Paylaş
Forbes’in bir başka araştırması da yaşanabilir şehirler üzerine yapılmış.
Tabii ilk 10’da Türkiye’den herhangi bir şehir yok.
Dünya çapında 128 büyük şehir incelenmiş, her birine 100 üzerinden puanlar verilmiş.
Çalışma koşulları, şehirlerdeki mutluluk, cinsiyet eşitliği, ortalama çalışma saatleri, minimum yasal yıllık izin ve güneş ışığı saatleri gibi değişik parametreler de ankete dahil edilmiş.
Özellikle İskandinav ülkeleri olmak üzere Avrupa şehirleri, mükemmel ebeveyn izni politikaları, artan ücretli izin günleri ve esnek çalışma düzenlemeleri sayesinde listenin başında yer almış.
Sıralama şöyle...
Sondan başlayayım.
10’uncu sırada Kuzey İrlanda’dan Belfast var.
İskoçya’dan Edinburg, Avusturya’dan Viyana, İzlanda’dan Reykjavik, İsveç’ten Göteborg, Yeni Zelanda’dan Auckland...
Auckland, ilk 10 arasında yer alan Avrupa dışındaki tek şehir.
Yeni Zelanda’nın en büyük şehrinde çalışanlar, haftada ortalama 26.3 saat çalışma, dört hafta ücretli izin ve yılda 11 resmi tatil günü hakkına sahip. Auckland’in büyüyen ekonomisi, yüzde 3’lük düşük işsizlik oranıyla birçok sektörde geniş istihdam fırsatları sağlıyor.
Dördüncü sırada Norveç’in Oslo’su var.
Pahalı bir şehir olmasına rağmen Oslo’nun yüksek yaşam standartları ve yüksek ücretleri ve esnek çalışma saatleri, kenti öne çıkarıyor.
İsveç’ten Stokholm üçüncü sırada...
Stockholm’de çalışanların yüzde 46’sının hibrit veya uzaktan çalışma seçenekleri bulunuyor. Ayrıca işverenler, ebeveynlere özel izinler de veriyor.
İkinci sırada Finlandiya’dan Helsinki var.
Helsinki’deki şirketler, Finlandiya’nın sosyal politikalarına uygun olarak ebeveyn izni, beş haftaya kadar yıllık izin ve uzaktan çalışma seçenekleri sunuyor.
Birinci sırada ise Danimarka’nın başkenti Kopenhag yer alıyor.
Kopenhag, cinsiyet eşitliğinde en üst sırada yer alıyor. Yaşam tarzı, esnek çalışma saatleri, en az beş haftalık yıllık izin, düşük işsizlik oranları (yüzde 2.4) ve her iki ebeveyn için de 52 haftalık ebeveyn izni ile ünlü bir şehir.
Listede yüksek puan alan diğer şehirler arasında Amsterdam, Zürih, Prag, Sidney ve Abu Dabi yer alıyor. Bu şehirler, güçlü ekonomiler, düşük işsizlik oranları ve çalışanlara sağlanan alternatiflerle öne çıkıyor.
Auckland dışında listedeki bütün şehirleri gördüm.
Güzel mi güzel...
Yaşar mıyım?
Doğrusunu söyleyeyim Türkiye dışında, Ege’nin dışında, İzmir’den uzakta yaşamam.
Ama bu listeyi şundan dolayı yazdım.
Kriterler, tercihler değişiyor.
Pandemiden sonra daha da hızlı değişecek.
Dünyanın önde gelen ve tercih edilen şehirlerini iyi incelemeliyiz.
Onlar kadar bizim de avantajlarımız var.
Hiçbirinde bizdeki coğrafya yok.
Ama çalışma ve yaşam koşulları konusunda yapacağımız çok şey olduğunu görüyorum.
Pozitif ayrımcılığa
şimdilik devam
“Siyasetin nefes alması için yeni yüzler şart” diye yazdım.
Mesaj kutuma birçok mesaj düştü.
Anlıyorum ki, gençler düşündüğümüzden çok daha fazla siyasetle ilgili...
Ama yazdığım gibi, çoğu politika yapmaya çekiniyor.
Çünkü nasıl ilerleyeceklerini bilmiyorlar, yer bulup bulamayacaklarından emin değiller.
Kısa ve net yazıyorum.
Partiler bu gençleri bulup izlemeli, gerektiğinde davet edip siyasete sokmalı.
Tabana yayılan gerçek demokrasiyi yakalayıncaya kadar bu pozitif ayrımcılığı yapmak zorundayız.
İkisi de çok değerliydi
İzmir Büyükşehir Belediyesi, 41’inci kez düzenlediği tiyatro festivalini bu yıl Hülya-Özdemir Nutku adına yapıyor. 10 Nisan’a kadar sürecek festival kapsamında 21 yetişkin oyunu, 4 köy tiyatrosu performansı, 6 çocuk oyunu ve 2 uluslararası performans sahnelenecek.
Özdemir hoca müthiş biriydi. Tiyatronun sevilmesinde çok emeği vardı. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin kurulmasında büyük emeği vardır.
Fakülteden yetişen binlerce kişi, bugün tiyatro ve film endüstrisinin en önemli isimleri arasına girdi.
Emeği çoktur.
Hülya hoca da öyle...
Türk sanatına yaptığı katkılar o kadar çoktur ki...
Her ikisinin da adının yaşatılıyor olması benim için çok değerli.
Sosyal medya bazen
yanıltıcı olabiliyor
Siyaset yaparken sosyal medyaya göre değil, sokağın nabzına göre hareket etmek gerekir. Evet, sosyal medyanın etkisini küçümsemiyorum. Aksine önemsiyorum. Ama yanıltıcı olduğunu da görüyorum. O yüzden siyasetçiler eskisi gibi sokaklarda, meydanlarda, halkın içinde olmalı. Zamanın az olduğunu bahane etmesinler. Adaylar yakında belirlenmiş olacak. Sonrasını merak ediyorum. Çünkü sosyal medyanın büyüsüne kapılıp hareket edenlerin hayal kırıklığına uğradıklarını çok gördüm. Bazen geleneksel olanla yeniliği birlikte kullanmak gerekir. Siyaset de artık böyle yapılıyor.
Paylaş