İzmir’den her gün tam 1 milyon midye Türkiye’ye dağılıyor

Öner Akgerman söze başladı; Bülent ve Levent Akgerman devam ettiler.

Haberin Devamı

“Hobi olarak kültür balıkçılığı işine girdik. Şimdi ise, dört elle asılıyoruz...”
Akgerman’lar sanayici bir
ailedir.
Öner Bey, üretmeyi seviyor, oğullarına da hep bunu tavsiye ediyor.
Ama balıkçılık işinde üretimin çok üstünde bir talep gelince, Levent şöyle diyor:
“Ben biraz da ticaret yapacağım...”
O yüzden kültür balıkçılığında en önemli ihracatçı firmalardan biri haline gelmişler. Her hafta Almanya’ya, Fransa’ya alabalık gönderiyorlar. Bir yandan da farklı ürünlere girip yeni pazarlar arıyorlar.
Öner Akgerman, yine kendi üslubuyla hepimize o akşam bir soru sordu.
“Bu bölgeden günde kaç midye çıkarılıp Türkiye’ye dağılıyor, biliyor musunuz?”
Hepimiz midye yemeği çok seviyorduk, ama hiçbirimiz doğru rakama yaklaşamadık.
Öner ağabey söyledi:
“Her sabah 1 milyon midye Türkiye’ye dağılıyor...”
İzmir’de bu işi Mardinliler ağırlıklı olarak yapıyor. Kadifekale sırtlarında tam 14 bin kişi bu işten ekmek yiyormuş. Sabahın bir köründe midyeler toplanıyor, kazanlar kaynıyor, iç pilavları pişiyormuş.
Akgerman’lar balık çiftliğini büyütecekler, diğer üreticilerden mal toplayıp işleyecekler, midye gibi farklı ürünlerde de olacaklar.

Haberin Devamı

Kravatsız sohbetleri bu ara daha çok seviyorum

SON dönemde kravatsız, siyasetsiz sohbetler daha çok hoşuma gidiyor.
Tamam; siyasetsiz olmuyor, biz gazeteciler politikadan uzaklaşamıyoruz, ama en azından bir süre kravatsız toplantılara gitmeyi tercih ediyorum.
Çünkü, işin içine siyaset girince laf atmalar başlıyor, laf yetiştirmeler eksik kalmıyor, yorum üzerine verilen yorumlar da sonuçta cevap vermeler de bitmiyor. Diyebilirsiniz ki, “Bu siyasetin doğası gereği...”
Projeler üzerine konuşmalar olsa, projeler yarışsa söyleyecek sözüm olmayacak.
Ama öyle değil...
Bizdeki siyaset laf yetiştirme üzerine, altta kalmama üzerine, daha fazla kim konuşacak, gazetede hangisinin haberi daha fazla çıkacak üzerine...
Arada bir de ikna olsalar, ortak akılda buluşsalar, “Tamam haklısınız” diyebilseler, bunları sorun da yapmayacağım.
Ama inanın böyle olmuyor.
Siyaha beyaz demek, beyaza siyah demek...
Doğruya yanlış, yanlışa doğru demek bizde adet olmuş...
Arada sırada gırgır yapmak yok, işe mizah katmak yok, yapılan işten keyif almak yok...
Sanki bir boks maçı...
Ve kim daha fazla yumruk atacak, rakibini nakavt edecek gibi algılanan bir siyaset anlayışı var.
Böyle olunca da ben de kendime biraz mola verdim.
Yılbaşına kadar kravatsız toplantılara gidiyorum.

Haberin Devamı

Bülent Akgerman’ın yeni yıl iddiası

BÖYLE bir gecede şarap konuşmamak da olmazdı. Bülent Akgerman, bize önce Urla Şarapçılık’ın beyazından tattırdı. Dikkatimi çekti, hepsi 35’lik şişelerdi. Meğerse 70’likler tükenmiş... Chardonnay 2009’dan ellerinde ya çok az kalmış ya da tükenmek üzereymiş. Yeni bir markanın bu kadar kısa sürede sevilmesi, talep görmesi güzel bir şey... Ama Bülent, çok iddialıydı: “Üründe 2009 iyi bir yıldı, 2010 çok iyi bir yıl olacak...”
Ben 2007’yi, diğer yıllardan farklı bulan biriyim. Şarap otoriteleri de 2007 ürünlerini tercih ediyorlar.
Bakalım; 2010 ürünleri şarapta 2007’den daha mı iyi olacak. Göreceğiz...

Gerçek olan dostluk gerisi hikaye

Haberin Devamı

HAFTA başında işte öyle gecelerden biriydi. Yani kravatsız bir gece, siyasetten uzak, hem de çok uzak bir geceydi. Swissotel’in 9’uncu katında nefis İzmir silueti karşısında sadece dostlukları konuştuk; hayatın farklı yönlerini, dünyadaki yeni gelişmeleri...
Biraz felsefe yaptık, biraz anılara daldık, biraz da duygulara hitap ettik.
Yani biraz geçmiş, daha çok da gelecek planları vardı.
Aslında bu buluşmaların tarihi çok eskilere dayanıyor, 90’ların başına...
İzmir’in duayen işadamlarından Öner Akgerman ile üç ayda bir araya gelir; kentin gündemini, Türkiye’nin konularını tartışırdık.
Bu toplantılar tam bir beyin fırtınasına dönüşür; serbest kürsüler kurulur, yeni fikirler çıkardı.
Sonra... Araya farklı gündemler girdi, bu toplantılara ara verdik. Ta ki, geçen yıla kadar... O kadro şimdi yine toplanıyoruz, dediğim gibi sadece bir arada olmanın keyfini çıkarmak için...
Dostluğun ne kadar önemli olduğunu hatırlamak için...
Siyaset dışında da konuşulabileceğini kanıtlamak için...
Hayatın güzelliklerini, zenginliklerini, ayrıntılarını birbirimize haberdar etmek için...
Böyle gecelerden sonra yatağa yattığımda, günlük özeleştirimi yaptığımda daha mutlu olduğumu hissediyorum.
Çünkü biliyorum ki, arkadaşlar olmadan bu hayatın hiçbir anlamı yok.

Yazarın Tüm Yazıları