Paylaş
Benim de var.
Gazetecilik bana çok renkli, çok farklı, hayatıma anlam katan dostluklar kazandırdı.
Doğan Hızlan da işte o isimlerden biridir.
“Edebiyatın Cumhurbaşkanı” diyenler çok kendisi için...
Haklılar...
Sohbet ederken kendimi edebiyat sörfü yaparmış gibi hissederim her seferinde...
Her konuşmayı o günün konusuna uygun örneklerle, anılarla, sözlerle süslemeyi çok iyi bilir.
Daha da önemlisi ondaki sanat hafızası, birikimi, bilgisi ne bir ansiklopedide, ne bir kitapta, ne de bugünün modern arşivi Google’da vardır.
Olayları insanlarla, insanları yaşanmışlıklarla birleştirir ve karşınıza müthiş bir fotoğraf bırakır gider.
Ve siz o güzel sohbeti düşündükçe tadına varamaz ve bir sonraki buluşmayı istersiniz.
Dün Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, kuruluşunun 139’uncu yıldönümünde, kültüre ve sanata katkılarından dolayı Doğan Hızlan’a fahri doktora unvanı verdi.
Sanat Kritik Platformu da bu yıldan itibaren Doğan Hızlan adına her yıl iki dalda verilecek Doğan Hızlan Eleştiri ve İnceleme Ödülleri’ni başlattığını duyurdu.
Dünkü törende Doğan Hızlan sahneye çağrılırken; şöyle denildi.
“1950’lerden günümüze, kitapları, makaleleri, söyleşileri, televizyon programları ile üniversitemizin misyonuna uygun olarak sanatsal üretimi teşvik etmek ve sanatı toplumsal katmanlara yaymak için etkili bir faaliyet yürüttüğü; sanatı ve sanatçıları desteklediği, başta edebiyat olmak üzere müzik, resim, heykel, opera, sinema, tiyatro gibi eğitim ve öğretim programlarımızda bulunan konularda kültürel ortamın gelişmesine katkı sağladığı ve bu yolda kesintisiz olarak çalışmayı sürdürdüğü için Doğan Hızlan’a Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Senatosu tarafından Fahri Doktora unvanı verilmesi kararlaştırılmıştır.”
Bu sembolik bir unvan...
Ama çok da değerli...
Doğan Hızlan da “İyi ki var, iyi ki tanımışım” dediklerimden...
İşletmeler de yüzümüzü
kara çıkarmaz umarım
RESTORANLAR, lokantalar, kafelerle ilgili o kadar çok yazdım ki; sayısını ben bile unuttum.
Pandemiye kimse hazırlıklı değildi.
O yüzden devletler başlangıçta çok bocaladılar.
Günler geçtikçe endişe de arttı.
Geçen yıl bu zamanlar adını koyamadığımız, ne zaman biteceğini bilmediğimiz bir krizin içindeydik.
Bence tünelin ucu gözükmüş durumda...
Aşılar arttıkça hayat da normale dönecek gibi...
Bu arada salgının en yüklü faturasını da yiyecek içecek sektörü ödedi.
Bazı sektörler bu krizi kendi lehlerine çevirmeyi başardılar.
Örneğin perakende sektörü salgından büyüyerek çıktı.
E-ticaret yapanlar geometrik şekilde büyüdüler.
İhracat yapabilenler karlarını katladı.
Ama hizmet sektörü adeta çakıldı.
Çünkü kapılarını bile açamadılar, yılın yarısında iş yapamadılar.
Oysa kiralar, krediler, sigortalar devam etti.
O yüzden düşük kapasiteli de olsa bu işletmelerin açık olması gerektiğini hep yazdım.
AVM’ler açıkken, diğer bütün işletmeler faaliyetteyken restoranların kapalı olması doğru değildi.
Şimdi bize düşen bu tedbirlere uymak ve bir daha kapanmamak üzere işletmelerin açık kalmalarını sağlamak...
Bu arada bu kadar destek verdiğimiz işletmeler de dilerim bizim yüzümüzü kara çıkarmazlar.
Kötü ve yanlış uygulamalarla önümüze gelmezler.
Yerinde kararlar şarttı
CUMHURBAŞKANI Erdoğan kontrollü geçişle ilgili yeni kararları hafta başında açıkladı.
Tabii her kent, her bölge için farklı uygulamalar olunca kafalar karıştı.
Aslında çok net...
Türkiye haritası her hafta başında güncellenecek ve önceden belirlenen tedbirler geçerli olacak.
Olması gereken de buydu.
Bu pandemi bitmeyecek, devam edecek.
O yüzden bazen açılıp bazen kapanacağız.
Bazı uygulamalar hep hayatımız içinde olacak, bazıları arada bir çıkacak.
Dünyadaki bütün salgınlarda da böyle olmuş.
Yerinde kararlar galiba bu süreçte en doğru olacak.
65 yaş üstüne madalya şart
BU salgının gerçek kahramanlarındandır 65 yaş üstü... O kadar disiplinliydiler ki, bütün tedbirlere uydular, bir yıldır sesleri bile çıkmadı. Kontrollüydüler, anlayışlıydılar ve süreci kolaylaştırmak için ellerinden geleni yaptılar.
Sağlık çalışanları nasıl bu sürecin baş kahramanlarıysa, 65 yaş üstü de öyle...
Sınavlar mayıs
haziranda olmalı
OKULLARIN açılması da çok önemliydi. Yüz yüze eğitim gibisi gerçekten yok. Üstelik herkesin online eğitim alabileceği imkanı da yok. Bu dönemin eksiklerini nasıl kapatırız bilemiyorum ama belki de yaz tatilini kısa tutarak okulları daha erken açabiliriz.
Ege Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zafer Kurugöl “Yüz yüze sınavlar mayıs, hazirana ertelensin” diyor. Ben de buna katılıyorum. Ve bence Milli Eğitim Bakanlığı bu takvimi kısa sürede açıklamalı.
Paylaş