KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın "Bizim Petrus’u da aşan bir şarap markamız neden olmasın" sözleri dünkü Hürriyet’in ilk sayfasında yer aldı. Bakan Günay bu yüksek hedefini şu sözlerle sürdürdü:
"Şarap ürün olarak turizmde ciddi bir tüketim maddesi. Benim de bu anlamda ilgi alanım içinde. Son yıllarda şarapçılık konusunda önemli ilerlemeler kat ettik; ama bu kadar güzel üzümümüz, bağlar için bu kadar uygun topraklarımız ve iklimimiz varken, Petrus’la yarışan, onu da geçen bir şarap markamız neden olmasın? Türkiye bunu başarabilir, yapabilir."
Günay’ın hedefini böylesi yüksek tutması ve bunu açıkça ifade etmesi gerçekten çok güzel bir tutum. Bakan bu konuda gerçekten samimiyse, yanı başımızdaki "şarap madeniyle" ilgili harekete geçmeye davet ediyorum.
Nedir bu "şarap madeni" diyenler olacaktır.
Hemen anlatayım.
Ankara’nın hemen yanı başında bulunan Kalecik’te, dünyaca ünlü Kalecik Karası üzümü üretiliyor. Kalecik’te her yıl pekmez festivali yapılırken, şarabın esamesi okunmuyor.
Yurtdışında, kaliteli üzüm şarap yapımında kullanılıyor. Bu ülkeler, kuru üzüm ihtiyacını ise Türkiye’nin kaliteli üzümlerinden çok ucuza karşılıyor. Bu döngünün sonucunda Türkiye, yurtdışında kurutulmayan üzümden yapılan şaraba yüksek fiyatlar ödüyor.
Biraz daha açacak olursak Türkiye’de üretilen üzümün sadece yüzde 3’ü şarapçılıkta kullanılıyor. Avrupalı ise ürettiği üzümün yüzde 80-90’ını şarap üretiminde değerlendiriyor. Olayın daha vahim tarafı ise, 1904’te Avrupa’ya 340 milyon litre şarap ihraç eden Türkiye, bugün sadece 3-4 milyon litre şarap ihracı gerçekleştirebiliyor. Dünya şarapçılık sektörü 150 milyar dolarlık bir hacme sahipken biz bu pastanın ancak 4 milyon dolarına sahip olabiliyoruz. Yani payımız yüzde 1’i bile bulmuyor.
Dedik ya bu söz söylemek için söylenmediyse ve bakan konuya ilgi gösterecekse CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş’in kanun teklifi Meclis’te duruyor.
Ateş, Mayıs ayı içinde Kalecik’te Bağcılık ve Şarapçılık Enstitüsü kurulması için kanun teklifi verdi. Günay, Petrus hedefinin ilk adımını bu enstitünün kurulmasını destekleyerek atmalı.
Ankara’dan önce Kütahya gözleniyor
İÇİŞLERİ Bakanı Beşir Atalay’ınKütahya’daki MOBESE sisteminin resmi açılışını yapmasını üzülerek izledim. Yanlış anlaşılmasın Kütahya için sevinsem de Ankara için üzülüyorum. Yıllardır, "Elektronik gözler Başkent’i izleyecek" diye yazdık çizdik ama gözler Ankara’dan önce Kütahya’yı izlemeye başladı.
Atalay’a resmi açılışı yaptığı MOBESE sistemiyle ilgili bilgi veren Kütahya Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, şehrin göbeğinde üç ay önce gerçekleşen bir kız kaçırma olayının kayıtlarını gösterdi. MOBESE sayesinde olayı tespit eden yetkililerin müdahaleleri de saniye saniye kayda geçti.
Bilmeyenlere söyleyelim, unutanlara hatırlatalım.
Ankara’da yılan hikayesine dönen MOBESE ihalesi 10 Nisan’da yapıldı. İşin bitiş süresi tam tamına 400 gün olarak olarak belirlendi.
Diğer bir deyişle, Ankara sokakları 400 gün daha MOBESE gözlerinden, dolayısıyla ideal güvenlik bakışından yoksun kalacak.