Paylaş
Selim Aykut bir iş tasarımcısı…
Uzun yazıda önemli gördüğüm şu notlar vardı.
Marttan bu yana 4 ay geçti.
Ve galiba yazdıkları aynen çıkıyor.
***
“Yeni dalga ortaya çıktığında sıkı önlemler tekrar devreye alınacak, salgın tekrar (geçici olarak) bastırılacak ve önlemler tekrar gevşeyecek. Yani muhtemelen her 3–4 ayda bir tekrar eve kapanacağız, salgının yavaşlamasını bekleyeceğiz, sonra da tekrar çıkacağız. Groundhog Day’i andıran bu döngüdeki temel gerekçe, ekonomi, toplum psikolojisi ve salgının kontrolünü belli bir dengede tutmak zorunluluğu ile alakalı. Ekonomik çarkın tam kapasite olmasa da dönmesi gerekiyor ki hayatta kalabilelim. Ancak aynı zamanda salgının sağlık sistemini kilitleyeceği boyuta da ulaşmaması gerekiyor ki yine hayatta kalabilelim. Bu dengeyi iki kefeli bir terazi gibi tutturmak mümkün değil; o nedenle izlenen stratejiyi bir uçtan diğerine salınan bir sarkaca benzetmek mümkün.”
İnsanlık tarihi boyunca onlarca salgın olmuş.
Korunma yöntemleri elbette tıp ilerledikçe değişti, tedavi alternatifleri de çoğaldı.
Alışkanlıklar değişse de insanın temel içgüdüleri hala yerinde duruyor.
Ve her salgıda olduğu gibi önleyemediğimiz şeyler de var.
Bayramda o kadar söylenmesine ve denetimler olmasına rağmen görüntülere yansıyan kalabalıklar gibi...
***
Selim Aykut’un bir öngörüsü daha var.
“Sistemde yapılacak bu periyodik ‘açma kapama’ işlemi doğru yönetilebilirse; hem ekonomik, sosyolojik, psikolojik anlamda uçurumun dibine inmekten kurtulacağız, hem de toplum ‘kontrollü biçimde’ hasta olup iyileşerek (kısa süreli de olsa) doğal bağışıklık kazanacak. Bu, ilk zamanlarda önerilen ‘Bırakalım ne olursa olsun’ mantığındaki sürü bağışıklığından farklı: Sağlık sistemine bindirilecek yük hesaplanıyor, tedavi ile destekleniyor, önlemler de kapasite aşımını engelleyecek şekilde alınıyor ve ihtiyaç kalmadığında gevşetiliyor. Salgın ‘kontrol altına alındı’ derken kastedilen de bu esasında. Virüsün kontrol altında yayılımına izin veriyoruz.”
***
Yeniden kapanıp kapanmayacağı bizim elimizde.
Devlet herkesin başına bir polis dikemez.
Böyle bir şey de kabul edilemez.
O yüzde iş yine bize düşüyor.
Bir öngörü daha
ZATEN bunu sokağa çıktığımızda görüyoruz.
Sokaklar kalabalık gibi gözükse de hepimizde bir endişe var.
Selim Aykut diyor ki;
“Ekonomiyi yavaş yavaş ‘geri açacağız’ (ve ara ara tekrar kapatacağız) ancak ekonominin ‘açılmış’ olması, hızlı bir ekonomik toparlanma anlamına gelmeyecek. Temel tehlike (virüsün bulaşıcılığı ve hasta olma riski) topyekün bertaraf edilmediği sürece pek çoğumuz zorunlu haller haricinde dışarı çıkmaktan, kalabalığa karışmaktan imtina etmeye devam edeceğiz. Sosyal hayatı ‘güvenilir çemberlerde’, enfeksiyon riskinin aza indirgendiği küçük aile ve arkadaş etkinliklerinde yaşayacağız. Düşen gelir, artan borç ve işsizlik riski sebebiyle eskisi gibi harcamayacağız; daha da önemlisi (istesek bile) eskisi gibi borçlan(a)mayacağız. Yani uzunca bir süre dükkanlar açık ama boş olacak; daha acısı boş dükkanlar bir yerden sonra kapanmak durumunda kalacak.”
Binli rakamlardan 700’lere geldiğinde sevinmiştik. Şimdi yine binli rakamlara çıktık.
Ama emin olun ki; bütün endişeler dünyada tek bir hasta kalmayıncaya kadar devam edecek.
O yüzden biraz daha dikkat edelim.
Bizde döviz çıktı mı
Tansiyonlar da çıkar
KORONAVİRÜS kadar bizi rahatsız eden bir şey vardır.
O da döviz; daha çok dolar...
Doların tansiyonu birkaç gündür epey yüksek...
Ve her zaman olduğu gibi yine en çok sorulan soru “Ne olacak bu dövizin hali” olur.
Türkiye’nin de dengesi dövize göre şekillenir.
Dikkat etmemiz gereken kritik bir dönemden daha geçiyoruz.
O yüzden Türkiye’nin daha çok üretmesi, daha çok ihracat yapması gerektiğini hep savunuyorum.
Ve bir şey daha ekliyorum sonuna...
Türkiye daha iyisini yapabilir.
İsmail Sivri gerçek bir dosttu
İZMİR Gazeteciler Cemiyeti Onursal Başkanı İsmail Sivri’nin ölümünün üzerinden tam 13 yıl geçmiş.
Ne tatlı, ne sevimli, ne nüktedan insandı.
Müthiş bir gazeteci, gerçek bir dost, fikir önderiydi.
Hep hatırladıklarımdan, hep andıklarımdan.
Işıklar içinde uyusun.
Paylaş