Paylaş
Çok daha önce çıkarılması gereken bir yasa...
Ama bununla birlikte devletin de atması gereken adımlar var.
Belki bu değişiklikle kentsel dönüşüm hızlanacak ancak bundan faydalanmak isteyen kat maliklerine de destek vermek gerekecek.
Türkiye’de evsahibi olmak herkesin rüyası.
Ama emekli olmuş; bu maaşla geçinmek zorunda kalan milyonların önüne bu kararla geldiğinizde insanlar tereddütte kalıyorlar.
Ve çok da haklılar...
Son yıllarda artan konut fiyatları ve doğal olarak kiralar yine de kentsel dönüşümdeki en önemli engel...
Ve bu kat sahiplerinin dönüşüm için ödemek zorunda oldukları katkı payı da bir başka önemli detay...
Evlerini boşaltıp dönüşümü bekleyecekler en az iki yıl boyunca kirada olacaklar.
Bunu karşılamakta zorlanan için destekler mutlaka artırılmalı. İkincisi dönüşüm maliyetini azaltmak ya da en aza indirebilmek için imar artışı gibi çözümlerin de kararını vermek gerekir.
Dönüşüm şart ve kaçınılmaz ancak bu yeni problemleri de beraberinde getirmemeli.
Yeni yasa hız ve kolaylık getirecek; bu kesin...
Ama daha önemli olan gerçek bir yapının riskli olup olmadığını öğrenmek için bir tek kişinin bile başvurusu yeterli.
Eğer o yapı riskliyse; altı ayda yıkılma zorunluluğu bulunuyor.
Düzenlemeyle yargı süreçleri de hızlandırılıyor.
Özetle;
Kentsel dönüşümde yeni bir döneme giriliyor.
Dilerim bu sayede kentlerimiz biraz nefes alır, deprem riski de minimize edilir.
Ancak etrafımdaki çok sayıda kişinin de bu endişeleri taşıdığını biliyorum.
Emekli maaşlarıyla bu süreci nasıl yöneteceklerini bilmiyorlar.
Belirli bir yaştan sonra da bu değişimi yapmak, üstlenmek hiç de kolay değil.
Hayat boyu çalışmış ve bir tane ev almış insanlara yeni yollar göstermek ve önermek gerekir.
Devlet bunu özel sektörle birlikte yapabilir.
Zaten dönüşümden başka bir çaremiz de bulunmuyor.
Deprem gerçeği her an aklımızda ve zamanın daraldığının herkes farkında...
Dilerim merhamet yorgunluğunu
beklemeden bir çözüm bulunur
EURONEWS’te Mihhail Salenkov imzalı ilginç bir makale okudum.
Makelenin başlığı “batının merhamet yorgunluğu” şeklindeydi.
ABD ve müttefikleri, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin başlamasından bu yana Kiev’e mali ve askeri yardım sağladı ve savaşın harap ettiği ülkeyi gerektiği sürece destekleme sözü verdi. Ancak Kremlin Batı’nın sempatisinin sınırlı olduğunu iddia ediyor.
Bu tez de Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü tarafından ekim ayında yapılan bir ankete dayandırılıyor.
Ukraynalılar Batı’nın savaştan bıktığına ve Moskova ile bir anlaşma müzakeresi yapmasını gerektiğine inanıyor.
“Batı yorgunluğu” teorisi Rusya başkanlık sözcüsü Dmitry Peskov tarafından da birkaç kez dile getirilmişti.
Şimdi başka bir cephe var; bu sefer gözler Gazze’de ne yazık ki...
Dünyanın birçok yerinde protestolar var.
Dünya barış istiyor, sakinlik istiyor, Gazze halkının bu zulümden kurtulmasını bekliyor.
İsrail’in tezlerini dinliyor ve okuyorum.
Burada da sağduyulu ve barış yanlısı milyonlar var. İsrail halkının çoğunluğu da barış bekliyor.
Dilerim bu sefer bir “merhamet yorgunluğu”nu beklemeden çözüm bulunur.
Çünkü her gün yüzlerce masum insan ölüyor ve içimiz kan ağlıyor.
Bu da başka mağduriyetler yaratıyor
BİLİYORUM yakında seçimler var. Belediyeler önlerindeki yıkım kararlarını mümkünse seçim sonrasına ertelemek istiyorlar. Anlıyorum ama bazı kararları da uygulamak gerekmez mi?
Devlet vatandaşıyla barışmış ya da barışmak istemiş; imar afları çıkarılmış. Buna rağmen vatandaş uzatılan bu eli tutmamış, sıkmamış ve daha fazlasını istemiş. Bütün uyarılara rağmen kaçak imalata devam etmiş.
Ortaya ucubeler çıkmış ve yeni mağdurlar yaratılmış.
Bence bu yıkımları seçim var diye yapmamak başka mağduriyetler de yaratıyor.
İyi ki bir habermişim
DİLAN-Engin Polat çiftinin varlığından son olaylardan sonra haberim oldu. Meğerse bir instagram fenomeniymiş ve milyonlar takip ediyormuş. Ben o milyonların içinde değildim ve o yüzden de olup bitenden bihabermişim. Sosyal medyayı seviyorum, eğlenceli de buluyorum. Ama kendi küçük dünyamda ve kendi ilgi alanlarıma göre kullanıyorum. Bu bahsedilen arkadaşlar benim hiçbir zaman ilgi alanıma girmedi, girmez de... Bir gazeteci olarak elbette olaylar ortaya çıktıktan sonra takip ediyorum, ama diğer detaylarla hiç ama hiç ilgilenmiyorum.
Paylaş