Paylaş
NE demişti Hürriyet EGE yazarı Bahar Akıncı... (Okumak için tıklayın)
“Doğduğumuz günden itibaren güzelliğimiz ile anıldık. Sanki elimizden başka bir iş gelmezmiş gibi. Sanki o koca koca üniversiteleri bizler bitirmemişiz gibi... Zordur İzmirli kız olmak. Dik başını eğmemektir. Hemcinslerinin önyargılı tıslamalarına aldırmamaktır. İzmir’de sana doğal bir hak olarak sunulmuş fikir beyan etme özgürlüğünü, başka memleketlerde kendine saklamaktır. Erkek kardeşten ayırt edilmemek, ağabey biraz diklenecek olsa yaygarayı basmak ve haklı çıkmaktır. Liseye saçların açık, üniversiteye bağrın açık gidebilmektir yaz sıcağında. Ağır kanlılığın sıcaklardan mı, asaletten mi geldiğini bir türlü kestirememektir. Kahkahayı bastığında garipsenmemektir. Açıkhava konserleri gibidir İzmirli kız olmak; avaz avaz şarkı söylemektir. Erkeklerin karşısında söz söyleme hakkına sahip olmak ve bu hakkın bilincinde olmaktır. Hayatı kadın erkek yan yana omuz omuza karşılamak, zorluklar karşısında eteğini beline toplayıp işe koyulmaktır.”
Ne demişti Hürriyet EGE yazarı Ayçe Dikmen...
“Ne farkımız var, açıkçası çok da düşünmemiştim üzerine. Biraz düşününce anladım ki, farklı olan biz İzmirli kadınlar değil, erkek egemen toplumumuza rağmen, henüz yetişirken özgüvenimizi baltalamayan, başta babalarımız olmak üzere ‘İzmirli erkeklerimiz’ aslında...
Düşünüyorum da eğer babam giydiğim kıyafetlere karışıp kızsaydı, gürültülü kahkahalarıma eşlik etmek yerine susturmaya kalksaydı, ehliyeti aldığımın ertesi günü tüm acemiliğime rağmen yan koltuğa oturup beni direksiyona geçmeye teşvik etmeseydi. O günün zor şartlarında hem çalışıp, hem de iki çocuk büyüten babaannemden gururla bahsetmeseydi, bir an bile erkek kardeşimden daha az değerli olduğumu hissettirseydi, ben bugünkü özgüvenli kadın olabilir miydim?”
Ne diyor Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil...
“81 vilayetin 81’inden de yurttaş yaşar İzmir’de... Kim olursa olsun gelsin diye diktiğimiz, dünyanın en büyük Mevlânâ heykelimizle gurur duyarız. İzmir’de doğmayı, İzmir’de yaşamayı değil, hayata İzmirli gibi bakmayı, ‘zihniyet hemşeriliği’ni önemseriz. Gerekirse, şahdamarımızı keser... Kan veririz. Urfalı Ahmet’in Antepli Mehmet’in Trabzonlu Hüseyin’in Antalyalı İbrahim’in, Edirne’den Ardahan’a, bu memleketteki tüm yurtseverlerin kan kardeşiyiz.”
Kadın ya da erkek, benim için fark etmiyor. İzmirli kadının güzelliği kadar, İzmirli erkeğin nezaketi de var. İzmirli kadının özgürlüğü kadar, İzmirli erkeğin özgüveni var. İzmirli kadının meydan okuması kadar, İzmirli erkeğin hoşgörüsü var. Biri olmadan diğeri olmaz. İzmir bu...
Kadın ya da erkek, Yılmaz Özdil’in dediği gibi hayata İzmirli gibi bakmak galiba en önemlisi...
Foça’daki son terör olayından sonra İzmirli refleksini görünce, kan vermek birkaç saat içinde bir kampanyaya dönüştürülünce tekrar edemeden duramadım.
Biat etmeyi değil, itiraz etmeyi, sorgulamayı öğrettiler bize...
Yüksek sesle düşünmeyi, çekinmeden konuşmayı, “kim, ne der” demeden düşündüklerimizi söylemeyi de... Sevgimizi gösterebilmeyi, sarılabilmeyi, dokunabilmeyi, bunu haykırabilmeyi de... “Seni seviyorum” diyebilmeyi de... Eleştirebilme cesareti kadar alkışlama özgürlüğünü de... Takdir etmeyi de teşvik etmeyi de... Kıskanmamayı da... Hırslı değil, iddialı olmayı da...
Hoş görebilmeyi, kabul edebilmeyi de... İyilik yapıp denize atmayı da... Çocukluğumuzu cebimizde taşımayı da... Gerçekçi olmayı da farklı olabilmeyi de...
Diyebilirsiniz, “Ya arkadaş çok abartıyorsun, abartıyorsunuz” diye...
O zaman utandırın bizi...
Paylaş