YEREL seçimlere altı aydan az bir süre kaldı. Fırtına öncesi sessizlik midir bilinmez özellikle muhalefette bulunan partilerde ses seda yok. Muhalefetin sessiz kalması, bir çok belediyenin sahibi olan AKP’nin lehine bir durum. Geçtiğimiz hafta "Adaylar ne kadar geç açıklanırsa AKP için o kadar iyi olur" demiş, bunun nedenlerini uzun uzun anlatmıştık.
Kulislere bakılırsa, CHP ve MHP’nin adaylarını erken açıklamasının, AKP için baskı oluşturacağını söylemek olanaklı. Fakat Ankara’da ne CHP’de, ne MHP’de böyle bir hareketlilik görünmüyor.
CHP’de tam bir belirsizlik hakim. Ne 15 yıldır kazanılamayan Büyükşehir Belediyesi için, ne de muhalefette bulunduğu metropol ilçeler için net bir çalışma var. Ama fısıltılar yoğun.
Son zamanlarda kulislerde SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın’ın Melih Gökçek’e karşı "ortak bir hareketle" aday gösterileceği ihtimalinin güçlendiği konuşuluyor. Ama bu "ortak hareketin" nasıl olacağı, ya da olup olmayacağı tam bir muamma.
Karayalçın Ankara Hürriyet’e yaptığı açıklamada seçimlerde CHP ve DSP’den öneri gelmesi halinde seçim işbirliğinin esaslarını görüşebileceklerini söyledi. Karayalçın’ın bu açıklaması, DSP Genel Başkanı Zeki Sezer’in bir kaç defa yaptığı, "Murat Karayalçın’a Ankara Büyükşehir Belediyesi veya başka bir adaylık talebi durumunda kapımızın açık olduğunu söylemek istiyorum" açıklamasıyla birlikte değerlendirilmeli.
Hatta DSP’li üst düzey bir yetkili yine SHP’li üst düzey bir yöneticiyle geçtiğimiz günlerde, "Nasıl bir strateji izleyeceksiniz. Gelin Murat Bey ortak aday olsun. Diğer ilçelerde de ortak adaylarla girelim. Meclis üyelerini DSP ve SHP’nin yanı sıra diğer sol partilerden de üyeler alarak belirleyelim. CHP ister bizle birlikte hareket etsin, ister etmesin. Biz yolumuzu çizelim" teklifinde bulunduğu kulağımız gelen fısıltılar arasında.
"Bir ittifak olacak mı? Nasıl bir ittifak olacak?" "CHP böyle bir birlikteliğin içinde yer alacak mı?" "Büyükşehir Belediyesi için Karayalçın isminde uzlaşılacak mı?" En önemlisi de "CHP, DSP ve SHP, "Benim istediğim gibi olmalı" hırsına kapılmadan tam anlamıyla bir ittifakı becerebilecek mi?" soruları şimdilik yanıtsız.
Seviye çağrısı
ANKARA’nın yerel parlamentoları uzunca bir süredir seviye tutturamıyor. Son olarak Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz’a ait olduğu öne sürülen, içinde rüşvet iddialarının yer aldığı kaset kaydının ana gündem maddesi olduğu Çankaya Belediye Meclisi’nde bu sıkıntı baş gösterdi.
Eryılmaz’ın AKP’li üyelere yönelik, "Gösterirsem korkarsın", "Siz kimsiniz? Burası her isteyenin konuşacağı yer değil", "Ben tıp doktoruyum. Kaç aylıksınız siz? Ondan sonra prematüre ölümleri arttırıyorsunuz" (Oturduğu yerden itiraz eden AKP’li üyeye) ifadelerini kullanması hoş değildi.
Oturumun ikinci gününde kürsüden konuşma yapan CHP’li Meclis Üyesi Fazıl Güleken’in, "Bize basın yoluyla hakaret ediyorsunuz. Gazeteleri gösteririz" demesi üzerine AKP Grup Başkan Vekili Hüseyin Öz’ün "Siz ne göstereceksiniz" diyerek konuyu yanlış yerlere çekmesi de yine tepki çekti.
Çankaya Belediyesi’nde durum böyleyken, akla "Kentin temsil edildiği Büyükşehir Belediye Meclisi’nde durum farklı mı?" sorusu geliyor.
