Paylaş
Nergis İstasyonu’na gelirken, vagonlar durmuş.
“Bir intihar vakası var” denmiş.
Birkaç dakika geçince homurdanmalar başlanmış.
“Geç kaldık” diyenler, “İntihar edecek başka yer bulamadı mı” diyenler olmuş.
Arkadaşım “Elimi, dişimi sıkmaktan eve gittiğimde bitap düşmüştüm” diyor.
Konuşanlara cevap vermemek için kendini zor tutmuş; sonra da patlamış.
“20’li yaşlarda gencecik bir kızımızmış” diyebilmiş sadece...
Herkes arkadaşımın gözlerine bakmış, susanlar olmuş, konuşmaya devam edenler de...
***
Gazeteci Gönül Soyoğul’un sosyal medya hesabında da okudum.
“Alsancak İstasyonu’na yürürken bir tuhaflık olduğu belliydi, istasyon olağandışı kalabalıktı. İZBAN saatlerini gösteren ışıklı levha kararmıştı. Biraz sonra durum anlaşıldı. Nergis İstasyonu’nda genç bir kız kendini rayların üzerine bırakmış, seferler durmuştu. Uzun bir bekleyiş sonrası önce ‘seferler normale dönmüştür’ anonsu, ardından peş peşe vagonlar geldi. Şirinyer’de indim, istasyonun hemen karşısından kedimize mama almak üzere dükkana girdim. Orası da kalabalıktı. Sipariş ettiğim mamayı almayı beklerken acelesi her halinden belli, gergin ve sinirli bir kadın, kuyruktan duyduğu şikayeti yüksek sesle dillendirmeye girişti ve kelimesi kelimesine şöyle dedi:
‘Biri atmış kendini raylara, sanki öldürecek yer bulamamış gibi... Bu kadar insan duraklarda rezil oldu, ne hakkın var bizi bekletmeye, git dağa taşa yüksek bir yere çık atla kendini öldüreceksen.’ Kulaklarıma inanamadım, nutkum tutuldu, ağzımdan a, ü, o karışımı garip bir hırıltı çıktı, ancak öyle bir ses çıkabildi, gözlerim faltaşı gibi açılmış halde bu ‘HAYVANSEVER’ kadına nasıl baktıysam, şöyle bir düzeltme yaptı anında. Yani ‘Ayrıca niye kendini öldürüyorsun ki?’ Mamayı alıp fırladım dükkandan, elim ayağım titreyerek. İnsanlık öldü mü, dedim.”
***
İnsanlık ölmez.
Bundan eminim.
İnsan gibi insanlar her zaman var, var olmaya devam edecek.
Ama bir derlenip toparlanmaya ihtiyacımız var.
Olayları yeniden yorumlamaya, bizi biz yapan değerleri hatırlamaya ihtiyacımız var.
Birbirimizi iyi anlayalım
ŞEHİRLER büyüyor, aileler küçülüyor, insanlar yalnızlaşıyor.
Bu normal...
Bugünün dünyası biraz böyle...
Tavsiyem şu...
Kalıcı dostluklar edinin.
Bunlar iyi gün dostları olmasın sadece; kötü günlerde de yanınızda olsun.
Ama daha önemlisi çocuklarımız, gençlerimiz iyi ortamlarda büyüsünler.
Çocuklarımızın sevgiye ihtiyacı var, güven duymaya ihtiyaçları var.
Bakıyorum etrafıma insanlar konuşmuyor, sadece yazışıyor.
Oysa konuşmalılar, kendilerini anlatmalılar, karşısındaki insanın fikirlerini bilmeliler.
Anneler, babalar çocuklarınıza onların yanlarında olduğunuzu hissettirin.
Herkesin hata yapma hakkı ve lüksü olduğunu onlara iyi anlatın.
Özgüvenli insanlar yetiştirelim.
Konuşalım, lütfen konuşalım.
O Emmy bu Emmy
HEP olumsuz yönden bakıyoruz. Ya da öyle işimize geliyor.
“Efendim, bu Emmy o Emmy değilmiş. Eskiden daha prestijliymiş. Hem bu Emmy’ye sponsor olan bir Türk yapım şirketiymiş...”
Bak kardeşim.
Emmy Ödülleri dünyanın en prestijli ödüllerindendir.
Haluk Bilginer çoktan bu ödülü hak etmiş bir sanatçımızdır.
Helal olsun, gurur duydum, çok mutlu olduk.
Sen de övün, sen de gurur duy...
Kendini daha iyi hissedeceksin.
Ekonomiye odaklanalım
MASAMDA gençlerimizin CV’leri, özgeçmişleri artmaya başladı. Türkiye’nin birinci önceliği istihdamı artırmaktır. Siyaset elbette belirleyicidir. Ama daha da önemli olan gençlerimize hayal kurduracak bir gelecektir. Siyasetin imkanlar sanatı olduğunu hep hatırlatıyorum. Günlük meselelere takılmadan asıl konuşmamız gereken gündeme odaklanmalıyız. Üniversite bitiren ya da meslek sahibi olan gençlerimize iş imkanları yaratmalıyız. Türkiye daha iyisini yapabilecek güçte, yeter ki gündemi değiştirelim ve yeniden ekonomiye odaklanalım.
Paylaş