Paylaş
GEÇEN hafta sonu Girit Hanya’daydım.
Hanya’ya beşinci gidişim.
Her seferinde bana anlatılan öyküler aklıma gelir ve yenileriyle de adadan ayrılırım.
30 Ocak 1923; Türk - Yunan nüfus mübadelesinin imzaya konulduğu tarih...
Neredeyse üzerinden bir yüzyıl geçmiş.
Bu anlaşmayla yaklaşık 2 milyon insan doğup büyüdüğü toprakları terk edip mübadil oldu.
Çevremde ve ailemde bu insanlar var.
Babamın yengesi var örneğin; İsmet Sipahi...
Girit’te doğmuş, Girit’in ünlü ailelerinden Uzbek’lerin kızlarından...
Onlar da herkes gibi kalkıp gelmişler, Ege’nin o benzer coğrafyasına yerleşmişler.
Şunu söylemeliyim.
Yaşanan acılar kuşkusuz ortak...
Ayırmıyorum, Türk ya da Yunan tarafı diye...
Tarifsiz acılara, üzüntülere rağmen ben hiç kimseden bu iki komşu ülkeyle ilgili hiç kötü bir şey duymadım.
Hep söylüyorum.
Siyaseti gündeminizden düşündüğünüzde ortaya hayatın kendisi, hayatın renkleri çıkıyor.
İşte ben bunu seviyorum.
Ve biliyorum ki, hayat normal akışındayken kimse barıştan, huzurdan, uzlaşmadan, diyalogtan başka bir şeyi aklına getirmiyor.
Derler ya...
“Hanya’yı da, Konya’yı da gördük...”
Hanya’da da Konya’da da Yunanistan’da da Türkiye’nin her yerinde de insanlar anıları tazelemek ve daha çok geleceğe bakmak istiyor.
Bu coğrafya ortak destinasyon olmalı
TÜRKİYE Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) ile gittiğimiz Girit’te Hanya Bölge Valisi Apostolos Voulgarakis’i de ziyaret ettik. Çok sıcak bir buluşma olduğunu söylemeliyim. Voulgarakis İzmir’e hiç gelmemiş, TÜGİAD Ege Şube Başkanı Musa Turan, Voulgarakis’i İzmir’e davet etti ve söz aldı. İlişkileri tazelemek adına bu ziyaretler çok önemli... Nitekim konuşmalardan epeyce ortak konu çıktı. Örneğin, Hanya Otelciler Birliği Başkanı Manolis Giannoulis’in başkanlığındaki turizmciler karşılıklı bir turizm hareketi başlatma kararı aldılar. Özeti şu... Girit’e gelen Türkler kadar Girit’ten İzmir’e, Türkiye’nin diğer tatil beldelerine gidecek Giritliler de bu gezinin konusu oldu.
Ben daha da ötesine gidiyorum.
Adalar ve Ege’nin kıyıları aynı destinasyonda, aynı paketle dünya vitrinine çıkabilir.
İnanın Türkiye de Yunanistan da bundan karlı çıkar.
Musa Turan, iki ülke arasındaki yakınlıktan dolayı ticari birçok fırsatın iki tarafın da önünde olduğunu söylüyor. Ve daha kalabalık bir grup işadamıyla önümüzdeki aylarda Yunanistan ziyaretlerini artırmayı planlıyor.
Acılar ortak anılar taze
MÜBADELEDEN sonra iki ülkenin vatandaşları yaklaşık 50 yıl kadar ata topraklarını neredeyse hiç görememiş. Uluslararası ilişkilerin bozuk olması kadar ekonomik sebepler de buna pek izin vermemiş. 70’lerdeki Kıbrıs gerginliği, bu süreci daha da uzattı. 90’lardan sonra mübadillerin ata topraklarına seyahatleri sıklaştı. 2000’lerden sonra da Türkiye’de mübadil Rumları, Yunanistan’da ise mübadil Türkleri görmek sıradanlaşmaya başladı.
Yaşanan acılar kuşkusuz ortak... Ama kültürel açıdan ortak yönler olsa da aslında farklılıklar çok daha fazla.
Aslında bir tezat gibi gelecek belki ama, Rumların yaşadıklarını tespit etmek Türklerinkine göre çok daha kolay. Bunun birkaç nedeni var:
Birincisi, Rumlar mübadeleye ilişkin ilk sivil toplum örgütlerini, ilk müzeleri, ilk kitapları, ilk sözlü tarih çalışmalarını 1930’larda oluşturmaya başlamış. Ellerinde çok önemli bir yazılı dokümantasyon ve arşiv var. Akademik çalışmalar da çok uzun yıllar önce başlamış ve devlet desteği görmüş. Buna karşın Türkiye’de sözlü anlatımlara ilişkin derlemeler neredeyse 2000’li yıllarda ancak başlamış. Türkiye’de ilk mübadele müzesi bile 2010’da kurulmuş.
Anıları unutmayalım.
Ama gelecekteki iyi günlere bakalım.
Bu hepimize daha iyi gelecek.
En güzel Girit yemekleri Girit’te değil İzmir’de
Cibez, stifno, turpotu, ısırgan...
Kenger, hindibağ, şevketi bostan, gelincik, sarmaşık...
Labada, kuşotu, sinirotu, helvacık, radika, deniz börülcesi...
Kuşkonmaz, arapsaçı, marata, tarla çakısı, tarla çivisi, su teresi...
Ve daha fazlası...
Biz İzmir’de bunları yiyoruz.
Hatta son yıllarda ot festivalleriyle ilgiyi Ege’den çıkarıp bütün Türkiye’ye yaymaya başladık.
Hanya’da, Girit’te bir kez daha fark ettim ki...
En güzel ot yemekleri İzmir’de yapılıyor.
Hatta en güzel Girit yemekleri de İzmir’de yapılıyor.
O kadar iddialıyım.
Paylaş