıtasıdır. Dijital varlık deposuna yakıt koyan olmaktan ziyade, bizzat bu aracı kullanan ülke olmak istiyoruz. Başkalarının açtığı sanal evrenlerde yer almaya çalışmak yerine bizatihi kendi evrenimizi kurmak peşindeyiz.”
Her bir cümle önemli...
Türkiye’nin dijital değişimde mutlaka öncü rol alması gerekir.
Her fırsatta yazıyorum.
Elbette bu dönüşüm topyekün ve Türkiye’nin tamamını kapsamalı...
Ama birçok ülkenin yaptığı gibi bazı şehirleri temalarıyla öne çıkarabilmeliyiz.
Örneğin İzmir dijital kafalı bir kent olmalı.
Son yıllarda bu yönde önemli gelişmeler oluyor.
Urla’da İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü büyüyor, bilişim vadisiyle orada bambaşka bir merkez olacak.
Kentin birçok yerinde yazılım, oyun teknolojileri konusunda faaliyet gösteren şirketlerin sayısında artış var.
Elbette devlet bütün bu verilere, gelişmelere hakim...
Önemli olan İzmir gibi bu konuda öne çıkabilecek şehirlerde kümelenme yaratmak ve devletin bazı konularda teşvik edici olması.
İzmir’i dijital kafalı bir şehir yapalım.
Sanırsınız 50 yıldır
Whatsapp kullanıyoruz
DÜN bir ara Whatsapp çöktü. Baktım herkes bir panikte... Whatsapp insanlar ve işletmeler için artık kritik bir iletişim aracı haline geldi.
Daha önce Facebook olarak bilinen Meta, 2014 yılında WhatsApp’ı satın aldı.
Aslında son dört-beş yıldır yoğun olarak hayatımızın içinde...
Ama hepimize çok daha uzun bir süredir kullanıyormuşuz gibi geliyor.
Diğer sosyal medya hesapları gibi...
Öyle alıştık ve her şeyi bunlarla yapar hale geldik ki, birkaç saatlik kesintiye bile tahammülümüz olmuyor.
Brexit İngiltere’ye
hiç ama hiç yaramadı
LİZ Truss, başbakan olduktan sonra Downing Caddesi’nin 10 numarasının önünde durup “Birlikte fırtınayı atlatacağız” demişti. Ama başbakanlık koltuğunda altı hafta dayanabildi.
45 günlük görev süresinde merkezi ekonomik planı iptal edildi, iki üst düzey bakanını kaybetti, anket puanları düştü, otoritesi yok edildi, partisine olan tepkiler büyüdü.
İngiliz gazetelerini okuyorum.
“Gerçekler yerine fantezilerle uğraştı. Pragmatizm yerine ideoloji arayışına girdi” diyorlar.
Ama iktidardaki Muhafazakar Parti’nin liderlerini seçme biçimi, yöntemleri de çok eleştiriliyor.
Ve elbette İngiltere’nin siyasi dengesini bozan Brexit’ten kaynaklanan sorunların da bu süreçte etkili olduğunu söylüyorlar.
İngiltere’de Liz Truss’tan boşalan Başbakanlık koltuğuna ülkenin eski Maliye Bakanı Rishi Sunak geldi.
Hint kökenli Sunak daha koltuğa oturmadan eleştiriler de başladı.
Sunak’ın “başbakan olmak için fazla zengin” olduğu yönündeki yorumlar İngiltere’de konuşuluyor.
Ana muhalefetteki İşçi Partisi, Sunak’ın “halkın sorunlarını ve geçim derdini anlayamayacak kadar zengin” olduğunu söylüyor.
Bunları neden yazıyorum.
Demokrasinin beşiği olarak kabul edilen İngiltere’de bile demokrasi sorgulanıyor, konuşuluyor.
Dünya pandemiden sonra bir yön arayışına girdi.
Ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler bu süreçlerden doğru stratejilerle güçlü çıkabilir.
Ben Türkiye’nin stratejik konumuna, devlet geleneğine güveniyorum.
Demokrasiyi güçlendirmek hepimizin görevi ve sorumluluğudur.
Yeni mekanlara tavsiye
ARTIK sosyal medya sayesinde herkes her şeyden haberdar...
Yeni bir restoran mı açılıyor, birkaç günde herkes biliyor, görüyor.
Bu harika bir şey...
Her yeni mekan yeni bir heyecan elbette...
Yenilere gidiyor, menülere bakıyorum.
Şunu görüyorum; Birçok menü birbirine benziyor.
Bence her mekanın kendine göre spesiyalleri olmalı.
Şefler fark yaratacak tabaklar yapmalı.
Hizmet kadrosu bütün bu detayların farkında olmalı.
Yoksa benim gibiler için yeni mekanlar yeni olmaktan çıkıyor.
Paylaş