Paylaş
Ege Sanayicileri İş İnsanları Derneği’nde bana göre çok başarılı bir başkanlık dönemi geçiriyor.
Ben dünya medyasını çok yakından takip ederim.
Ama Sivri en az benim kadar ilgili ve takipçidir.
Bazen beni arar, “Şu haberi gördün mü, böyle bir şey var dikkatini çekti mi?” der...
***
En son konuştuğumuz haber Fransa’dandı.
Haberin başlığı şöyleydi:
“Fransa’da işsizler tarlalarda gönüllü çalışacak.”
Haber şöyle devam ediyordu:
“Fransa’da koronavirüs nedeniyle sezonluk yabancı tarım işçileri gelemeyince hükümetin çağrısı üzerine 200 binden fazla işsiz Fransız gönüllü olarak hasat toplamak için başvurdu.”
DW Türkçe’nin haberine göre, Fransa Tarım Bakanı Didier Guillaume, hükümetin çağrısının karşılık bulması nedeniyle Fransa’nın kendi kaynaklarıyla mevsimlik işçi sıkıntısını aşacağını söyledi. Fransa’ya hasat zamanı özellikle çilek, kuşkonmaz ve domates toplamak üzere İspanya, Portekiz, Fas ve Polonya gibi ülkelerden yaklaşık 200 bin mevsimlik işçi geliyordu. Mevsimlik işçiler hasat sonrası ülkelerine dönüyordu.
***
Fadıl Sivri’yle Fransa örneğinin Türkiye’ye de model olabileceğini konuştuk.
Neden olmasın?
Türkiye’ye hasat dönemlerinde yüz binlerce işçi gelip çalışıyor.
Pandemi nedeniyle özellikle çay hasadının kaçırılacağı, arazi sahiplerinin bile Karadeniz’e gelemediği konuşuluyor.
Bence hükümet böyle bir çalışma başlatabilir.
Ve hatta İzmir’de, Ege’nin birçok yerinde yaz hasatları bu modelle yapılabilir.
Neden olmasın?
İzmir güzel bir örnek olabilir.
Sarkaç stratejisi
FADIL Sivri’yle konuştuğumuz konulardan biri de ‘sarkaç stratejisi’ idi.
Bunu belki şöyle tarif etmek mümkün:
“Her yeni dalga ortaya çıktığında sıkı önlemler tekrar devreye alınacak, salgın tekrar (geçici olarak) bastırılacak ve önlemler tekrar gevşeyecek. Yani muhtemelen her 3–4 ayda bir tekrar eve kapanacağız, salgının yavaşlamasını bekleyeceğiz, sonra da tekrar çıkacağız. Bu döngüdeki temel gerekçe ekonomi, toplum psikolojisi ve salgının kontrolünü belli bir dengede tutmak zorunluluğu ile alakalı. Ekonomik çarkın tam kapasite olmasa da dönmesi gerekiyor ki, hayatta kalabilelim. Ancak aynı zamanda salgının sağlık sistemini kilitleyeceği boyuta da ulaşmaması gerekiyor ki, yine hayatta kalabilelim. Bu dengeyi iki kefeli bir terazi gibi tutturmak mümkün değil. O nedenle izlenen stratejiyi bir uçtan diğerine salınan bir sarkaca benzetmek mümkün.”
Trafikte pandemi
öncesine dönüyoruz
NET söylüyorum.
Önümüzdeki bayram tatili mutlaka sokağa çıkma yasağı ilan edilmeli.
Çünkü günlük trafik pandemi öncesine dönmek üzere...
Bu haliyle ikinci dalga kaçınılmaz olur.
İyi yönettiğimiz bir süreci kötü bir finalle bitirmiş oluruz.
Gevşemeyelim.
Ne olur biraz daha sabredelim.
Sözüm biraz da odalara
MESLEK odalarını zaman zaman eleştiriyorum.
Diyorum ki...
Medyatik projeleri elbette takip edin ama bunlardan önce kentlerin yapısal sorunlarıyla ilgilenin.
İlgilenmiyorsunuz demiyorum, yeterince çözüm duymadığımı söylüyorum.
Ve diyorum ki...
Geçmişin yanlışlarından ders alalım. Kentsel dönüşümü hakkını vererek yapalım.
Ama bunları düzeltirken de yeni yatırımların önünü tıkamayalım.
Örneğin, yeni Çeşme Projesi...
Örneğin, Körfez Geçiş Projesi...
Bugünden yarına
hayat değişir mi?
BAYRAM sonrası ekonomiler açılacak. Hayat biraz daha normalleşecek. Bu kaçınılmaz. Başka türlü devletleri ayakta tutmak çok zor olacak. Herkes yeni bir dünyadan bahsediyor. Evet, bazı şeylerin değişeceği kesin... Ama siz bugünden yarına çok şeyin farklı olacağına inanıyor musunuz?
Zaten dijitalleşen, yapay zekanın hayatımızın içinde olduğu yıllar yaşıyoruz. Belki bu süreç hızlanacak. Ama siz geleneksel ilişkilerinizi değiştirir misiniz? Bir dostunuzla sohbeti bir başka şeye değişir misiniz? Aile bağlarını gevşetir misiniz? Ben yapmam...
Paylaş