Paylaş
Hatırlarsanız; sakin bir koy olan Ayayorgi, bir eğlence koyuna dönüşmüştü.
Bunun üzerine Çelebioğlu Ailesi, en az buradaki işletmeler kadar güçlü bir ses düzeni kurmuş ve “Mehter Marşı” çalarak farklı protesto gösterisi yapmıştı.
Elbette, bu çıkış çok dikkat çekmişti.
Ne eğlence yerleri, ne de Çelebioğlu Ailesi pes etmedi.
Uzun yıllar bu görüntüler devam etti.
Birkaç yıldır essiz kalan aile geçen akşam; gece yarısını bir saat geçtikten sonra bu kez evde kalan tüm fertleriyle birlikte bu mekanların kapısına gelip, yine farklı protesto gösterisi yaptı.
Çocukların ellerinde “Uyumak hakkımız, söke söke alırız” yazan pankartlar vardı.
Yine yaratıcı bir çıkış...
Ayayorgi; Çeşme’nin en güzel yerlerinden biri... Çeşme’de benzer çok yerler var. Çiftlikköy’ün yıldızı parlıyor; Alaçatı aldı başını gitti, Ovacık geleceğin merkezi... Ildırı, Şifne ayrı bir güzel... Özetle; Çeşme’nin her bir yeri pırlanta değerinde...
Ancak Çeşme’yi yönetenler bir karar vermek zorundalar...
Gündüz plajlarıyla, gece eğlence yerleriyle ünlü Çeşme’nin, bir turistik merkez olduğunu unutmadan burada yaşayanların rahat etmelerini de sağlayacak planlar da yapmalıyız.
“Eğlencenin olduğu yerde konut olmaz” fikri artık doğru değil...
Dünyanın en ünlü tatil merkezlerinde olduğu gibi alınabilecek bazı önlemler var.
Teknik artık o kadar gelişti ki, sorun bile olmuyor.
Ama işletmeci de bunu baştan bilmeli, yatırımlarını ona göre yapmalı.
Ses perdeleri mi kurulur, yoksa saate bağlı müzik desibeli mi ayarlanır, yoksa başka öneriler mi getirilir bilemem.
Ama yapılacak çok şeyin olduğunu biliyorum.
Frene basmak yanlıştı
MERKEZ Bankası’nın son aldığı kararlara değil, bir öncekilerine itirazım vardı. Yani fren yapmasına, gaza basmasına değil... Çünkü, dünya ekonomisinin verdiği fotoğraf belliydi; ABD ve Avrupa ülkeleri durgunluğa çare arıyorlardı. Türkiye’de ise, cari açık bir sorundu; ama diğer göstergeler iyi gözüküyordu. Frene basmak ne kadar yanlışsa, biraz gaza basmak da o kadar doğru... Ancak, bir hatırlatma yapmadan da edemeyeceğim.
2001 krizinde bizi ipten alan, piyasalara çeki düzen veren, bankaları güçlendiren, siyaseti ekonomiden biraz olsun uzaklaştıran Kemal Derviş’ti.
Derviş, son dönemde Yunanistan Başbakanı Papandreu’ya danışmanlık yapıyor. Yani Derviş, Yunanlılar tarafından da kurtarıcı olarak görülüyor.
Derviş, aralıklarla Türkiye’ye geliyor ve bazı toplantılarda konuşmalar yapıyor.
Ve sıklıkla, “2001’deki programın üzerine yeni bir strateji gerekiyor” diyor.
Elbette satır aralarında kalmış olabilir.
Çünkü, Türkiye’nin gündemi zaman zaman öylesine siyaset odaklı gidiyor ki, asıl yapılması gerekenler gözden kaçıyor.
Derviş, Türkiye’nin ayrıştığı yönündeki yorumlara da şöyle diyor:
“Gelişmiş ülkelerdeki çok yavaş büyüme eninde sonunda bütün dünya ekonomisine yansır. Ben tam bir ayrışma olacağını düşünmüyorum. Her şeye rağmen Avrupa, Amerika ve Japonya ekonomileri hala dünya ekonomisinin yüzde 65’ini oluşturuyor. Eğer bu yavaşlama bir, iki yıl devam ederse, gelişmekte olan ülkelere de yansıyacaktır kanısındayım.”
Çok net...
Türkiye krizlere güçlü girdi, ama dünyadaki büyüme kaygıları devam ederse hiçbir ülkenin işi kolay değil.
Siz gelin yüzde 51’e razı olun
AYŞE Arman, pazar günkü röportajında evlilik ve boşanmayı masaya yatırmış. Klinik Psikolog Hejan Hepözdemir’le konuşmuş. Hepözdemir’in yaptığı bir anlamda Evliliğe Hazırlık Projesi...
Diyor ki...
“İnsanlar, ilişkilerinde kayalara değil, küçük taşlara çarpıp yuvarlanıyorlar. Bu projede, o taşların neler olduğunu öğreniyorsunuz. Sevgiliyken romantik romantik dolaşan ikilinin, nişanlıyken yaptığı en romantik şey, el ele buzdolabı bakmak. Bizim envantere göre; uyumun en az olduğu dönem nişanlılık. Evliliği baltalayan bir şeye bile dönüşebilir, dikkat etmek lazım.”
Hepözdemir’e göre çiftler anlaşamıyorsa, o evlilik yürümüyorsa, boşanmak en iyi çözüm.
Hepözdemir, “Aşk, bir projektif idantifikasyondur” diyor. Yani, “Sen Ali’ye değil, Ali’nin sana hissettirdiklerine aşık oluyorsun. Ama o periyot bitince, perde kalkıyor ve deliler gibi aşık olduğun adamın yemek yemesi bile sana batıyor...”
Aşka aşık olmak...
Asıl mesele de aslında bu...
Çoğu insan aşkın o inanılmaz büyüsüyle ayakları yerden kesiliyor; aynı ilgiyi ve ruh halini hayatı boyunca sürdüreceğini zannediyor. Ama o periyot bitince; sabahın olmasını bekleyen o bedenler, birbirlerini gördüklerinde çarpan kalpler, bir süre sonra ayrıntıların içinde boğulup gidiyorlar.
Aşka aşık olanlar; her şeyin yüzde 100’ünü istiyor.
Ama bazen yüzde 51’in bile önemli olduğunu düşünmüyorlar.
Paylaş