Geç başlama geleneği
Maalesef orada durum daha da trajikomik hal alıyor. Bir kere 18.00’da başlaması gereken Büyükşehir Belediye Meclisi’nin saatinde başladığı ender görülen bir durum. Meclis’teki çoğunluk AKP’li yöneticilerde ve üyelerde aşırı rahatlamaya yol açmış olacak, özellikle Başkan Gökçek’in katılacağı oturumlar istisnasız 1- 1.5 saat geç başlıyor.
Kentin temsilcilerinin birbirine karşı tutumu ise hayli düşündürücü. Meclis üyelerinin birbirlerini yalancılıkla suçlaması artık olağan bir hal aldı. Son zaman Türkiye’yi yönetenler arasındaki "şeref" tartışmaları ise bizim Meclis’te uzun zamandır mevcut. Meclis üyelerimiz her fırsatta, "Şerefliysen örnek ver" ya da "Sen şereften bahsetme" gibi cümleleri kullanmaktan çekinmiyor.
Sui misal, misal olmaz
Kent Meclisimize yakışmayan bir başka tabloyu Ankara Hürriyet geçtiğimiz aylarda "Kahvehane gibi Belediye Meclisi" başlığıyla duyurmuştu. Bilenler anımsamış, bilmeyenlerde anlamıştır bu başlıktan. Meclis oturumu sırasında ayakta gezinen, kulis yapan meclis üyeleri Başkent’in yerel parlamentosuna yakışmayan görüntüler oluşturmuştu.
Tüm bu örneklerden sonra, "TBMM’de durum farklı mı?", "Parti liderlerinin karşılıklı suçlamaları çok mu düzeyli?" diyenler olacaktır. Eskiler "Sui misal, misal olmaz" der. Yani kötü örnek örnek olmaz.
Belediye başkanları, meclis üyeleri artık son altı aylarına giriyor. Önümüz yerel seçim. Tabi ki eleştiriler olacak, eksikler açığa çıkacak. Tek temennimiz bizleri yöneten, bizim oylarımızla vekil atadığımız temsilcilerin seviyeyi koruması ve hakaret içeren üsluptan kaçınmaları.
NOT: Bugün Büyükşehir Belediyesi Meclisi toplanıyor. AKP ve CHP’lilerin çağrılarımıza uyup uymayacaklarını da sizlere duyuracağız.
CHP’deki istifalar siyasi manevra mı
ÇANKAYA Belediyesi ekim ayı olağan toplantısında CHP’li iki meclis üyesi Serdar Soğukpınar ve Nevzat Şafak’ın partiden istifa ettiği haberleri basında geniş yer aldı. İstifaların ardından Şafak, "Ben belediye başkanının ithamlarını hazmedemediğim için istifa ettim. Başkanla da zaman zaman görüş ayrılıklarımız bulunmuştu. Bundan sonra siyaset düşünmüyorum" derken, istifacı diğer üye Soğukpınar ağır konuştu: "Belediye başkanının aslı astarı olmayan açıklamaları beni rencide etti. Hala o koltukta oturmam için iddiaları kabul etmem gerekirdi. Böyle açıklamalar yapan bir belediye başkanıyla aynı partide olmak istemediğim için istifa ettim."
CHP’li üyelerin istifa etmeleri, söyledikleri gibi Eryılmaz’ın olduğu öne sürülen kaset kaydında belediye meclis üyelerine yönelik sözlerinden ötürüyse, kuşkusuz istifa mekanizmasının kaplumbağa hızıyla işlediği ülkemizde güzel bir örnek sayılabilir.
Ancak işin bir de diğer boyutu var. İstifa eden üyelerden Serdar Soğukpınar, CHP’den yakın zamanda olaylı bir şekilde istifa eden ve DSP’ye geçen Mehmet Tomanbay’a yakınlığı ile biliniyor. Hatta ikili 1970’li yılların ortalarında CHP Çankaya Gençlik Kolları’nda birlikte çalıştı, 2002 yılında Tomanbay milletvekili seçilince Soğukpınar onun danışmanlığını yaptı.
İstifa eden diğer üye Şafak ise uzun süredir partiyle görüş ayrılıkları içindeydi. İl Disiplin Kurulu tarafından ihraç edilen Şafak, yargı kararıyla gruba geri döndü. Tüm bu bilgiler ışığında CHP’li üyelerin siyasi bir manevrayla mı, yoksa Eryılmaz’ın sözlerini hazmedemedikleri için mi istifa ettiği önümüzdeki günlerde netlik kazanacak.