Paylaş
www.hurriyet.com.tr/izmir deki oylamaya rekor katılım oldu. Dün saat 16.00 itibariyle 8 bin 292 kişi oy kullandı.
İşte sonuçlar:
Logo: % 55.2 Beğendim % 44.8 Beğenmedim
Slogan: % 53.9 Beğendim % 46.1 Beğenmedim.
Hürriyet internet sitesinde bir anket yaptık. Haberi on binlerce kişi okudu ve tercihini kullandı. Sonuçlara yüzde 55 bandından mı bakmak istersiniz, yüzde 45 üzerinden mi? Her ikisi de bir şeyler söylüyor.
İZMİR’in yeni görsel kimlik çalışması aylar süren bir çalışmayla tamamlandı ve kamuoyuna açıklandı. Emrah Yücel’in başında olduğu I Mean It Creative Ajansı bu tasarımları yapmıştı. Yücel, toplantıda neyi düşünerek ve neyi hayel ederek bir kurumsal çalışma yaptıklarını detaylarıyla açıkladı.
Doğal olarak beğenenler de var, beğenmeyenler de... Yeterli bulanlar da var, yeterli bulmayanlar da... “Yerel kaldı” diyenler de oldu, “Tam bizi anlatıyor” diyenler de...
Bunların hepsi normal...
Çünkü İzmir’i anlatacak yeni bir kimlikten bahsediyoruz.
Bundan böyle bütün yazışmalarda, bütün basılı ürünlerde bu ürün çıkacak...
İzmir’i anlatan bütün hikayeler, bütün senaryolar bu logo üzerinden kurgulanacak.
Biz de dedik ki...
Bu logoyu İzmirlilere soralım, hatta tüm Türkiye’ye soralım.
Habere ilgi oldukça fazlaydı, on binlerce insan okudu ve büyük bir kısmı da ankete katıldı.
Logoyu hazırlayanlar için bu dev anket ne anlama gelir bilemem, ama on binlerce okurun ilgisini çekmesi ve logo üzerine düşünmesi bile önemlidir diye bakıyorum.
Sonuçlar aşağı yukarı hep şöyleydi.
Yüzde 50–55 arası “Evet”, yüzde 45–40 arası “Hayır...”
“Genel bir konsensus var” diye düşünüyorsanız, yüzde 55 iyidir, normal karşılanabilir.
“Yüzde 55 için teşekkür ederiz ama yüzde 45’lik hayır da çok fazla bulduk” derseniz, o zaman da başka bir yorum yapmanız gerekir.
Benim görüşüm ise şöyle...
Ben yüzde 55’i çok önemsemekle birlikte, yüzde 45’in de dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum.
Yüzde 51; söz söylemek, şirketleri yönetmek, kuralları gözden geçirmek, yeni şeyleri hayata geçirmek için yeterli olabilir ama...
Yüzde 45’lik oy da İzmirlilerin daha çarpıcı bir logo beklediklerinin de bir başka ifadesi...
Belki zaman içinde insanlar bu logoyu daha fazla alışacaktır, daha fazla benimseyecektir.
Ama ilk izlenimler, “Beğendik ama...” cümleleriyle başlamaktadır.
Anketin sonuçları da bunu göstermektedir.
Denetlemek önemli... Yani kurallar koymak kadar nelerin, ne kadar yapıldığını da izlemek gerekiyor.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bir süredir sıkı denetimler yapıyor, laboratuvar sonuçları olumsuz çıkan firmaları da teşhir ediyor.
Bir tüketici olarak bundan mutluyum.
Çünkü ne yediğimi bilmek istiyorum, soframa koyduğum yiyeceklerin periyodik olarak denetleniyor olması beni rahatlatıyor.
Gazeteciler aslında bu tür haberlere alışıktır.
Zaman zaman denetimler yapılır ve uygun koşullarda üretilmeyen ürünler bir masaya konarak teşhir edilir.
Manzara hep aynıdır.
At, eşek etinden yapılmış sucuklar, sosisler...
İşlenmiş ürünler...
Geçen gün de at, eşek etinden yapılmış sucuk satan bir restoranın sahibi anlatıyordu.
“Beni, faturasız et aldığım kasap yaktı. Ben suçsuzum...”
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na teşekkür ediyorum, denetimlerin sürmesini istiyorum.
Ama Türkiye’nin bu gerçeğini de gözardı etmemeleri gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü Türkiye’de hep kayıtlı işletmelere denetim yapılır.
Maliye, SGK, vergi daireleri, defterdarlıklar yine hep kendilerine kayıtlı insanlara giderler.
Gitmesin demiyorum, ama madalyonun bir de bu yüzüne baksınlar diyorum.
Çünkü asıl denetim oralarda yapılması gerekiyor; asıl kaçak, asıl hijyen sorunu burularda mevcut.
Maliye Bakanlığı da at, eşek etinden sucuk satan bu restoranı ve benzeri işletmelere bir kez daha baksın.
Ne diyor, restoranın sahibi...
“Beni faturasız et aldığım kasap yaktı. Ben suçsuzum...”
Suçsuzum diyenin duble suçu var.
Hem faturasız işlem yapıyor hem de uygun olmayan ürün kullanıyor.
Şaka gibi...
Paylaş