SEÇİMLERE 23 üç gün kala Ankaralı siyasiler hesap yapmaya başladı. "Şu ilçeden bu kadar, merkezden şu kadar oy alırız, şu ilçede de farkı kapatır, seçimi alırız" benzeri cümleler sıklıkla siyasi kulislerde çınlamaya başladı.
Bazıları kapalı kapılar ardında konuşsalar da pek dillendirilmeyen ve seçimin şifresi olan bir konu 2004 yılında yürürlüğe giren ve kamuoyunda "pergel yasası" olarak bilinen 5216 sayılı yasa. Pergel yasasıyla merkez baz alındı ve 50 km çaptaki ilçeler, beldeler, köyler Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisine alındı. Bazı ilçelerin çok küçük bir kısımları 50 kilometrelik çap içinde yer almalarına rağmen belediye sınırları içerisinde kabul edildi. Çok itiraz edilen, davalar açılan yasa bugüne kadar geldi.
Bu yasayla Pursaklar, Kazan, Çubuk, Akyurt, Elmadağ, Temelli gibi seçmen sayısı yüksek yerlerin yanı sıra çok sayıda köy Büyükşehir Belediyesi sınırlarına girdi.
Bu ilçelerde, beldelerde ve köylerde 200 bin civarında seçmen Büyükşehir Belediyesi için ilk kez oy kullanacak.
Başkent’in uzak, kimi zaman unutulan ilçeleri bu kez hem diğer adaylar üzerinde hem de mevcut belediye yönetimi üzerinde söz sahibi olacak.
Yani Gökçek, Karayalçın ve Yavaş arasında kıran kırana geçen seçim yarışının düğümünü de "pergel yasası" çözecek.
Bir e-posta
GEÇEN hafta bu köşede "Ankara seçmeni neye göre karar verecek?" diye sormuştuk. Çok sayıda e-posta aldık. "Gökçek’e oy vereceğim", "Karayalçın’a oy vereceğim" "Mansur Yavaş’a oy vereceğim", "Veysel Candan’a oy vereceğim", "Kenan Nuhut’a oy vereceğim" diye başlayan sonrasında çünkü diyerek neden oy vereceğini açıklayan e-postalar aldık.
Ancak bir e-posta diğerlerinden oldukça farklıydı. Özgür Ardıç isimli okuyucumuzun gözlemlerini de aktardığı e-postasını yayınlayalım istedik.
"Ankaralı neye göre oy verecek? Şahsım adına konuşursam, Gri bir Ankara görmemek için oy vereceğim.
Biçimsiz, şekilsiz ve kesinlikle anlamsız mimariye sahip ilginç yapılar yığını Ankara görmek istemediğim için oy vereceğim. (Kızılay’da ki o anlamsız ışıklandırma ki hep düşünürüm bunu yapanın bu ışıklandırma ne zaman aklına geldi diye)
Sanata ve kültüre dair Başkent olduğumuzu hatırlatan adaya oy vereceğim. (Kültür kenti başkent olarak sunulan o ilginç festivallere(!) değil.)
Hitit Güneşini hatırlayan adaya oy vereceğim. (Tarihimizle hiç bir bağlantısı olmayan Atakule’ye değil)
Başkent olduğumuzu hatırlayan ve hatırlatan adaya oy vereceğim. Bir ülkenin yeniden ayağa kalkışının sembolü olduğumuzu bilen adaya oy vereceğim. Ankara kimsenin malı değildir. Bunu unutmadan oy vereceğim.
Oy namustur, onurdur, hakkına sahip çıkmaktır söz sahibi olmaktır. Ucuz siyaset beraberinde bu ucuzluğu getirmez umarım. Seçimin kazananı sandıkta belli olması dileğiyle sandıktan sonra ki kalem oyunları ile değil."