Paylaş
Bu salgın döneminin mağdurları var.
Örneğin küçük esnaf, yiyecek içecek sektörü çalışanları, hizmet sektörü...
Açılıp kapanmalardan dolayı geçen bir buçuk yılın yarısında işlerine gidemediler.
İşletmeler ciro kayıplarına uğradılar.
Başlangıçta mülk sahipleri kirada yardımcı olmaya çalıştılar ama süreç uzayınca kira yükü de bu işletmelerin sırtına bindi.
Kapalı oldukları zamanda bile kira işlemeye devam etti.
Kısa çalışma ödeneği bu işletmelere can suyu oldu ama yeterli olmadığını da biliyoruz.
Elbette tedbirler gevşediğinde vaka sayısının da arttığını gözlemliyoruz.
1 Haziran’a kadar restoranlar kapalı olacak.
Paket servisiyle bu işletmelerin ayakta kalması mümkün değil.
Cirolarının sadece yüzde 5’ini yapabiliyorlar.
Tekrar ediyorum.
Yiyecek içecek ve hizmet sektörü için hükümetin mutlaka bir destek paketi hazırlaması gerekir.
Bu pakete bütün partilerin de destek vereceğinden eminim…
Yaz aylarında işletmelerin açılacak olması da geçmiş kayıpları telafi etmesine yetmeyecektir.
En azından kredi, SGK borcu gibi bazı kalemlerin yıl sonuna kadar yapılandırılmasını sağlamalıyız.
65 yaş üstündekilere
teşekkür borcumuz var.
GERÇEKTEN de çok disiplinliydiler, sürecin yönetilmesine yardımcı oldular, çok anlayışlıydılar.
Yeni düzenlemeyle 65 yaş üstü olup iki aşısını olanlara yasaklar kaldırıldı.
Çok doğru bir karar alındı.
Bence aşı olmayanlar için de örnek bir karar oldu.
İnsanların aşı olmamalarını gerçekten anlamıyorum.
Ölümleri ve hastaneye yatışları azalttığı bilimsel raporlarla kanıtlanmışken, insanlar neden aşı olmaktan çekiniyor?
Bu kararın aşıyı da teşvik edeceğini düşünüyorum.
Biraz da abartmıyor muyuz?
BANA gelen bütün mesajları tek tek okuyor ve elimden geldiğince cevaplıyorum.
Şunu anlıyorum;
Bir buçuk yıl süren bu salgın dönemi bazı insanların endişelerini artırdı.
Anlıyorum.
Gerçekten de sadece filmlerde olduğunu düşündüğümüz bir salgın hayatımızın tam merkezine oturdu.
Çok sevdiğimiz insanları kaybettik.
“Bize bir şey olmaz” dedik, ama hastanelere taşındık.
Ve çok korktuk.
Hepsini anlıyorum.
Ama hayatı ertelemek, günlük hayattan çekilmek gibi düşünceleri anlamakta zorlanıyorum.
Bazı başarılı ve örnek gösterebileceğim ülkeler var.
Örneğin Hong Konglular ilk günden beri maskelerini çıkarmadılar. Zaten Uzakdoğu’da maske günlük hayatın hep içindeydi.
Ama Kovid 19’un bir pandemi olduğunu öğrendikleri günden beri maskesiz çıkmadılar ve hayatlarına olduğu gibi devam ettiler.
Elbette bazı kurallar da vardı ama onları disiplinli bir şekilde uyguladılar.
Mesajlardan anlıyorum ki, neredeyse bir buçuk yıldır sokağa çıkmayan, kimseyle görüşmeyen insanlar var.
Ve bundan sonra da böyle bir hayatın devam edeceğine kendilerini inandırmışlar.
Restoranların, işletmelerin açılmasına karşılar.
Hiçbir yerin açık olmasını istemiyorlar.
Tam karantina talep ediyorlar.
Böyle bir hayat yok...
Kovid 19 bitmeyecek, belki yıllarca bizimle olacak, belki yenileri çıkacak.
Ve biz böyle yaşamaya devam edeceğiz.
Aşılarımızı olacağız, tedbirleri uygulayacağız ve kaldığımız yerden yaşamaya devam edeceğiz.
Bence böyle düşünenler de bu ruh halinden bir an önce kurtulsunlar.
Ve hayatın güzel olduğunu yeniden hatırlasınlar.
Harika bir tema seçmişler
DÖRDÜNCÜSÜNE İzmir’in ev sahipliği yapacağı Uluslararası Kültür Zirvesi için harika bir tema seçmişler.
“Kültür: Geleceğimizi Kurarken...”
Geçmişle elbette ilgileniyorum ama gelecek beni daha çok ilgilendiriyor.
Ve İzmir’in kültürde, sanatta, sporda bir başkent olması gerektiğine inanıyorum.
İzmir’in ev sahipliği yapacağı Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Teşkilatı (UCLG) Kültür Zirvesi de işte o fırsatlardan biri...
Yerel olanı seviyorum ve bu kültürel mirasın yaşatılmasını anlamlı buluyorum.
Ama İzmir gibi iddialı bir şehrin de ancak kendini uluslararası büyük organizasyonlarla anlatabileceğini biliyorum.
O yüzden her fırsatın değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer diyor ki;
“Zirvenin iki ana hedefi var. Bunlardan birincisi yerel düzeyde kültürün sürdürülebilir kalkınmada oynadığı role ilişkin mesajları, somut uygulama ve proje örnekleriyle pekiştirmek. İkinci olarak Zirve, halihazırda on yıllık eylem planı içerisinde olduğumuz ‘BM 2030 Gündemi ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ ile 2021’de beşinci yılını kutlayan ‘Yeni Kentsel Gündem’e ilişkin uluslararası tartışmalara görünürlük sağlayacak...”
Yereli, kendi değerlerimizi anlatacak, tanıtacak organizasyonlar da İzmir olmalı.
Paylaş