Paylaş
Türkiye’de tıp, mühendislik, hukuk ve iyi bir iktisat hala geçerli meslekler ama gençlerin tercihleri giderek değişiyor.
Örneğin son yılların en popüler bölümlerinden biri gastronomi...
İzmir Ekonomi Üniversitesi öncülük yapanlardan...
Yaşar Üniversitesi de bu bölümü açtı.
Buralardan mezun olanların iyi işlerde çalıştıklarını biliyorum.
Bazılarını yakından takip ediyorum.
İyi şeflerin yanında staj yaparak mesleğe hazırlanıyorlar, sonra da kendi ayaklarının üzerinde durup kendi menülerini hazırlıyorlar.
Türkiye için bu önemli bir gelişme...
Çünkü turizmde gelecek vaat eden bir ülkeyiz ve daha iyi restoranlarımızın olması gerekiyor.
Alternatif lezzetleri de sunabiliyor olmamız lazım.
Çünkü Türkiye yabancı yatırımcılar geliyor ve yabancı çalışanlar için de alternatiflerimiz olmamız gerekir.
Çok zengin bir mutfağımız var ama bunları artık yeni pişirme yöntemleriyle sunmalıyız.
Lezzet kadar görselliği de eklemeliyiz.
Umudum işte bu gençlerde...
Yenilik peşinde koşan, farklı lezzetleri birleştiren, geleneği de koruyan menüler görmek istiyoruz.
Türkiye’nin gastronomi yolculuğu çok eski ve lezzetli...
Artık bunu dünyaya anlatma zamanı geldi.
Türk mutfağını dünyaya
Daha iyi anlatmalıyız
TURİZM bakanlığımıza da bir görev düşüyor.
Yurt dışındaki Türk restoranlarının menülerini gözden geçirmemiz lazım.
O kadar zengin bir mutfağımız var ki; asla kebapla sınırlı kalmamalı.
İtalya ve İspanya kendi mutfaklarını destekliyor.
Özellikle İtalyan restoranları için hükümet her yıl bir tanıtım bütçesi koyar.
Dünyanın herhangi bir coğrafyasında, ülkesinde, kentinde açılan İtalyan restoranına ya kira, ya ürün, ya tanıtım ya da personel yardımı yapılır.
Bazen de hepsi aynı anda desteklenir.
Örneğin yıllar önce Arjantin’e Buenos Aires’e gitmiştim.
Bir İtalyan restoranında Roma’daki kadar güzel yemek yemiştim.
Sonrasında anladık ki şef bir İtalyan, Parmalı..
Parmalı şefin maaşını İtalyan hükümeti ödüyor.
Kira yardımı da yapılıyor.
İnsanlar seyahat ettiğinde önce yerel lezzetleri tatmak istiyor; ikinci, üçüncü gün ise alternatif mutfaklara bakıyor.
Akla da ilk İtalyan mutfağı geliyor.
İtalyanlar bence gastronomisini anlatma konusunda çok başarılılar...
Öyle olunca insanlar sadece İtalyan restoranlarına değil, raflardaki İtalyan ürünlerine de ilgi gösteriyor.
Bunu bence Türkiye de yapmalı.
Turizm bakanlığımızın bu konuda bir atağa geçmesi lazım.
Dünyanın en zengin, en lezzetli mutfaklarından biri olan Anadolu coğrafyası daha fazlasını hak ediyor.
İzmir’de gastronomi müzesi kurulacak
İZMİR Gastronomi Müzesi Platformu Başkanı Sibel Önbaş, kentin çok kültürlü mutfağını buluşturacakları müze için yer arıyor.
Bir grup İzmir sevdalısı bu platformu kurdu.
Önbaş, İzmir’in çok zengin bir mutfağa sahip olduğunu düşünüyor.
Müzeyi kente kazandırmak için Kordon İşadamları Derneği Başkanı Ömür Şanlı, İzmir Profesyonel Aşçılar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Şamil Akşit, Dokuz Eylül Üniversitesi Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Doç. Dr. Turgay Bucak, Dr. Eren Akçiçek, koleksiyoner Ayşen Nazlı, Burçin Kipman ve gazeteci Cemil Dirim ile işbirliği yapmışlar.
Önbaş, “Bu müzeyi hep beraber şehre kazandırmak istiyoruz. Konak Belediyesi ile yer konusunu görüştük. Merkezde olmasını istiyoruz. İzmir’e insanlar geldiğinde gezebilecekleri yaşayan bir müze yapacağız” diyor.
Müzede mutfak kültürlerini tanıtmak, söyleşiler yapmak, atölyeler kurmak istiyorlar.
Bir de yemek kütüphanesi olacak.
Bu da iyi bir fikir...
İzmir’de eksik gördüklerim
ŞU da bir gerçek...
İzmir’in, Ege’nin artık balık restoranlarına alternatif yaratması gerekiyor.
Dünya mutfağını İzmir’de eksik buluyorum.
Et restoranlarının sayısı az...
Ege yemeklerinin sunulduğu butik restoran sayısı da az...
Yani alternatif üretmek gerekiyor.
Neden mi?
Çünkü İzmir için bir vizyonumuz var.
İstiyoruz ki; dijital kafalı bir kent olsun burası...
İleri teknoloji üreten, Silikon Vadisi’ne alternatif yerlerimiz de olsun.
Hizmet sektörü öne çıksın, turizmdeki payı artsın, fuarlarımızla da daha çok konuşulan bir kent olalım.
Bütün bunlar için iyi bir gastronomiye ihtiyaç var.
İzmir’de bunları eksik görüyorum.
Paylaş