Paylaş
Sıcak bir yaz akşamında kışı, sonbaharı anlatan bir melodi... Aimee Allen’in o büyülü sesine eşlik ettim bir süre...
Müthiş bir mehtap vardı, gece yarısını biraz geçmişti.
Ve ben listeleri alt üst etmiş bir bestseller “Tanrılar Okulu” kitabını yeniden okuyordum.
Yeniden çünkü, yazarı Stefano D’Anna ile İzmir Ekonomi Üniversitesi’ndeki konferansı sırasında tanışmıştık.
Dünyanın en ünlü, üst düzey yöneticilerine danışmanlık yapan Stefano D’Anna beni o gün çok etkilemişti.
Sevgili Ayçe Dikmen de, kendisiyle bir Pazar Röportajı yapmıştı.
Ben kendimi her zaman “İflah olmaz bir iyimser” olarak görmüşümdür.
Eleştirilmeyi göze almış, ama iyimserlik alanımı daraltmayı düşünmemişimdir.
Çünkü, yüzlerce problemin çözülmesinden daha önce kendimin çözülmesi gerektiğine inanmışımdır.
O gün Ekonomi Üniversitesi’nde ilginç bir başlangıç oldu.
D’Anna’yı dinlerken ceketimin cebinden “akıl defterimi” çıkarıp notlar almaya başlamıştım ki...
Stefano D’Anna söze şöyle başladı:
“Ben iflah olmaz bir iyimser olarak hep eleştirildim. Ama kendime yeni bir dünya yaratmak için hep düşler kurdum...”
Düş ve gerçeklik arasında ne bir mesafe, ne de ayrım olduğunu yıllar önce öğrendim.
Öğrendiğim bir şey daha vardı.
O da zaman içinde insanın inandığı ve düşlediği her şeyin gerçekleştiği...
D’Anna’nın bu sözleri tanıdık gelmişti bana. Oturduğum koltukta yıllar öncesine gittim.
Ertuğrul Özkök’le ilk tanıştığım güne...
Özkök de bana benzer şeyler söylemişti. Hiç unutmamıştım.
“Hayatım tabu yıkarak, put kırarak geçti. Bunu yaparken de hep hayallerimin peşinden koştum. Gerçeklerden daha çok hayallerle ilgilendim...”
Bu cümleyi hafızama kazımıştım.
“Tanrılar Okulu” beni alıp bambaşka bir yolculuğa çıkardı.
Öze geri dönüş yolculuğu gibi geldi bana...
Biraz geçmişe daha çok da geleceğe çıkılan bir yolculuk...
Stefano D’Anna’nın düşlerine ortak oldum.
İnternette sörf yapar gibi D’Anna’nın hayallerinde sörf yaptım.
Sayfalar arasında dalıp gittim, geri dönüş yolculuğu bir anda “gelecek denizine” dönüştü, belki de okyanusuna... Bir kez daha anladım ve hatırladım ki... Görüş açımızı alt üst etmeyi öğrenmemiz gerekir. Bunu yaparken de iflah olmaz bir iyimser gibi düş kurmaktan vazgeçmeyen insanlar olmalıyız.
Geçmişin hesaplaşmasından kurtulup geleceğe bakmalıyız.
Daima geleceğe...
Stefano D’Anna diyor ki:
“Sevgi bağımlı olmaz. Sevmek ve özgür olmak aynı şeydir. Bir gün yapıt değil sanatçı olduğunu, düşlenen değil düşleyen olduğunu, yaratılan değil yaratan olduğunu ve her şeyin senin hizmetine verildiğini anlayacaksın. İşte o zaman bir daha bağımlı olmayacaksın. Dünya sen böyle olduğun için böyledir, dünya böyle olduğu için sen böyle değilsin. Bir kişi her ne düşlerse, artık o gerçek olmuştur. Sadece görünür hale gelmesi biraz zaman alacaktır.”
Önce kendimiz, sonra çevremiz için iyi ve güzel şeyler düşünelim.
Stefano D’Anna’nın altını çizdiği gibi “Düşüncemiz kaderimizdir” sözünü slogan yapalım.
Ve aşkı düşlerimizin içinden hiç eksik etmeyelim.
GELECEĞE LİDER OLAN GENÇLER
PROF. Stefano D’Anna ve ekibinin Roma, Floransa, Milano, Londra, Madrid ve New York’ta okulları bulunuyor. Ekonomi, iletişim, iş eğitimi dersleri veriliyor, bazı özel projelere de imza atılıyor.
Bunlardan biri Türkiye’yi de ilgilendiriyor.
“Geleceğe Lider Ol” projesine bu yıl Türkiye’den 50 genç gidecek.
Geleceğin lideri olmak isteyen gençlerin yapacakları tek bir şey vardı.
O da Stefano D’Anna’nın “Tanrılar Okulu”nu okuyup, kurdukları düşü anlatan bir mektup yazmak. Bu yıl seçilen 50 öğrenciye Celal Aras Eğitim ve Kültür Vakfı sponsor oldu.
Bu gençler üç ay boyunca İtalya’da kişisel devrimlerini gerçekleştirmek ve özlerini keşfetmek için özel eğitimlerden geçirilecek.
Bu şanslı gençlerin seçilmesinde Türkiye Koordinatörü olarak Nehir Ötgür, Ege Bölge Sorumlusu olarak da Manolya Özek görev aldılar.
Manolya Özek, projeyle ilgili şunları söylüyor:
“Mektupla başvuran 400 öğrenci arasından eleme yapıldı. Egeli 20 gençle geçen hafta İzmir’de yüz yüze görüşmeler tamamlandı. Her biri pırıl pırıl, geleceği konusunda heyecanlı yirmi genç. Kimisi henüz 19 yaşında, daha yolun başında, kimisi ise, yeni mezun olmuş kariyerine adım atmaya hazırlanıyor. Gelecek konusunda hepsinin güzel düşleri var. Pek çoğu daha önce AEGEA, YPEN, UVS, AIESEC, ERASMUS gibi uluslararası organizasyonlarda yer almış. Bazıları AB projelerinde ve birçok sivil toplum kuruluşunda çalışmışlar. Şimdiden, sadece kendilerine değil, bulunduğu topluma katkılar sağlıyor bu gençler. Ve elbette Atatürk’ün gençleri olduğunu unutmuyorlar. Öncelikle Celal Aras Eğitim ve Kültür Vakfı’na bu vizyoner yaklaşımıyla 50 gencin parlamasına destek olduğu için yürekten teşekkür ediyoruz. Biz 50 gençle başlıyoruz. Türkiye’nin geleceği için gerçek liderler yetiştirmek için Ege iş dünyasından da destek bekliyoruz.”
Gençler 4 Ekim’de Milano’ya gidecekler ve üç ay boyunca dünyanın çok ünlü danışmanlarından özel eğitimler alacaklar.
Ne diyor Stefano D’Anna:
“Bir kişi her ne düşlerse, artık o gerçek olmuştur. Sadece görünür hale gelmesi biraz zaman alacaktır. Gördüğün ve dokunduğun her şeyin var olabilmesi için arkasında düş vardır. Düş, var olan en gerçek şeydir.”
Paylaş