Paylaş
Klasik de severim, bizim sanat müziğini de...
Karşı kıyının esintilerini de, uzak coğrafyalarınkini de...
Gittiğim yerlerde fonda müzik olması da hoşuma gidiyor.
Tek bir beklentim var dışarıda sohbet edebilmek...
Birkaç yıl önce sanatçı Fazıl Say; Çeşme Alaçatı’da yediği bir yemekten sonra sosyal medya hesabından bir mesaj yayınladı.
Özetle dedi ki;
“Sesi sonuna kadar açılan müziğe karşı çıkmalıyız. Biz, gittiğimiz mekanlarda müziği ya kıstırıyoruz ya kapatılmasını rica ediyoruz. Duyulabilen ses seviyesindeki müzik, daha çok keyif vermez mi?”
En başta da söyledim.
Ben müziksiz yaşayamam.
Ama bu müzik meselesi giderek kıyı bölgelerinin en büyük sorunu haline geldi.
Üst üste birkaç kez yazınca; öylesine çok mesaj geldi ki, size anlatamam.
Hem de Türkiye’nin her yerinden...
Arkadan gelen, sevdiğiniz müzik size keyif verir ama o ses ayarlanmazsa gürültü olur.
Türkiye’de olan müzik gürültüsüdür.
Ve bununla mücadele etmeliyiz.
Öyle yaz sonuna bırakılacak mesele hiç değildir.
Bir de sadece belediye başkanlarının da sorunu değildir.
İlgili bakanlıklar devrede olmalı, çözümler üretilmelidir.
Yani sorun Çeşme’nin, Bodrum’un sorunu olmaktan çoktan çıkmıştır.
İşletmeler en baştan bazı kuralları kabul etmeli, ses perde yatırımlarını yaptıktan sonra kapılarını açabilmelidir.
“Çeşme’ye, Bodrum’a gelen biraz da gürültüye katlanacak” söylemi yanlıştır.
Doğrusu marka olmuş tatil beldelerinin getirdikleri kuralları yapmaktır.
Manifestolar yayınlamak, kurallar dizisi oluşturmaktır.
En başta Çevre ve Şehircilik ile Turizm Bakanlığı olmak üzere hükümetin genelinden böyle bir beklentimiz var.
Gürültüye karşı platform kuruyorlar
TÜRKİYE’nin yetiştirdiği çok önemli sanatçılardan biridir Müjde Ar... Eşi Ercan Karakaş da siyasetin, fikir dünyasının saygın isimlerindendir.
Birçok kişi gibi Müjde Ar da; İstanbul’un o insanı yoran temposundan uzaklaşmak için vaktinin büyük çoğunluğunu Bodrum’daki evlerinde geçiriyor.
Çok da iyi yapıyor.
Konuşurken kendisine hep Urla’yı, İzmir’i, Alaçatı’yı tavsiye ediyorum ama Bodrum’u çok seviyor.
Ben de Bodrum’u seviyorum.
Ama galiba kışlarını daha çok sevmeye başladım.
Bodrum da giderek küçük bir İstanbul olma yolunda gidiyor.
Müzikten çıkıp giderek gürültüye dönen bu sorunla ilgili yazılarımdan sonra Müjde Ar ile konuştuk.
Dedi ki;
“Gürültü karşıtı bir platform kurmak için kolları sıvamak gerekiyor. Farkındalığı artırmamız gerekiyor...”
Türkiye’nin toplumsal meselelerinde sanat ve fikir dünyasının değerli isimlerinin destek vermesi çok önemlidir.
İnsanların dikkatini çeker ve kısa sürede bir kamuoyu yaratılır.
Müjde Ar’ın bu platform önerisini destekliyorum.
Ve ekliyorum.
Sanatçılarımız, sporcularımız, sivil toplum liderlerimiz, Türkiye’nin daha iyi bir geleceğe gitmesini isteyen herkes bu platformun üyesi olsun.
Önemli olan bir şey daha var.
O da bazı konuların siyaset üstü yürütülmesi.
Bu konuda adım atacak herkesi destekliyorum.
Müjde Ar diyor ki;
MÜJDE Ar Karakaş; özellikle kentlerde, yerleşim yerlerinde çevresel gürültü kirliliğinin keyfi uygulamalardan ve denetim yetersizliğinden dolayı çekilmez boyutlara ulaştığına dikkat çekiyor ve ekliyor.
