Paylaş
Geçen yazdan daha kalabalık geçecek Bodrum, Çeşme ve diğer turistik yerler...
Pandemi öncesinde başlayan bir alışkanlık oldu. Örneğin Alaçatı’da bazı işletmeler sabaha kadar ve yüksek volumlü sesle müzik yaptılar.
Oraya gelip tatil yapmak isteyenleri hiçe sayarak...
Sokağa taşan müziği güzel zannederek...
Eller havayı eğlence gibi görerek...
Dünyanın hiçbir yerinde gece saat 12’den sonra insanları rahatsız eden müziğe izin verilmez.
Tatil cennetleri Mikanos, İbiza’da bile sabaha kadar süren partiler, eğlenceler yerleşim merkezinden uzakta bölgelerde olur.
Merkezdeki işletmelerde ses perdeleri vardır ve müzik sokağa asla taşmaz.
Geçtiğimiz yıllarda özellikle Çeşme, Alaçatı ve Bodrum’da kurallara hiçe sayan işletmeler oldu.
Bu yılın başında Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran ile konuşuyorduk.
Çeşme Belediyesi “Çevresel gürültünün değerlendirilmesi ve yönetimi yönetmeliği” kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ait yetkinin kendisine devredilmesini istemişti.
Ve bakanlık isteği olumlu buldu, yetkiyi devretti.
Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran’ın o gün bana söylediklerini yeniden yazma ihtiyacı hissettim.
Çünkü bana gelen bilgiler bazı işletmelerin daha şimdiden bu ses bariyerini aştığını söylüyor.
Oran neler söylemişti;
* Şimdiden söylüyorum. Kimse eski alışkanlıklarına devam edemez. Sokağa taşan müziğe, gürültüye asla izin vermeyeceğiz.
* Şimdiden söylüyorum. Kimse beni bu konuda aramasın. Çeşme’nin ahengini bozan kim olursa olsun yasaların bize verdiği yetkiyi kullanır ve cezasını keseriz.
* Şimdiden söylüyorum. Butik oteller misafirlerini en iyi şekilde ağırlasınlar. Hepsi bizim de misafirimizdir. Ama gecenin bir vaktinde tavernaya dönmeyi düşünüyorlarsa asla izin vermeyeceğiz.
* Şimdiden söylüyorum. Çeşme hem eğlenmek, hem dinlenmek, hem de kendini yenilemek isteyenlerin adresidir. Her şeyin yeri ayrı ve buna çok dikkat ediyoruz.
* Şimdiden söylüyorum. Gürültü kirliliği kadar görüntü kirliliğine de izin vermeyeceğiz. Bir başkasından istemediğimiz, beklemediğimiz bir davranışı yapmayalım.
Pandeminin arkasına kimse sığınmasın.
Ve buralarda evi olan, tatil yapanlar şikayet etmekten çekinmeyin.
Çünkü ben bunu yapacağım.
Bir yazı kurtarmak değil önemli olan bu tatil beldelerini yıllarca kimliğiyle korumaktır.
Deniz festivali hem de Göcek’te
O kadar sıkıldık ki...
Pandemide evden oturmaktan, salgın sözünü duymaktan o kadar bıktık ki...
Ben sizin yerinizde olsam; aşılarımı olur.
Ve ilk fırsatta kendimi denize atardım.
Size bir tavsiyede bulunayım.
Örneğin Göcek desem...
Bir deniz festivali desem…
Kulağa çok hoş geliyor değil mi?
Tayfun Ürkmez ile konuşurken öyle bir festival programı anlattı ki, hemen valizimi toplayıp gitmek istedim.
Tayfun, İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik Güverte mezunu... Uzak yol kaptanı... 10 yıldır da yelken yapıyor. The Sound Of Sails adında bir deniz festivali yapmayı düşünmüş.
Üçüncüsünü bu yıl yapıyorlar.
Amaçları deniz ve yelken sporunu sevdirmek ve daha çok kitleye ulaşmak…
3 gece 4 gün sürüyor festival...
