Paylaş
En çok da köşe yazılarını...
Saint Joseph’te orta ikinci sınıftaydım. Kararımı erken vermiştim, gazeteci olacaktım.
Babamın işten dönüşünü bekler; yemeğe oturduğumuzda hepimiz o günün özetini yapardık.
Bu bizim bir geleneğimizdi.
Hiç unutmuyorum bir gece konu gazetecilikten, gazetelerden açıldı ve ben de bu fikrimi ortaya attım.
“Ben kararımı verdim, gazeteci olmak istiyorum” dedim.
Babamın ağzından çıkan o cümleyi hiç unutmadım.
“Erkin’le, Öcal’la konuşuruz. Sana gazeteciliği anlatırlar” dedi.
Erkin Usman’ı da, Öcal Uluç’u da biliyordum, okuyordum, takip ediyordum.
Ve hazır olduğumda önce Erkin abinin yanında buldum kendimi, sonra da Öcal abinin yanında...
Lise yıllarım bu hayalle geçti.
Üniversiteye başladığım gün de gazeteciliğe başladım.
Kendimi hep şanslı hissettim.
Konuştuğum, danıştığım, fikir sorduğum hep büyük gazeteciler oldu.
Usta çırak ilişkisinin ne kadar önemli olduğunu bana hep gösterdiler.
Önümdeki rol modelleri büyük bir dikkatle izledim.
Onların söyledikleri kulağıma hep küpe oldu, onların yaptıkları benim de yolumu açtı.
Erkin Usman’ı perşembe günü kaybettik.
O benim biricik Erkin abimdi.
Gazetecilerin arkadaşı, dostu, yol göstericisiydi.
Meslektekiler ona enişte derdi.
Erkin eniştemizdi.
Bir büyük gazeteciyi daha kaybettik.
Nurlar içinde uyusun...
Erkin abiden neler öğrendim
BİR gazetecinin ilk önceliğinin gazetesi, haberciliği olduğunu öğrendim.
Hangi koltuğa oturursan otur, haberden kopmamayı öğrendim.
Genel Yayın Yönetmeni de olsan, muhabirliğin bu mesleğin en önemli koltuğu olduğunu öğrendim.
İyi, pozitif haberlerin de manşet olması gerektiğini öğrendim.
Mütevaziliğin, alçak gönüllüğün mesleğin en önemli sırrı olduğunu öğrendim.
Bir gazetecinin demokrasinin güçlenmesinde, olgunlaşmasında en önemli aktörlerden biri olduğunu öğrendim.
Çalışırken eğlenmenin, eğlenirken de haberin peşinden koşabileceğimi öğrendim.
Gazetecilerin eniştesiydi
BİZİM meslek ilginçtir.
Rekabetin de yoğun olduğu bir iştir.
Çünkü bir haberle rakiplerinizin arkanızdan bakmasını sağlarsınız.
İyi haberler dizisiyle bir anda parlayabilirsiniz.
Rekabetin olduğu yerde çekişmeler de, dedikodular da çoktur.
Ama bu meslekte bazı isimlerin bunlardan istisna olduğunu gördüm.
O isimler konuştuğunda, bir şey anlattığında herkes dinler, takip eder.
Erkin Usman işte böyle bir isimdi.
Sektörün duayenlerinden, fikri takip edilenlerden...
Hepimizin eniştesi olmak kolay değildir.
Bu lakapları işte o yüzden seviyorum.
Gazetecilerin eniştesi artık yok...
Çok özleyeceğiz.
İnsanlar yaşarken
değerini bilmeliyiz
YILLAR önce Erkin Usman’ın ismi Mavişehir’deki bir sokağa verildi. O gün de yazmıştım, bugün de tekrar etmek istiyorum.
Erkin abi duygularını kolay ifade eden biri değildi. O daha çok kelimelerle dans etmeyi severdi. Konuşmak yerine yazardı.
Ve iyi yazardı. O gün, törende duygulandığını, çok mutlu olduğunu anlamıştım. İnsanlar öldükten sonra değil, yaşarken değerini bulmalı. Erkin Usman gibi birçok kişinin ismi sokaklarımıza, caddelerimize veriliyor. İyi de yapılıyor. Ben bu uygulamayı destekliyorum. Çünkü o kentte yaşayanlar belki de bu sayede o ismi daha iyi tanıyorlar. Ve bu dünyadan göçtükten sonra unutmuyorlar. Erkin Usman Sokağı’na en kısa sürede gidip, o sokakta yürüyeceğim. Ve o tören gününü hatırlayıp, konuşmaları düşünüp, dua edeceğim.
Büyük bir Karşıyakalıydı
ERKİN Usman’dan bir şey daha öğrendim. O da bilgisayarın başına oturduğumda duygularımı bir kenara bırakarak yazmayı...
Erkin Usman Karşıyakalıydı. Hem de büyük Karşıyakalı. Yıllar önce Selçuk Yaşar’ın kulüp yönetiminde aktif görev yaptığı yıllarda, hep onun yanında yer almıştı. Ama o kulüp sevdası, yeşil kırmızı renklere olan aşkı başkaydı, gazetecilik başka...
Benim gibi...
Renkler bir yana, gazetecilik bir yana...
Bir büyük Karşıyakalı daha aramızdan ayrıldı.
Bu pandemi olmasa, bu korona belası başımızda olmasa Karşıyaka Spor Kulübü’nün önünden “Kaf Sin Kaf” sesleriyle uğurlanırdı.
Eminim Karşıyaka taraftarı bunu unutmaz.
İlk maçta, pandemi bitince ilk kalabalıkta Erkin abi için “Kaf Sin Kaf” çekerler...
Erkin abi de bunu ister, beklerdi.
Paylaş