Paylaş
Sizi bilmem ama ben uzun zamandır siyasetle yatıp, siyasetle kalkıyorum. Önce “büyükşehir adayları kimler olur?” diye soruyorduk. Belli olunca ilçeleri beklemeye başladık, şimdi de meclis üyelikleri belli olacak. İlçelerin nasıl tartışma yarattığını gördünüz; göreceksiniz meclis için de kıyamet kopacak.
Siyaseti takip eden ama uzak duranlar; bu koltuk savaşını anlayamıyor olabilir. Aslında laf aramızda ben de anlayabilmiş değilim. Ancak bu yeni birşey değil. Türk siyasetinde istifalar, parti transferleri hep olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Çünkü siyasetçilerle işim gereği hep aynı ortamlarda oldum ve onları yakından izledim. Politikacıların her zaman bir gerekçesi vardır. Peki İzmir’de ne oldu?
İzmir’de muhalefette olan AK Parti’ydi. Kabinenin en güçlü ismi Binali Yıldırım aday gösterildi. Yıldırım; kendi içinde dengeli bir liste yaptı. Buna bile tepkiler oldu, bazı ilçelerde istifalar yaşandı, ancak CHP’deki deprem hiç olmadı.
CHP’de “Değişim...” diyenler bile “Acaba biraz fazla mı kaçtı” demeye başladı. Eğer listeler daha önce açıklansaydı, seçim takvimi bu kadar sıkıştırmasaydı, CHP kulislerindeki dalgalanma çok daha fazla olurdu.
Özetle durum şu...
CHP’de umduğunu bulamayanların adresi DSP oldu.
Eski başkanlar Ertan Avkıran, Hakkı Ülkü, Semra Aksakal, Osman Mert, Dr. Mehmet Öz, Hüseyin Aslan ve son olarak da Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan DSP’ye geçti. Bu akşama kadar da sürpriz bazı isimlerin daha geçeceği söyleniyor.
Bu yaşananları Türk siyasetini iyi bilen biri olarak normal karşılıyorum. Ama CHP’liler de şunu bilmeliler ki; bu süreci kendi adlarına kesinlikle iyi yönetemediler.
Ne derseniz deyin; ister parti içi disiplin, ister parti içi demokrasinin farklı çalıştırılması, ister Binali Yıldırım’ın örgüte hakimiyeti deyin. AK Parti yaşadığı sarsıntıyı çabuk atlattı. CHP’de ilçeler krizine bir de meclis listeleri eklenecek.
Herkesin merak ettiği soru şu:
“CHP’den kopanların DSP’ye geçmesi seçim dengelerini nasıl etkiler?”
Önümde bir anket yok, yapılmış bir saha çalışması yok. Bana göre bu istifaların, bu geçişlerin hemen sonrasında yapılan anketlerin ne kadar doğru sonuç vereceğinden de çok emin değilim. Çünkü biz duygusal bir milletiz. Bugün kızgınlıkla yaptığımızdan yarın pişmanlık duyarız ya da tam tersini yaparız.
O yüzden biraz beklemek; biraz izlemek lazım.
Ancak şunu söyleyebilirim.
İzmir ne garantidir, ne de kale... İzmirliler de bunu çok iyi bilir. Bu kentin kriterleri aslında bellidir.
Demokrasidir, özgürlüklerdir, bağımsız yargıdır, evrensel değerlerdir.
Ve elbette Atatürk’ün bizlere bıraktığı emanetlerdir.
Seçim gününe 40 gün daha var. 30 Mart yakın bir tarih olsa da; bazı değerlendirmeleri yapıp tercih yapabilmek için yeterli bir süre...
CHP’den DSP’ye geçişler seçimin yönünü değiştirir mi? AK Parti İzmirlileri bu sefer ikna edebilecek mi? Kocaoğlu, üçüncü kez başkanlık koltuğuna oturabilecek mi? Bu sefer büyükşehir farklı ilçelerde farklı partilerden başkanlar mı göreceğiz?
Bu soruların cevaplarını yakında öğreneceğiz.
Paylaş