Yaklaşık 10 tekne ve 70 kişilik bir katılımcı oluyor.
Blue rota Göcek koylarının masmavi ve yeşili arasında; Red rota ise Marmaris’te Selimiye, Orhaniye ve Bozburun koylarının maviliğini ve günbatımlarını kapsıyor.
Her gün farklı bir koyda farklı konseptlerle bir deneyim yaşıyorsunuz.
Ve güne yogayla başlıyorsunuz; ardından denizde su sporları ve oyunları yapılıyor. Yelken yarışları, workshoplarla güne devam ediliyor. Festivale katılanlar uyandıkları limanların bulunduğu koylarda güne doğa yürüyüşleri de yapılıyor.
Yani hep spor, hem de eğlence var.
Tabii bu yıl diğerlerinden farklı olduğu için pandemi kuralları da dikkate alınacak.
12-15 Haziran ve 16-19 Haziran bu sezonun ilk iki festivali...
Yaza merhaba demek için bence iyi bir öneri…
Ve tabii Göcek var; Selimiye var, Bozburun da var.
Dünyanın birçok yerinde denizle buluştum. Ama inanın bu deniz hiçbir yerde yok.
Üstelik pandemiden sonra çok da iyi gelir.
Tavsiye ederim.
Tarladaki her mahsul
tek tek kayda geçerse
GOOGLE’ın çatı şirketi Alphabet’i izliyor musunuz?
Tarladaki ürünleri tekil olarak inceleyebilen robotları kamuoyuna tanıtmışlardı. Robotlar, çiftçilerin tarımsal üretimlerini artırmasına yardımcı olacak.
Robot araçlar dikey ayaklarla hareket ediyor ve böylece ürünlere zarar vermiyor.
Mineral adı verilen bu projede robotlar, tarladaki mahsulün nasıl büyüdüğüne ilişkin yüksek miktarda veri topluyorlar.
Dünyanın gıdaya ihtiyacı artıyor ve gıda üretiminde sürdürülebilirlik o kadar önemli ki...
Galiba geleneksel yöntemler yetersiz kalıyor.
Tarla için geliştirilen robotlar, ürünün tam olarak nasıl geliştiğini ve çevresine nasıl tepki verdiğini de gözlemliyor.
Örneğin robot araçlar California’daki çilek tarlalarında ve Illinois’deki soya fasulyesi tarlalarında çalıştı ve her bir mahsulün yüksek kaliteli görüntülerini toplayarak her bir çileği ve fasulyeyi sınıflandırdı.
Robotlar aynı zamanda ekinlerin boyu, yaprak genişliği ve meyve boyutu gibi bilgileri de kayıt altına aldı.
Düşünebiliyor musunuz; tek tek ve her mahsulle ilgili bilgi tek bir tuşla karşınıza çıkıyor.
Dünya başka bir yere gidiyor.
Bazıları bunu korkutucu buluyor.
Ben ise aksini düşünüyorum.
Ne kadar çok bilginiz varsa o kadar iyisiniz.
Yeter ki siz kullanmasını bilin.
Pandemi sonrası nasıl selamlaşacağız
ESKİ görüntülere bakıyorum. Siyasetçilerin gittikleri yerlerde karşılarındaki herkesi tek tek öpmeleri, kucaklamaları...
Bizim siyasette öyledir. Tokalaşmasan, öpmesen olmaz.
Tabii olmuyordu...
Pandemi bu alışkanlığı da değiştirdi.
Şimdi nasıl selamlaşacağımızı bile bilemiyoruz.
Kimimiz yumruklarımızla, kimimiz dirseklerimizle selamlaşıyoruz.
Bazıları da elini kalbine götürerek selamlaşıyor.
Bakalım pandemi bitince neler olacak.
Eskisi gibi tokalaşıp kucaklaşacak mıyız?
Yoksa pandemi selamlaşmaları devam mı edecek?
Bana sorarsanız böyle devam etsin...
Paylaş