Fast food değil kişiye özel olmak

Dijitalleşmeyi öneriyorum.
İş modellerinin değişimini teşvik ediyorum.
Bunların içinde elbette büyüme de var.
Ama nasıl, hangi şartlarla ve nasıl bir stratejiyle büyüdüğünüz çok önemli...
Bir süredir kamuoyunun tartıştığı bir konu var.
Türkiye’nin en büyük eğitim zincirlerinden birinde öğretmenler maaş alamadıkları için derslere girmediler.
Ama öğretmenlerin bu boykotuna veliler de boykot yaparak destek oldular.
Demek ki; öğretmenlerini destekliyorlar, iyi de yapıyorlar.
Öğretmenlerimizin zarar görmesini asla istemeyiz.
Ancak bu örnekten yola çıkarak bazı konuları da masaya yatırmalıyız.
Özellikle eğitim sektöründe market açar gibi okul açılma döneminin kapanması gerekir.
Çünkü eğitim bir gelenek işidir.
Fast food gibi değildir.
Özen ister, arkasından bir fikrin, aklın gelmesi gerekir. Güçlü finansman kadar bir kurumsal kültür de gerekir.
O yüzden ekol okulları her zaman ilgi ve talep görür.
Bu da boşuna değildir.
Çünkü aileler bilir ki; o okulların yıllara dayanan bir geleneği, güçlü hafızası, nesilden nesile aktarılan bazı özellikleri vardır.
Eğitimde devletin ağırlığı açılan çok sayıda okula rağmen hala çok fazla...
Ama aileler de fedakarlık yaparak çocuklarını yolladıkları okullarda özenli bir eğitim almak istiyorlar.
Yüzyılı epeyce geçmiş bir okulun mezunu olarak bugün bile özlüyorsam altında hep bu gerekçelerin olduğunu söylemek isterim.
O yüzden eğitimde fast food dönemin kapanması gerekir.
Türkiye’yi büyütecek de, değiştirecek de eğitimden başkası değildir.

Atatürk heykeli

DÜN Urla Belediye Başkanı Burak Oğuz ile sohbet ederken telefonları hiç susmadı. Malum Urla’da rengarenk bir Atatürk heykeli yapılmış, konu sosyal medyaya düşünce de kıyamet kopmuştu.
Burak Oğuz, heykelle hiç ilgilerinin olmadığını söyledi. Elbette konu Atatürk olunca iş hassaslaşıyor. Sanat bir düşüncel egzersiz, hiçbir sanatçının yaptığına, düşündüğüne karışacak değiliz. Ama bazı konularda hassas, daha hassas davranmamız gerektiğini düşünüyorum.

 
Urla neden çok konuşuluyor

BURAK Oğuz bana göre Türkiye’nin en şanslı belediye başkanlarından biri... Son dönemde Urla herkesin dilinde, herkes Urla’da yaşamak, hayatının bir kesitinde oralarda olmak istiyor.
Haklılar...
Müthiş bir florası var ve insanı rahatlatan iklimi...
Gerçi biz Urla’ya ihanet ettik, hiç iyi bakmadık ama bütün bu eksikliklerine ragmen Urla Türkiye’nin en fazla konuştuğu ilçelerden biri...
Bana göre Urla’nın birkaç konuda öne çıkması gerekiyor.
Gastronomi, turizm, yazılım teknolojileri...
Son dönemde açılan Urla restoranlarının kalitesi İzmir merkezde yok... Şef restoran sayısı giderek artıyor ve lezzetleriyle herkesi konuşturuyor.
Restoran sayısı daha da artmalı.
Fransa’nın Lyon’u, İspanya’nın San Sebastian’ı Urla olmalı.
Turizmin gelişebilmesi için Urla’ya yeni butik otellerin yapılması lazım. Butik diyorum çünkü buranın dokusunun bozulmasını kimse istemiyor.
Butik ama iyi hizmet veren, önemli buluşmalara evsahipliği yapan tematik otellerden bahsediyorum.
Urla bağ yolu zaten bir cennet, üstelik zeytinin önemli merkezlerinden...
Keşke bir sanatçı köyü kurulabilse ve dünyanın her yerinden gelen sanatçılar burada atölyeler yapabilse...
Ve yazılım...
Herkes söylüyor ama ilk söyleyenlerden biri bendim.
Urla Türkiye’nin dijital ilçesi olmalı.
Sadece Türkiye’den değil, dünyadan her yerinden gelen insanlar Urla’da çalışmalı, yaşamalı...
O yüzden Urla belediye başkanları ister istemez çok popüler oluyor.

Bir gönül borcu var

İNSANLARA geldiklerinde nasıl ilgi, alaka gösteriyorsak, bize yakışan şekilde uğurlamalıyız. Örneğin Fenerbahçeli Alex, Türkiye’de çok önemli işler yaptı. Herkesin gönlünü kazandı. Ama bana sorarsanız hiç de ona yakışmayan şekilde gönderildi. Taraftar onu bağrına bastı ve kendi vedasını kendi yaptı. 2021’de teknik direktörlük belgelerini alacakmış. Her iyi futbolcu iyi teknik direktör olamaz ama bence Alex’in Fenerbahçe’ye, Fenerbahçe’nin de Alex’e gönül borcu var.