“Eğlence yerlerinde canlı müzik ancak belirtilen semtlerde, halkın huzur ve sükunu ile kamu istirahatını bozmayacak şekilde yapılabilir. Ve izne tabiidir. Bazı yerlerde belediyelere, bazı yerlerde çevre il müdürlüklerine izin belgesi için başvuran işletme ve kişilerin ses seviyesi bakımından gerekli önlemleri alıp almadıklarının kontrolü yapıldıktan sonra izin verilebilir. Ama bazı işletmeler halkı büyük ölçüde rahatsız edecek şekilde müzik yapmaya devam ediyor. Yasa ve mevzuata göre ilgili kurumların izinsiz müzik yapan işletmelerin yaptığı müziği hemen durdurması gerekir. İzin belgesi olmasına rağmen ses sınırlarını ve zaman sınırlarını aşmakta beis görmeyen işletmelerin canlı müzik iznini iptal etmeleri ve gürültüyü susturmaları gerekir. Ayrıca, izinsiz olarak halkın huzur ve sükununu bozacak şekilde müzik yapılması durumunda Türk Ceza Kanunu’nun 183. maddesinde gürültüye sebep olan kişinin 2 yıla kadar cezalandırılacağı hükmü yer almaktadır. Belediyelerin bu konuda da suç duyurusu yapması gerekir.
Bütün bu hüküm ve kurallara rağmen bazı belediyeler kararlı ve etkin bir biçimde müdahale edecek yerde gürültüye göz yummaktadırlar. Şikayet üzerine yapılan ölçüm ve uyarılar bir işe yaramamaktadır. Buradaki sorunlardan en önemlisi işletmeler bir yere gidiyor, belediyeden habersiz açıyor ve faaliyete başlıyor. Ve kıyamet kopuyor gürültüden. Bütün bu tecrübelerden sonra bizler duyarlı bir grup olarak Gürültüsüz Yaşam Platformu adıyla bir platform oluşturmaya karar verdik. İnternet ortamında önümüzdeki günlerde faaliyete geçecek olan bu platform herkese açık olacaktır. Gürültü kirliliğinden rahatsız olan herkes yaşadıkları olumsuzlukları, usulsüzlükleri, tecrübeleri ve önerilerini bu platformda özgürce dile getireceklerdir. Platformun amacı insan sağlığını olumsuz şekilde etkileyen gürültü kirliliği konusunda yurttaşları ve kamuoyunu bilgilendirmektir. Sorumlu kamu kuruluşlarının, siyasi partiler dahil harekete geçmelerini sağlamak ve böylece huzurlu ve sağlıklı bir çevrede yaşamaya katkıda bulunmaktır. Gürültü kirliliği kaderimiz değildir. Haklarımızın farkındayız. Bu durum düzelene kadar mücadelemiz sürecektir.”
Müjde Ar’ı destekliyor ve sanat dünyasını bu platformda daha etkin olmaya davet ediyorum.
Fazıl Say ne demişti?
“EGE bir terapi. Ege ev... Ege tarihin beşiği, hepimiz için. Ama bir devrim yapacağız, çünkü tek yol devrim...
Şimdi bir tavsiye; biz gittiğimiz mekanlarda genelde müziği ya kıstırıyoruz ya da kapatılmasını rica ediyoruz. Buna mekandaki herkes de mutlu oluyor. Müzik her yerde, sonuna kadar açılıyor. Sevdiğin, sevmediğin müzik, ne müziği olduğu hiç mühim değil.
Konu şu;
İnsanlar müziği dinlemek istedikleri zaman dinlemeli, istemediği zaman, müzik zedeleyen bir gürültüdür. Çok usul arka planda esintisi gelse yeterlidir. O da iyi müzik olmalı... Kimsenin hakkı yok buna, insanlar sormuyor böyle bir şey, restoranda, cafede, plajda her yerde... Bu sanki kuralmış gibi sonuna kadar müziği açmak, bütün mahalleye duyurmak, hayır yok öyle bir şey. Yok...
Kısın müziklerinizi, gündüz de, akşam da... Kimsenin hakkı yok 470 metre uzaktaki adamın duyacağı desibelde müzik çalmaya...
Müziği kıstırdığımız her yerde insanlar bize ‘Allah razı olsun’ diyor, çünkü sohbet bile edemiyor kimse, kahve içmeye gelmişiz, bağırarak konuşmak zorunda kalıyoruz. Duymuyoruz söyleneni, yok öyle bir şey... Buna her tür müzik dahil, dün bir yerde klasik müzik bile kapattırdım, iyi müzikti ama işte, biz dikkatimizi ona vermeye gelmemişiz ki kardeşim...
Biz muhabbete gelmişiz, iyi müzik dinlemek istediğimizde, kapanırız köşemize dinleriz. İyi müzik dikkat gerektirir, emek ve ruh gerektirir.
Devrim yapalım... Kıstıralım sesi...
Ses kirliliğine karşı isyan.
Tek yol devrim...
Ha bir de; ayrıca bu işletmeler, veriyorlar mı telifleri?”
Paylaş