Paylaş
“Keşke altı ayda bir seçim olsa” diye...
Çünkü, yıllardır dile getirdiğimiz, konuştuğumuz, her Başbakan geldiğinde oda başkanlarının, bölgenin fikir önderlerinin hazırladıkları dosyalarda bulunun projeler siyasiler tarafından dile getiriliyor.
En azından şundan mutlu olalım, bu yatırımlar devletin gündemine girmiş durumda...
Örneğin; Binali Yıldırım’ın limanla ilgili, kruvaziyer turizmiyle ilgili söylediklerine tamamen katılıyorum.
1954 yılından beri inşa halinde olan, hala tamamlanamamış Alsancak Limanı’nın bu haliyle gitmeyeceğini herkes biliyor.
Yıldırım’ın bildiği bir şey daha var; o da körfez çamurunun taranması ve derinleştirme çalışmasının bir an önce yapılması...
Kruvaziyer limanıyla ilgili Yıldırım, bir değil iki tane öneriyor.
Keşke...
600 bin değil de iki, üç milyon turist sadece gemilerle gelse...
Yıldırım, Karşıyaka, Bayraklı ve Pasaport’ta da yat limanı yapmak istediklerini söylemiş.
Bunu da yıllardır söylüyoruz.
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da ifade ediyor.
Keşke; metro projesinde ortaklık yapıldığı o ilk günlerde marinalar konusunda da bir protokol imzalanmış olsaydı.
Bu üç marinadan biri bari hayata geçmiş olurdu.
Diyorum ya...
En azından herkesin altına imza atabileceği, mutabık kaldığı, istediği, AK Partilisi, CHP’lisi, her partilinin anlaşabileceği bu projeleri de konuşuyor olmak önemlidir.
Şalter ininceye kadar devam
Ayşe Arman, her zamanki gibi Pazar günü müthiş bir röportaj yapmıştı.
Hepimizi düşündüren, farklı dünyalara götüren, özeleştiri yaptıran, bakış açımızı değiştiren bir röportaj...
Bu seferki konuğu Arman Kırım’dı.
Kırım’la 90’ların ortasında tanıştık, gazeteciliğe ekonomi servisinde başlamış biri olarak zaman zaman konuşur, danışır, fikirlerini alırdık. Sonra “İnsan Kaynakları” sayfaları, gazeteleri çıkınca, Kırım’ın iş hayatıyla ilgili farklı görüşlerine yer vermeye başladık.
“Mor İnek” kitabı Arman Kırım’ı Türkiye’ye daha fazla tanıttı.
Bir dönem Hürriyet bünyesinde yöneticilere dönük bazı eğitim projeleri başladı.
Cumartesi, pazar günleri İstanbul’da bir otele kapanır, “Geleceğin Hürriyet’i nasıl olmalı?” diye konuşurduk.
Geleceğin yönetici modelini, Türkiye’nin gelecek beklentilerini...
Ve elbette insanoğlunu...
Arman Kırım da bazen bizlerle olurdu. Önce hayaller ortaya saçılırdı; yani hepimiz biraz uçardık...
Sonra da gerçekle hayal arasında bir yerde buluşurduk.
Hatırlıyorum da...
Müthiş keyifli ve hepimize çok şey katan buluşmalardı...
Pazar günü Ayşe Arman’a Arman Kırım şöyle demişti;
“Ben hep şuna inanırım: Allah cömertçe verirken, ‘Ben bunları zaten hak ettim’ demeyeceksin, geri alırken de, ‘Neden benden alıyorsun?’ diye sorgulamayacaksın. Veren de o, alan da. Bize sadece kabullenmek ve sabretmek düşüyor. İngiliz atasözünü unutma: ‘Hayat her şeyin tersini görecek kadar uzundur...’”
Arman Kırım’ı Hürriyet’teki yemek yazılarından tanıyorsunuz.
Kırım, geniz kanseriydi. Hayatı tatlarla ve onların uyumuyla geçen bir insanın geniz kanseri olması anlatılması zor bir durumdu.
Ayşe Arman, hastanede yaptığı röportajda Arman Kırım, “Büyütmem gereken bir kızım var, şalteri nasıl kapatırım” demiş ve son cümle olarak şunu söylemişti;
“Hangimiz uzatmadayız, hangimiz nizami maç saatleri içindeyiz. Bilen var mı?”
Bilen yok...
Arman Hoca artık yok...
Giderken de önemli dersler ve mesajlar verdi.
Kendimiz için, bizi sevenler için, bu hayata bizi tutunduran her şey için...
Şalter ininceye kadar devam...
Rozetleri seçim sonrası bırakmak
Binali Yıldırım, “İzmir partisi gibi çalışmalıyız” demiş.
Ve eklemiş;
“Benim burada bulunmam hizmet amacı taşır. İzmirlilerin düşünceleri, yaşamları, kabulleri ne ise bizim başımız gözümüz üstünde yeri var. Onlar bizi ilgilendirmiyor. Biz elbirliği yapacağız, İzmir için bir gelecek oluşturacağız. Bu noktada İzmirliyim diyen herkes işin ucundan tutmalı...”
Seçim bir iddia işi...
İddianızı ortaya koyacaksınız, halkın önüne gideceksiniz, sandıktan çıkana da saygı göstereceksiniz.
Demokrasinin güzelliği de burada...
Ama daha da güzel olan seçimin akşamı rozetleri çıkarmak...
“İzmir partisi” dilerim iyi işler yapar...
Paylaş