Paylaş
Bu seçim sürecinde de birçok şeye tanıklık ettik.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, yüzde 50 artı bir oy ihtiyacı ittifakları oluşturdu.
Bir araya gelmeyecek partiler aynı masada buluştu.
Birbirlerini çok sert eleştiren partiler, liderler ortak listeler yaptı.
İYİ Parti “herşeyin tamam” dendiği bir anda masadan kalktı, “herşey bitti” dendiği anlarda da geri döndü.
İki büyükşehrin başkanının ismi son ana kadar adaylık için geçerken; bir anda Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak ilan edildi.
Yani değil 24 saatte, 24 dakikada bile birçok şey değişti.
14 Mayıs’ta Meclis’in yeni isimleri belirlendi, Cumhurbaşkanlığı ikinci tura kaldı.
Doğal olarak Cumhur İttifakı psikolojik üstünlüğü kazanmış oldu. Moraller daha yüksek ve ikinci tura daha şanslı giriyorlar.
Dışarıya henüz yansımasa da Millet İttifakı kulisleri hareketli.
Ama bütün bu hesaplaşmalar, konuşmalar, tartışmalar 28 Mayıs sonrasına ertelenmiş gözüküyor.
Böyle olunca herkesin dikkati iki liderin seçim stratejilerine çekilmiş durumda.
Öyle anlaşılıyor ki; AK Parti cephesi seçimi ikinci tura kalacağına dair hazırlığını daha önce yapmış.
CHP’de anketlerin de etkisiyle seçimin ilk turda kazanıldığı fikri, görüşü daha hakim gözüküyor.
İtirazlar yapıldı, bazı sandıklar yeniden sayılacak.
Ancak seçim takvimi de ilerliyor.
Şu birkaç gün sakin geçer ama sonrası siyasette tansiyon yine yükselir.
Gerçek olan şu ki; milliyetçi taban genişliyor.
Dünyadaki gelişmelere paralel Türkiye’de de sağ seçmende artış dikkat çekiyor.
Bakalım bütün bu gelişmelere göre partiler nasıl mesajlar verecek?
İkinci turda da gençlerin oyu belirleyici olacak.
Kontenjanlar seçmeni
mutsuz ediyor
Her kentin hassasiyetleri, beklentileri, istekleri farklı... Bence bütün partiler bu detayı ıskalıyor.
Anlıyorum; güçlü oldukları şehirlerde kontenjan kullanmak işlerine geliyor.
Ama görüyorsunuz olmuyor.
Seçmen tepki veriyor, bir mesaj iletiyor.
Bunu anlamamak, bunu dikkate almamak oy kaybettiriyor.
Nasıl olur bilemem ama siyasi partiler yasasında mutlaka değişiklikler yapılması gerekir.
Ön seçim elbette en ideali. Ancak bugünkü parti teşkilatlarından yeni isimlerin çıkması neredeyse imkansız.
Böyle olunca kısır döngü devam ediyor.
Genel merkezler “Nasıl olsa seçmen bizi anlar” deyip; o kentle alakası olmayan isimleri listelerin başlarına koyuyor.
Partiler sonuçlardan memnunlarsa sorun yok; ama seçmenin mutsuz olduğunu söyleyebilirim.
Mülteci politikaları
milliyetçi oyları patlattı
Milliyetçi oylar bütün dünyada artıyor. Türkiye’de de son seçimde bu ortaya çıktı. Suriye iç savaşından kaçıp gelen milyonlar var. Sadece Suriye mi; Afganistan’dan, Pakistan’dan, Afrika’nın birçok yerinden gelen göçmen Anadolu’ya dağılmış durumda. Bir de Ukrayna-Rusya savaşından kaçıp gelenler var.
Türkiye mülteci konusunda bana göre üzerine düşeni yapmış bir ülke. Avrupa da Türkiye’deki kadar olmasa da mülteci sorunuyla karşı karşıya. İtalya, İspanya, Yunanistan’da gündemin en önemli maddelerinden biri de bu... Fransızlar uzun yıllardır bu konunun getirdiği sorunlarla boğuşuyor. Hatta diziler yapılıyor, filmler çekiliyor.
Ve yakın bir gelecekte de bu büyük probleme çözüm getirmek mümkün gözükmüyor. O yüzden bu seçimlerde de seçmenin kafası karışıktı. Cumhur İttifakı zamana yayılmış bir mülteci politikası savundu. Millet ve Ata İttifakı ise daha sert bir politikayı dile getirdi. İkinci turun sonuçlarında milliyetçi oyların etkisi büyük olur. Hep birlikte göreceğiz.
Siyaset sosyal medyadan yönetilmez
Uyarmıştım, yine uyarayım.
Hayatı sosyal medyadan ibaret sanan milyonlar var. Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada... Bilgisayarının başına geçen, eline cep telefonunu alan birçok kişi daha cesaretli tuşlara basıyor. Ya da sanal dünyanın büyüsüne kapılarak hayatına yön veriyor. Oysa öyle değil. Siyaset sokakta yapılır, tuşların arasındaki satır aralarında gezinerek değil.
Dünyanın konuştuğu müzayede
Biz Türkiye’de seçim sonuçlarını tartışırken New York’ta herkesin takip ettiği bir müzayede vardı.
Microsoft’un kurucularından Paul Allen 2018 yılında hayatını kaybetmişti.
Allen’ın koleksiyonunun bir bölümü 1 milyar 506 milyon dolara satıldı. Koleksiyonda Van Gogh, Cezanne, Seurat, Gauguin, Picasso, Klimt, Dali, Monet gibi ressamların tabloları vardı.
Beş tablonun fiyatı ayrı ayrı 100 milyon doların üstüne çıktı. Allen’ın vasiyetine göre satışlardan elde edilen tüm gelir insanlık yararına harcanacak.
Georges Seurat’nın Les Poseuses, Ensemble adlı eseri tam 149 milyon dolara alıcı bulmuş.
Evet biz seçim analizleri yaparken ABD’de bu müzayede konuşuluyordu.
Paylaş