Paylaş
Hükümetin isteği okulların bir önce açılması yönünde...
Ki ben de bunu destekliyorum.
Çünkü oğlum Atlas’tan görüyorum.
Sabah 9’da bilgisayarının başına geçiyor; 40’ar dakikalık derslerle akşamüstünü buluyor.
9’dan 4’e, 5’e kadar kalkmadan ders dinliyor.
Ben Atlas’ın yaptığını yapamam.
10’ar dakikalık teneffüsler bir çocuğu asla tatmin edemez.
Okuldaki durum gerçekten çok farklı...
Çocuklar bir sınıfın içinde öğretmenin koordinasyonunda ve arkadaşlarıyla birlikte ders yapıyor.
Bunun değerini biz büyükler çok iyi biliyoruz.
Şimdi bu okul keyfinden çocuklarımız ne yazık ki mahrumlar...
Hükümeti de anlıyorum.
Bir yandan pandemiyi kontrol altında tutmak, bir yandan da hayatın normal akışını sürdürmek istiyorlar.
Çünkü ekonomilerin de kapanmadan devam etmesi gerekir.
Yoksa pandeminin hemen sonrasında başka gerçeklerle karşı karşıya kalacağız.
Aslında Avrupa’da bazı ülkeler denemeler yapıyor.
Örneğin Almanya’da okullar ağustos ayından itibaren açık; İtalya, Fransa’da da öyle...
Sonuçların topluma nasıl yansıyacağını hep birlikte göreceğiz.
Avrupa’da da vaka sayılarında artışı gözlemliyoruz.
Hükümet eğitim konusunda iki arada bir derede ve bunu çok iyi anlıyorum.
Biz büyükler lütfen çocuklarımızı düşünerek hareket edelim.
Her çocuğun evinde bilgisayar, internet ve ders çalışacak bir ortamı olup olmadığını biliyoruz.
Özel okullardaki çocuklar gibi şanslı olmayan çocuklarımızı da unutmayalım.
Okulların açılmasını istiyorsak; kurallara uymalıyız.
Sorumsuz davranışlarla geleceğe bakamayız.
İyi ki varlar
Veliler mi hırslı, çocuklar mı bazen karıştırıyorum.
Diyorum ki;
Ben 40 dakika ve 8 saat süren online derste zorlanırım.
Bu halimle, bu yaşımla ve konsantrasyon konusunda epey iyi olmama rağmen...
Ama birçok veli okuyorum, dinliyorum, takip ediyorum.
“Yetmez” diyor, “Daha fazlası olsun” diyor.
“Böyle okul mu olur” filan diyor.
Herkesin birbirine sorduğu ve anlamaya çalıştığı; devletlerin çözümler denediği bir dönemde okullar daha ne yapabilir ki...
Ben her şeye rağmen birçok okulun bu sürece adapte olduğunu, eğitim kadrosunu pandemiye göre kurguladığını, sürecin aksamaması için alternatifli çalıştığını görüyorum.
Ve bütün öğretmenlerimize, okul yönetimlerine teşekkür ediyorum.
İyi ki varlar...
Yüz yüze temas gibisi var mı
Bazı uzmanları dinliyorum.
“Online alıştık, yapılabiliyormuş” gibi yorumlar yapıyorlar.
Evde oturuyorsak, karantina varsa elbette alışacağız.
Ama bana göre yüz yüze temasın yerine hiçbir şey geçemez.
Geleneksel, klasik metotlarla hareket eden biri değilim.
Dijital dönüşümü hayatına ilk, en fazla sokan grupların başında da gelebilirim.
Ama insan odaklı bir iş yapıyorsanız bir süre sonra online olmuyor.
Verimlilik düşüyor, insani ilişkiler ve değerler ortadan kalkıyor.
Sadece işin yapılıyor olması önemli değil.
O işi yaparken aldığın keyif, haz ve duygular da önemli değil mi?
Benim için önemli...
Ve pandemi sonrasında bazı şeylerin değişeceğini kabul etmekle birlikte yüz yüze temasın, yerini hiçbir şeyin alamayacağını altını çize çize yeniden vurguluyorum.
Detoks başarılı gidiyor
SOSYAL medya detoksum iyi gidiyor. Her haftanın başında telefonuma gelen mesaja bakıyorum.
Ve iki aydır istikrarlı bir düşüş görüyorum.
Mümkün olduğunca telefonuma bakmamaya başka şeylerle uğraşmaya çalışıyorum.
Ve inanın iyi geliyor.
Tavsiye ederim.
Transferleri bile
takip etmemişim
İLK dönem maçlar seyircisiz oynanacak. Keyif vermeyeceğini biliyorum. Örneğin geçen yıl maçlara ara verildi, yeniden ligler başladığında sadece Karşıyaka’nın Play Off maçlarını izlediğimi fark ettim. Futbolu sevmeme rağmen bir kere bile ekran karşısına geçip maç izlemedim. Şimdi de yapılan transferleri takip etmiyorum. Her transfer haberi beni heyecanlandırırdı. Şimdi bu heyecanımın da olmadığını görüyorum. Sadece ben mi böyleyim, yoksa sizler de benim ruh halimde misiniz?
Paylaş