Paylaş
Süreci en başından bu yana en iyi takip edenlerden biriydim. Kimsenin bilmediği, kimsenin dile getirmediği günlerde İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş çıkmış; “EXPO’yu İzmir’e almalıyız” demişti. Uzun bir süre “EXPO da neyin nesiymiş” dendi. Ama konu kamuoyunun gündemine oturunca, proje Demirtaş’ın olmaktan çıktı; İzmir’in oldu. Dile kolay, tam sekiz yıldır bu kadar çok konuşup tartıştığımız bir başka konu oldu mu, ben hatırlamıyorum. EXPO’yu alamamak dünyanın sonu mu; elbette değil. Ama alınmış olsaydı; İzmir’in kamudan alacağı pay, projeyle birlikte vaad edilen bütün projeler tek tek hayata geçirilecekti. Yani İzmir’in bundan sonraki 50 yılını garanti altına alacaktı. Olmadı. Ben baştan beri şu iddiadaydım. Madem EXPO’yu çok istiyoruz, o zaman yarışma kazanılsa da, kazanılmasa da bu projeleri hayata geçirmeliydik. Eğer bu projeler İzmir için gerekliyse; neden yapmayalım?
Gelin biraz özeleştiri yapalım
* Bana kalırsa kaçan büyük balık ilkiydi. İzmir Milano’dan çok daha iyi bir seçenekti, ama biz kendimizi iyi anlatamadık. İtalyanların son hafta atağına cevap veremedik. Bir olamadık, organize olamadık, çok başlı görüntüden uzaklaşamadık.
* İlkinde de bürokratik bir havamız vardı, ikincisinde de... Bir türlü bundan kurtulamadık. Milano, yarışı Belediye Başkanı Moratti ve sivil toplum örgütleriyle birlikte kazanmıştı. Devletin desteği çok netti. Türkiye bu fotoğraftan kurtulamadı.
* Mahmut Özgener’in icranın başına gelmesi, Ege Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar ve İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli’nin Özgener’in yardımcılıklarına getirilmesi yola çıkış açısından doğruydu. Üçünün istifa etmesi planları alt üst etti. Ya istifalarına izin verilmemeli, gerekçeleri ortadan kaldırılmalıydı; ya da sivil toplum liderlerinden kurulu yeni bir ekip kurulmalıydı. Bu da yapılmadı. İlkinde yapılan hataya geri dönüldü. Bürokrasiye boğulduk.
* 2015 deneyimine çok güvendik. “Temamız doğru” deyip, güçlendirmedik. O dönemde yaşanan sıkıntıları gidermedik, yine Türk işi yaptık. “Alalım; sonrasında yaparız” dedik. Alamadık...
* 90 ülkeye gidildi, 90 ülkeyle temasla kuruldu. İzmir’den çıkıp dünyayı gezen heyetler; çoğu zaman o ülkelerin etkili isimleriyle bir araya geldi. Ama bir şey unutuldu; o görüşülenler asıl kararı verenler değildi. İzmir tanıtılmış, anlatılmış oldu. Bu da kar mıdır; kardır. Ama sonuç getirmemiştir.
* Zannettik ki; ilkinde bize oy verenler, bu sefer de tercihlerini İzmir’den yana yapacaklar. 2015 oylamasında Türkiye; Avrupa’nın ve Afrika’nın desteğini almıştı. Bu sefer Avrupa’dan birkaç oydan başka hiçbir şey alamadı.
* Yine zannettik ki; iyi sunum yaparak delegeleri etkileyeceğiz. Yine zannettik ki; İzmir’e geldiklerinde onları iyi ağırlarsak delegeleri etkileyeceğiz. Yine zannettik ki; kalabalık delegasyonlar sayesinde delegeleri etkileyeceğiz. Ve yine zannettik ki; böyle yaparak iç kamuoyunu etkileyeceğiz. Hiçbiri doğru değildi. En yanlışı da İzmir kamuoyunu gereksiz bir beklenti içine soktuk.
* “İtalya bizi izleyerek strateji geliştirdi” sözüne çok takılıp kaldık. Böyle olunca İzmirliler dahi havaya sokulamadı. Kamuoyuna bilgi verilmedi. Bana göre bu bir iletişim hatasıydı.
* Belki de olimpiyatlarda yaşanan hayal kırıklığından dolayı son dakika ne iktidar asıldı, ne de muhalefet... Bir görev gibi görüldü; kimse sonucun altında kalmak istemedi. Sivil inisiyatifin olmadığı yarışlarda seçimin kazanılamayacağı bir kez daha görüldü.
SONUÇ ZATEN BELLİYDİ
Şu bir gerçek ki; Paris’e giderken kime sorsanız “Herkes Dubai...” diyordu. İş bittikten sonra herkes “Dubai şu kadar bütçeyi harcadı, reklam yaptı” diyor. Ne denirse densin; Dubai oyunu kuralına göre oynadı. Uluslararası büyük bir ajansla çalıştı; projeye Bill Gates, Bill Clinton gibi Amerika’nın iki önemli ismini dahil etti. İngiltere gibi uluslararası yarışlarda çok belirleyici bir ülkeyi yanına çekti. Ve en önemlisi... Kendi eksiklerini, hatalarını kapatacak üçüncü gözlere hep önem verdi. Bu projeyi birçok ülke, birçok grup, birçok şirketle birlikte yapacaklarının sözünü verdi. Proje için harcayacağı kaynakları; EXPO’ya katılacak ülkelere sağlayacak imkanları anlatmıyorum bile...
Asıl hayal kırıklığı alınan oydur
Hesaplar nasıl yapılmıştı? İlk turda Sao Paulo elenecek, ardından Ekaterinburg devre dışı kalacak, İzmir ile Dubai son ikide hesaplaşacaktı. EXPO sürecini yönetenlerin senaryosu bu değil miydi? Hatta oylamanın yapılacağı OECD binasına giderken; herkesin ağzında “65 oy garanti” yorumu vardı. Benim gibi ihtiyatı elden bırakmayanlar ise “Ekaterinburg’u yok saymayın” uyarısını yapıyordu. Sonuç ne oldu?
İlk turda Dubai 77, Ekaterinburg 39, İzmir 33, Sao Paulo 13 oy aldı. İkinci turda ise Dubai 81, Ekaterinburg 41 aldı. İzmir ise 36 oyda kalarak elendi.
Doğru; İzmir 60’ın üzerine çıktı, ama bunu ancak iki turun sonunda alabildi.
Dubai’nin yarışmaya çok asıldığı, kazanmak için her türlü alternatifi değerlendirdiği ve EXPO’yu çok istediği belliydi. O yüzden sonucu normal kabul ediyorum.
Ama 65 oy bekleyip; 36 oy alarak ikinci turda elenmek asıl sorgulanması gereken bir şeydir.
Bu, etkin bir lobi çalışması yapamadığımızın açık göstergesidir.
Sonuç rezalettir.
Paylaş