Paylaş
Agora – Kadifekale – Kemeraltı aksında tarihi dokuya sahip binaların sahipleri tarafından da arzu edilirse kamulaştırılacağını söylemiş.
Bu bölgede epey zarar görmüş, neredeyse harabe denilebilecek çok sayıda bina var.
Sahipleri farklı nedenlerden dolayı bu binaları restore etmiyor ya da edemiyor.
Kocaoğlu, kamulaştırılacak binaların başta sosyal amaçlar olmak üzere kültürel projeleri de içinde barındıracak şekilde değerlendirileceklerini söylemiş.
Bence çok doğru bir adım...
Arada Kemeraltı’na gidiyorum.
Ve her seferinde aynı şeyi düşünüyorum.
“Kemeraltı bir başka yerde olsa burası çok daha farklı olur. Kıymetini bilemiyoruz” diyorum.
Gerçekten de öyle...
Atina’ya son dönemde gidenler bilir.
Plaka bölgesinin sonunda Monastraki vardır. Monastraki’nin hemen yanında da Pisiri bölgesi...
Pisiri’ye yedi, sekiz yıl önce gitseniz o dar sokaklarında yürümeye çekinirdiniz.
Ama Atina’nın o tarihi dokusunu anlatan yüzlerce bina bulunuyordu.
Burası yerel yönetimlerin teşvik, özel sektörün de katkısıyla bambaşka bir yer oldu. Tabii burada hükümetin buna benzer turistik yerler için çıkardığı özel yasaları da unutmamak gerekir.
Özetle...
Türkiye’nin birçok yerinde turizme kazandırılacak yerimiz var.
Kemeraltı da işte o listenin başında yer alıyor.
Duyduk duymadık demeyin; İzmir Büyükşehir bu tarihi binalara talip...
Asıl dönüşüm böyle olur
“Kentsel dönüşüm” sözü kulağa hoş geliyor. Ama mevcut uygulamalar “Yık, yap” gibi oluyor. Yıkılıp yapılacaksa; üzerine bir şey konması lazım. Benim anladığım kentsel dönüşüm de kusura bakmayın bu değil. Elbette depreme dayanaklı olmayan binaların süratle yakılması ve yapılması lazım. Ama bunları yaparken; kentin gelecek 50 yılını düşünerek planlar yapılmalı. Aksi halde o kenti dönüştüremezsiniz.
O yüzden Kemeraltı ve Agora çevresinde başlayan bu hareketliliği çok önemsiyorum.
İzmir’in tam göbeğinde olan bir bölgenin daha iyi kullanılması gerekir.
Geceleri sessizliğe bürünen Kemeraltı’nı canlandırıp geceleri de ışıl ışıl yapmak, İzmir’in de havasını değiştirecektir.
Başarısızlık doğal değil mi?
Bir sezonda beş teknik direktör, iki ayrı takım, 40’dan fazla transfer...
Ve dört ayrı kongre...
Karşıyaka’dan bahsediyorum.
Ve size soruyorum.
Böyle bir fotoğraftan istikrar çıkar mı, başarı yakalanır mı?
Cevabını herkes biliyor zaten...
Sosyal sorumlulukla birleşince
Kabul edelim Ertan Kayıtken İzmir’in yetiştirdiği en iyi modacılarından biri... Ünü çoktan İzmir’i, Türkiye’yi aştı. Kayıtken; bazı defilelerini sosyal sorumluluk projeleriyle birleştiriyor. Ve daha da anlamlı oluyor.
Geçen yıl Behçet Uz Çocuk Hastanesi için bir defile düzenlemiş, geliriyle hastanenin bir ihtiyacını almıştı. Bu yılkinin geliri de yine aynı yere gitti. Folkart geçen yıl olduğu gibi bu senenin de ana sponsoruydu.
Söyleyeceğim şu...
Bazı işlerin sosyal faydası büyük olunca ilgi de çok oluyor.
Ertan bunu çok iyi başarıyor.
Defileleri her zaman dolup taşıyor.
Yaptığı işle de övgüyü hak ediyor.
Paylaş