Bir Balıkçı “merhaba”sı diyelim

Haberin Devamı

Bir Balıkçı “merhaba”sı diyelim

Türkiye’nin en önemli rehberlerinden, hocalarından, yazarlarından Şadan Gökovalı; Halikarnas Balıkçısı’nın manevi oğludur. Ondan Balıkçı’nın çok hikayesini dinledim; dinledikçe Cevat Şakir Kabaağaçlı’yı daha çok sevdim. Yine müthiş bir kitap yazmış onunla ilgili... “Ben Halikarnas Balıkçısı: Doğdum, sevdim, öldüm...”
Şadan Gökovalı’nın; ustayla paylaştıklarını anlatan bir kitap...
Bu kitapla ilgili düşüncelerimi ayrıca yazacağım.
Bugün ise size İzmir Tevfik Fikret Lisesi Fen Lisesi Müdürü İhsan İnekçi’den söz etmek istiyorum. Şadan Gökovalı nasıl manevi oğluysa; İnekci de Balıkçı’nın el verdiği ender insanlardandır.
Sevgili hocamdan da Kabaağaçlı’yı çok dinledim.
Ve dedim ki...
“Balıkçı’yı hiç tanımayanlar için bana bir özet yapar mısınız?”
17 Nisan’da 124 yaşına basan bu ölümsüz çınarı anmak istedim.
İşte Balıkçı’yla ilgili kısa bir özet...
İhsan İnekci’nin kaleminden...

Bir Balıkçı “merhaba”sı diyelim

Haberin Devamı

Anadolu’nun, Ege’nin ve İzmir’in hümanist çınarı bundan tam 124 yıl önce 17 Nisan günü doğmuş. Babası Vali ve Büyükelçi olan Tarihçi Mehmet Şakir Paşa. Amcası ise Sadrazam Cevat Şakir Paşa; yani Osmanlı Devleti’nin Başbakanı...
İlk çocukluk yılları İstanbul Büyükada’da bir yalıda geçti. İlk ve ortaöğreniminin ardından Londra’da Oxford Üniversitesi’nde “Yakın Çağlar Tarihi” okudu.
Ailesinin hemen hemen tüm bireyleri toplumun seçkin mevkilerine gelmiş üstün nitelikli kişilerdi. Kimi dünya çapında seramik sanatçısı, kimi tiyatrocu, kimi ise dünya aristokrasisinin önemli isimlerindendi.
Böylesi bir dünyanın insanı olan Cevat Şakir Kabaağaçlı; namı diğer Halikarnas Balıkçısı’nın yaşam çizgisi bir dergide yayınlanan “Hapishanede İdama Mahkum Olanlar Bile Bile Asılmaya Nasıl Giderler?” konulu bir yazı nedeniyle İstanbul İstiklal Mahkemesi’nce Bodrum’da kalebentlik cezasına çarptırılması sonucunda değişir.
Bodrum’a geldiği ilk gün Kumbahçe Sahili’nde doğanın güzelliği karşısında coşkuya kapılan, dizleri üzerine çökerek şükran duygusu ile dolan Cevat Şakir’in bedeni bir kalıp gibi olduğu yerde kalmış ve içerisinden adeta yeni bir kişilik ayakları üstünde doğrulmuştu; bu kişi ileride Halikarnas Balıkçısı olarak anılacaktı.
Balıkçının yaşamı ve yaşama bakış açısı bundan sonra tümüyle değişmişti; dünya malıyla, şan ve şöhretle işi yoktu. Artık onun için doğanın güzelliklerini soluyarak insanlara sevgiyle bağlı bir yaşam sürmek her şeyden önemliydi. Onun bundan sonraki yaşamını deniz ve deniz insanları oluşturacaktı; bu temiz arı ve duru kaynak kişiliğini öylesine sarıp sarmaladı ve öylesine şekillendirdi ki, içindeki sanatçı duyarlılığı kalemine yansımaya başlamıştı.
Bilirsiniz, Maslow’un “Gereksinimler Hiyerarşisi” adlı bir kişilik dizgesi vardır. Bu dizge bir piramitten oluşmaktadır. En altta fizyolojik temel gereksinimler, daha üst basamaklarda ise barınma, korunma ve sevgi gereksinimi gibi aşamalar gelir. En tepede ise “Kendini Gerçekleştirme” aşaması yer almaktadır.
İşte Balıkçı bu dizgede “Kendini Gerçekleştirme” aşamasına gelebilmiş örnek bir kişilikti.
Bodrum ve sonrasında İzmir’de son derece mütevazı ve bir o kadar da görkemli bir yaşam sürdü.
Bodrum’da belediyenin bahçıvanlığını yaptı. Daha sonra bu görevine İzmir Kültürpark’ta devam etti. Bodrum’da ve Kültürpark’ta şu an gördüğümüz ağaçların hemen tamamını Halikarnas Balıkçısı dikmişti. Bu görevinden hiç yüksünmedi. İşini zevkle, sevgiyle ve büyük bir coşkuyla yaptı. Daha sonraları ise turist rehberliği yapmaya başladı. Ülkemizin ilk turist rehberiydi. İlerlemiş yaşına rağmen bu işini de zevkle yapıyor, ekmeğini alın teriyle kazanıyordu. Bu arada artık yazdığı kitaplarla da toplumda saygın bir yazar olmuştu. O artık kendini aşmıştı, onun için önemli olan özgürlük ve sevgiydi.
Ölümünün ardından onca zaman geçti. Ama bu “Ulu Çınar”a olan hayranlık ve sevgi her geçen gün daha da artıyor. Ne yazık ki böylesi büyük değerler toplumumuzda çok az. Işığı geçmişin ufkundan günümüzü aydınlatmaya devam ediyor. Biz onun ışığını manevi oğlu bildiği Sayın Prof. Dr. Şadan Gökovalı’dan aldık. Bize düşen görev ise bu ışığı daha da çoğaltmak ve bizden sonraki kuşaklara aktarmak olmalı.
Balıkçıyı saygıyla anarken onu bizlere büyük bir titizlikle ve coşkuyla aktaran Sayın Gökovalı’ya yürek dolusu bir “Balıkçı Merhabası” gönderelim.

Yazarın Tüm Yazıları