Bu rüya başka rüya

Ödüllü, butik, dünyanın en bilinen, Michelin yıldızlı restoranlarındaki Türk şarapları kadar herkesin içebileceği 15 – 25 TL aralığında şaraplar da inanın yine Ege’den çıkacak.

Haberin Devamı

Bu konuda üç önemli isim aynı iddiada bulunuyor.
Birincisi Lucien Arkas... Bay Arkas, her girdiği işte aynı iddiayı ortaya koyar ve dediğini de yapar. İdol’ü aldıktan sonra yeni bir yapılanmaya giren ve LA Şarapçılık’la yeni bir stratejiye çalışan Arkas, butik şarapçılık kadar belli bir fiyat aralığında olan, ama kalitesi en az onlar kadar iyi şaraplar yapmak istiyor.
2012 herhalde LA Şarapçılık’ın yılı olacak.
Yeni ürünün ismi aslında bir ipucu veriyor.
“Mon Réve...”
Yani “Rüyam...”
LA’nın yeni sembolü Grifon oldu. Gövdesini aslandan, başını ve kanatlarını kartaldan alan efsanevi bir figür olan Grifon, yeryüzü ve gökyüzünün en güçlü hayvanlarının birleşimiyle oluştuğu için dayanılmaz bir güce sahip olduğuna inanılıyor.
Lucien Arkas, “Fiyat ile kalite dengesi doğru kurulmuş ürünler piyasaya sunmak istiyoruz. Kaliteli ve aynı zamanda uygun fiyatlı seçenekler üzerinde çalıştık. Markanın adında da vurguladığımız gibi şaraplarımızı organik bağcılık yöntemiyle yetiştirilen üzümlerimizden üretiyoruz. Üst segmentte yer alan Consensus ile geçen yıl piyasaya çıkardığımız Smyrna serisinin arasında konumlanacak yeni şarap serimiz Mon Réve hepimizi heyecanlandırıyor” diyor.
Dediğim gibi Lucien Arkas, bir söz verdi mi, onu olmuş bilin...
LA Şarapçılık markasıyla Türkiye yeni ve çok kaliteli şarapları tadacak.

* * *

Haberin Devamı

Aynı iddiada olan bir başka isim ise bu alana birkaç yıldır çok yoğun şekilde yatırım yapan Anemon Otelleri Onursal Başkanı İsmail Akçura... Elbette, bu yatırımların başında ve büyük bir keyifle yapan oğul Oğuz Akçura...
İsmail Akçura’nın da iddiası şöyle:
“Türkiye’de şarap fiyatlarının yüksek olduğundan iyi bir şarap içicisi olarak ben de çok rahatsızım. Buna isyan ederek Manisa Kula’da eski ismi Katakekaumene’de dört yıl önce İtalyan danışmanlar nezaretinde 500 dönüm arazide 9 çeşit şaraplık üzüm fidelerini Fransa’dan ithal ederek bağ yetiştirdik. Bağların içine şarap fabrikasını kurduk. Yine bağların içine bir butik otel yaptık. Yani bir taraftan da Agro Turizm yapmak hedefimizdir. 2012’de 15-25 TL bandında Türkiye’nin en iyi şarabını ikram etmek istiyoruz. Bizim şaraplarımızın büyük coğrafyacı Strabo’nun dediği gibi yalnız Türkiye’nin değil, Roma İmparatorluğu’nun her tarafındaki şaraplarla boy ölçüşebileceğini hep beraber göreceğiz.”
Akçura’ların bu alanda yaptığı yatırımları yakında daha detaylı yazacağım.

* * *

Haberin Devamı

Ve elbette iki diğer üreticiyi de unutmamak gerekir.
Sevilen, son 10 yılda Türk şarapçılığı adına çok önemli işler yaptı.
Türk insanının kaliteli, ama ucuz da şarap içebileceğini ilk dile getiren sektör temsilcisi Sevilen oldu.
Sevilen; şimdi çok daha farklı kulvarlarda ilerliyor. Sevilen’in şaraplarını yurt dışı menülerde de görüyorum, bundan da mutlu oluyorum.
Pamukkale Şarapçılık’ın sahibi Yasin Tokat da Denizli Güney’in üzümlerini Türk şaraplarına soktuğundan beri daha kaliteli şaraplar içer olduk.
Onun da katkısını, emeğini unutmamak gerekir.
Özetle...
Ege’nin bağlarından yetişen üzümler; Türk şaraplarına hayat veriyor.
Ve bu sayede Türk şarapları dünyada daha fazla konuşulur hale geliyor.

Haberin Devamı

Ege’nin bağlarını yakında dünya konuşuyor olacak

BİRAZ dikkatinizi Ege’ye çevirin.
Denizli’nin Güney’inde, İzmir’in Urla’sında, Çeşme’sinde ve bu coğrafyada müthiş şeyler oluyor.
Çok iddialı söylüyorum.
Ege’nin bağlarından yapılan şaraplar, önümüzdeki birkaç yıl sonra favoriler arasına girecek, dünyanın en önemli restoranlarının listelerini süsleyecek.
Bundan eminim...
Çünkü, bütün tadımlardan, yarışmalardan çok iyi sonuçlar geliyor.
Madalya üstüne madalyalar alınıyor.
Türkiye’nin şarapları Ege’nin üzümleri sayesinde bir üst lige çıkıyor.
Etiketlerde “Made in İzmir”, “Made in Urla”, “Made in Güney” sizi yanıltmasın.
Çünkü, Ege’nin şaraplarını bundan böyle daha sık konuşuyor olacağız.
Fransızlar “terroir” kavramını şöyle açıklıyor.Toprak ve üzümün aşkı...
Bunun yanına insanın tutkusunu, bilgisini ve emeğini de eklemek lazım belki...
Terroir; toprak ve üzümün yetiştirildiği konum anlamına geliyor.
Şaraba asıl tadını veren de bu üç özellik olduğuna göre kaliteli şaraplara ulaşmanın yolu “terroir”dan geçiyor.
İyi şarap yapmanın bir yolu daha var.
O da bağcılığa kendini adamak ve üreticiliğe yürekten karar vermek...
Çok sevindirici ki, Türkiye’de son dönemde bağcılığa ve şaraba çok önemli yatırımlar yapılıyor.
İkinci, üçüncü kuşak işe el koyuyor.
Dünyanın en iyi uzmanlarıyla birlikte çalışıyorlar ve “terroir” kavramına inanıyorlar.
Daha da önemlisi...
Bu bölgeye inanan Ege’nin çok önemli girişimcileri, işadamları bu sektöre yatırım yapmaya başladı.
Bu da çok kısa sürede daha kaliteli bağlara kavuşacak olmamızı müjdeliyor.

Yazarın Tüm Yazıları