Paylaş
GEÇENLERDE yazmıştım; “Benim liberal kafam” ne bibergazını, ne copu, ne tazyikli suyu bir türlü anlamaz. Ama yumurtayı da anlamaz, sert sloganları da anlamaz, cam kırmayı, kavga dövüşü de anlamaz. Neyi anlar? Konuşmayı anlar, diyaloğu anlar, fikri anlar, fikrimizi savunmamız gerektiğini anlar. Bunun için mücadele etmeyi, sonuna kadar gitmeyi, ideallerden taviz vermemeyi anlar.
Çünkü böyle gördük, böyle yetiştirildik.
O yüzden bibergazı atan polisi de, yumurta atan öğrenciyi de anlamakta zorlanıyorum. Sizce sözden daha etkili bir şey olabilir mi? Bazen bir söz kurşundan daha etkilidir. O yüzden beni kurşun yarası değil; söz yarası, dil yarası öldürebilir.
Milas Cumhuriyet Anadolu Lisesi’nde okuyan bine yakın öğrencinin haklı oldukları bir konuda bu tavrı sergilemeleri hepimizin hoşuna gitti.
Kaloriferler yanmıyordu, tuvaletlere giremiyorlardı. Öğrenciler durumu gidip Milli Eğitim Müdürü’ne anlatmak istediler. Polisin müdahale yerine diyaloğu seçmesi de güzeldi, kaymakamın kısa sürede çözüm üretmesi de...
Öğrenciler yaşadıkları sorunları sadece alkışlı bir protestoyla gösterdiler.
Dediğim gibi şiddet yoktu, aşırıya kaçış yoktu, cam kıran yoktu.
Böyle olunca ne klasik görüntüler yaşandı, ne de kimsenin keyfi kaçtı.
Öğrenciler daha bu yaşta demokrasi örneği verdiler, Milas’ın bürokratları da krizi yönetebilme becerisini sergilediler.
Bu fotoğrafın, bu haberin önemini artıran bir başka şey de Ankara’da ODTÜ’de yaşananlardı.
Öğrencilere bibergazıyla müdahale edilmiş, bundan Başbakan Erdoğan bile etkilenmişti.
Benim güzel ülkem, benim güzel vatandaşlarım...
Bibergazı değil; sürekli, ısrarla, bıkmadan, usanmadan diyalog...
Konuşmak, daha fazla konuşmak...
Bizler için konuşmak, gelecek nesiller için daha çok konuşmak zorundayız.
Bu yakalanan mazot ya yakalanamayan
Medya, Gaziemir’de depolanan binlerce ton mazotun yarattığı tehlikeyi iyi işledi. Sadece Hürriyet değil, bütün medya bu konunun peşine düştü. Nihayet, saatsiz bomba gibi duran bu tehlikeyle ilgili çözüm üretilmiş gözüküyor. 1 milyon 147 bin 45 kilo petrol ürünü Aliağa’ya taşınacak. Konunun uzmanı değilim; Gaziemir’de tehlike saçan bu depo, Aliağa’da yaratmaz mı bilemiyorum. O bölgedeki arazinin etrafında yerleşim yok mudur, varsa ne kadar uzaklıktadır? Bu mazot ne kadar zamanda imha edilecektir ya da ekonomiye kazandırma şansı var mıdır? Dediğim gibi uzmanların cevap vermesi gereken sorular...
Ama şunu merak ediyorum. Bunlar yakalanan ürünler, yani ya kaçak mazot ya da kalitesiz mazot oldukları için el konmuş durumda...
İzmir’de bu kadar olduğuna göre Türkiye’nin değişik bölgelerinde demek ki binlerce ton daha mazot var. Bunlar yakalananlar; gözden kaçmayanlar, işleme girenler... Ya girmeyenler, yakalanamayanlar...
Türkiye’nin en büyük problemlerinden biri kayıtdışı ekonomi; oranlar istatistiklere tam yansımıyor, devlet ne kadarına vakıf bilemiyoruz.
Ama bu örnek bile kayıtdışının ve bozuk ürünlerin günlük hayatımızın içinde ne kadar fazla olduğunu gösteriyor.
Ben yine soruyorum.
İspatsa ispat
Karşıyaka’yı puan kaybına uğratan hakem hataları medyada çok sık dile getirilince, Merkez Hakem Kurulu Başkanı Zekeriya Alp kamuoyuna bir açıklama yapmış. Özetle demiş ki...
“Bunlar çok ağır ithamlar. Somut delilleri varsa çıkarsınlar...”
Habertürk Egeli’nin haberi böyleydi. Ben de yine Habertürk’ün deneyimli muhabiri Sedat Yılmaz’ın Kayseri Erciyesspor maçında çektiği ve yorumunu yaptığım penaltı pozisyonunu delil olarak gösteriyorum. Yine Rize maçında Uche’nin eliyle kontrol edip attığı golü delil olarak gösteriyorum. Yine Adana maçında Banahene’nin topu göğsüyle alıp attığı golü hakemin iptal etmesini delil olarak gösteriyorum. Maçların görüntüleri TRT’de mevcut, Adana’daki pozisyonu net gösteren fotoğrafı Habertürk’ten Deniz Yağız Biricik’in çekmiş. Delilse delil... Hakemler ard niyetli demiyoruz. Ama gören göz de kılavuz istemiyor işte...
Dersimiz vicdan
En baştan yazayım. Doktorlarımıza yapılan şiddeti kınıyorum. Sermin Kaynak da o şiddet mağdurlarından biri... Kalbinin nasıl kırıldığını tahmin ediyorum. Beni en az bunun kadar ilgilendiren bir başka konu daha var. O da vicdan... Vicdanımızın sesini dinlemeye giderek daha çok var. Sermin doktor, affeden oldu. İyi de oldu; hem ders verdi, hem de vicdanın ne kadar olduğunu hepimize hatırlattı.
Paylaş